Hocam yazılarınız bazı insanların kafasını karıştırırsa ahiretteki vebali çok ağır olmaz mı, diye soruyor kıymetli bir dost. Ne diyeyim, her taraftan düşünmemen için baskı yağmuru. Düşün ama bunları dile getirme! Toplum öcü gibi korkuyor kendi zekasıyla düşünenlerden ve bunu dile getirenlerden. Dinler kulluk istiyor, ideolojiler kulluk istiyor, devletler kulluk istiyor, partiler kulluk istiyor, siyasiler kulluk istiyor, cemaatler kulluk istiyor, tarikatler kulluk istiyor, aşiretler kulluk istiyor, mahalle kulluk istiyor, aile kulluk istiyor… Kulluk, yani kölelik. Kul olmaya razı olmayanların vay haline!
Şan, şöhret, itibar, makam, mevki, zenginlik bunların hepsi lüzumsuz meşgaleler. Asur, Babil, Roma, Hitit, Pers, Akad, Sümer, Frig, Urartu bunların en kudretli krallarını günümüzde tanıyan var mı, birkaç arkeolog ve tarihçi dışında? Şan, şöhret, itibar, makam, mevki, zenginlik dünya gibi gelip geçici şeyler. Batanlar ilgiye layık değiller diyordu peygamberlerin atası Hz. İbrahim. Yazık ki insanlar daima batanların peşinde.
Yorucu bir gün. Teravih gitti, mukabele gitti. Nasip değilmiş diyelim. Camiye gitmek istiyorum ama çevresindeki camilerin hemen hemen hepsi kapalı. Karar yazarlarından birkaçı tamam. Mustafa Öztürk'ün Talha Hakan Alp konulu bir videosu ile Ali Bulaç'ın deprem konulu bir videosunu dinledim. Bulaç'ın dünyası matematik gibi kesin ve keskin bir dünya. O kadar okumuş ama hiç tereddüt geçirmemiş gibi. Bir kitap için kitapçıya gideyim dedim, olmadı. "Tanrının Öyküsü" isimli kitap. Daha önce "Tanrının Tarihini" okumuştum. Aynı kıvamdalar mı, okuyunca öğreneceğim. Elime geçerse ancak ramazandan sonra okuyabilirim. Çünkü oruçlu bir kafayla sağlıklı düşünemiyor insan.
Dilemma şu: tanrı mı insanın eseri, insan mı tanrının? İnsan zihni meçhul olanı bir maluma bağlamak istiyor illa. Rastlantı bir olasılık ama ikna edici değil. Tanrı insanın eseri ise dünya ve insan kimin eseri? Hayatımın en büyük meselesi tanrı. Eğer varsa (var olduğuna inanıyorum) sonsuz bir saadetle dolacak içim. Eğer yoksa sonsuz bir ümitsizlik kaplayacak içimi. Mutluluk kaynağım tanrının varlığı. Çünkü içimdeki sonsuz arzular ancak bir tanrının varolmasıyla karşılanabilecek arzular. Ama bu tanrı dinlerin tarif ettiği kişi-tanrı olmalı. Aksi takdirde diğer bütün tanrı tariflerinin sonu ateizme çıkıyor. Deizmin, panteizmin, Spinoza'nın hepsinin.
İki kesime hayret ediyorum: kesin tanrıcılara ve kesin tanrıtanımazlara. Bunlardaki eminliğe ve mutlaklığa hayret ediyorum. Biri tanrıyı bizzat görmüş ve onunla konuşmuş gibi. Diğeri bütün evreni dolaşmış ve sonunda tanrının olmadığını görmüş gibi. İnandığı şeyleri bilmek ve görmek istiyor insan. Bunun için de ölmek lazım. Hâsılı, ölene kadar meçhule saygılı olmak lazım.
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum