Televizyon da izliyorum. Çadırlar da kalan depremzedelere, her birine ayrı ayrı "Ramazan nasıl geçiyor?" diye haberci soruyor. Her verilen cevap, yüreklerimizi dağlıyor. Her, akıtılan göz yaşı ile, bizim de gözlerimiz doluyor. Belki, onlar, görmüyorlar. Ancak, onlar da bilsinler ki, vallahi, yüreğimiz, yanıyor. Hüngür hüngür, bizler de, televizyon başında, sizler ile birlikte, gözyaşı döküyoruz. Bin dokunur, bin ah, işittiriyor. Ya canından bir can gitmiş. Ya da, malı gitmiş, makam gitmiş, neleri varsa, hepsi gitmiş.
Aman Allah ım!
Yunus un dediği gibi olmuş.
"Mal da yalan, mülk te yalan
Haydi biraz da sen de oyalan."
Sözlerini hatırlatıyor.
Kimisi, ailesinin tamamını, kaybetmiş. Gel de, bu acıya dayan. Sorular soruldukça, "Çadır da nasıl geçiyor Ramazan?" sorusunun cevabını alıyor insan. Kimi, bu soruya cevap verecek mecali yok.
Neden?
Gözyaşlarına, boğuluyorlar. Geçen, sene sevdikleri ile birlikte iken. Bu sene hiç kimse yok, yanın da. Geçen sene, cennetten bir köşe, evler de iken, bu sene çadır da. Geçen sene, zekatı verecek birini bulamıyorum, diye düşünürken, bu sene, herkes, zekat almaya muhtaç.
Yarının, bize neler getireceğini bilemeyiz.
Çünkü, "Yarının sahibi Allah 'tır"
O, hal de, bu yaşananlar hepsi bize birer ders olsun.
Gelin, hep birlikte bu, gözyaşlarına ortak olalım. Bir nebze de olsa, bu gözyaşlarını, biraz dindirelim.
İnsan, insanın kurdu değil, İnsan, insanın dostu olduğunu gösterelim.
Elimizden geleni, bu depremzede kardeşlerimizden, eksik etmeyelim. Az, çok demeden, maddi yardımlarınızı onlara gönderelim. Mesela, zekatımızı, sadakamızı.
Bu mübarek ay da, dertlerini az da olsa azaltalım.
Bir verelim ki, Rabbimiz de, bize on, yüz, bin versin. İlahi emri, hatırlayalım.
Dua ve niyaz ile.
Kalın selametle...
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum