Reklam Alanı

RAMAZAN VE ORUÇ EĞİTİMİ

Reklam Alanı
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Reklam Alanı
Memleketimizde tarihte benzeri görülmemiş şiddette yıkıcı bir deprem, ardından Nuh tufanını andıran sel felaketi ile can ve mal kayıplarıyla büyük acılar yaşandı. Toplum olarak acı, korku ve tedirginlik içinde Ramazan-ı Şerif’i karşılamaya koyuluyoruz. Ümit ederiz ki manevi yönden yüreklerimize su serpecek, bizi günahlardan arındırdığı gibi bu korkunç atmosferi de üzerimizden atmamızı sağlayacaktır.   Evet, İlahi rahmet hazinelerinin açıldığı, şeytanların bağlandığı muhteşem, hayır ve manevi güzelliklerle dolu olan Ramazan ayı yaklaştı, gölgesi üzerimize düştü. Bütün Müslümanlar ona kavuşmanın heyecanını yaşıyor. Kur’an-ı Kerim Ramazan’ı “Kur’an ayı” ve “oruç ayı” olarak nitelendirmiştir. Kur’an’ın bu ayda nazil olduğuna bildirerek dikkatleri Kur’an’a çevirmektedir. Bir de Ramazan’ın oruç ayı olduğunu vurgulayarak bu aya erişen her müslümanın oruç tutmasını emretmektedir. Kur’an-ı Kerim, bizden önceki kavimlere de orucun farz kılındığını hatırlatarak, orucun sadece ümmetimize mahsus olmadığını bildirmektedir. Kur’an ve sünnete dayanan İslam kültüründe asırlardır Ramazan bu şekilde tanınmış ve her Müslüman manevi feyz ve rahmetinden en yüksek seviyede faydalanmaya çalışmıştır. Oysa günümüzde Ramazan, bu özellikleri yerine hiç bir İslami kaynakta yeri bulunmayan yeni özelliklerle tanınmaya başlamıştır. Yüce Allah, Kur’an’ın insanlarla buluşmasına büyük değer vermiştir. Bu nedenle O’nun indirildiği geceyi dahi “Kadr” diye nitelemiş ve bin aydan daha hayırlı olduğunu ilan etmiştir. Şeytanın kışkırtmasıyla nefsanî ve hayvani hislerin bu mukaddes atmosfere halel getirmemesi ve yakışık almayan hallerin oluşmaması hikmetiyle Kur’an’ın indirildiği ay olan Ramazan-ı Şerif’in de oruçla geçirilmesini emretmiştir. Yıllardır yolu gözlenen çok değerli hayırhah bir misafirle buluşma sırasında onunla hasbihal etmek yerine, yeme içme gibi behimi hisleri doyurmakla uğraşmak o aziz misafire en hafif deyimle saygısızlıktır.  Mukaddes bir kurtarıcı olan Kur’an’ın indirildiği Ramazan’a da bu gözle bakabiliriz. Artık “Ramazan” denince birçok insanın aklına yemek gelmektedir. Ramazanın “oruç ayı” olması yerine “yemek ayı” olduğu izlenimini vermektedir. Ramazanın yaklaştığı bu günlerde iftar ve sahurlarda neler yenileceği, gece boyu yenecek yemek ve yiyecekler için medyada çeşitli programlar düzenlenmektedir. Ramazana isnad edilerek, “Ramazan yemekleri, ramazan pidesi, ramazan tatlıları, ramazan içecekleri” şeklinde yiyecek ve içecek çeşitleri ortaya çıkmıştır. Yahu Ramazan oruç ayı değil miydi? Acaba Kur’an’ın, “sizden kim bu aya erişirse onu oruç tutarak geçirsin!” buyruğu, “çeşitli yemeklerle geçirsin” şeklinde mi anlaşılmıştır? Doğrusu toplumumuzda Ramazana yönelik çok ilginç bir tutumla karşı karşıyayız. Ramazan yaklaşırken ve ramazanda hayat pahalılığının had safhaya ulaşması da bir yönüyle Ramazanı oruç ayı olarak değil, yemek ayı olarak algılamaktan kaynaklanır. Ramazanda yemek ve çeşit düşkünlüğü birçok fırsatçı kesimin ve spekülatörlerin de iştahını kabartmaktadır. Ramazan orucunun hikmetlerinden birisi, yılboyu her isteği karşılanan nefis ve mideyi akıl ve kalbin kontrolü altına almak, açlıkla nefsi terbiye etmektir. Olağanüstü ve paha biçilmez değerdeki nimetler, alışkanlık ve bolluk sayesinde sıradanlaşmakta ve nefsin gözünde değerden düşmektedir. İşte Ramazan orucu, nefsin değersiz gördüğü nimetlerin aslında çok değerli olduğu, sıradan olmadığı, insanın bu nimetlere ne kadar muhtaç olduğu bilincini açlık ve susuzluğu yaşatarak kazandırmakta ve onu terbiye etmektedir. İftara yakın bir vakitte bir parça kuru ekmeği gören insan onun dahi ne derece değerli olduğunu hisseder. Böylece gerçek bir şükür bilinci kazanır. Ama çeşit çeşit ve birbirinden farklı Ramazan yemekleri hazırlamak, onlarla uğraşmak, aklı fikri yemeklere takmak, bu önemli bilinci kazanamamasına yol açar. Böyle kimselerin nimetin kadrini anlamaya yönelik hiç bir kazanımları da olmaz. İslam’da kaynağı bulunmayan uydurma günlere hassasiyet göstererek programlar hazırlayanlar, Kur’an’la emir ve teşvik edilen Ramazan’ı ne yazık ki yeterince değerlendiremiyorlar. İbadet ve zikirlere karşılık verilen sevapların kat kat artırıldığını hadis-i şerifler bildirmektedir. Ramazan adeta bire bin veren uhrevi ziraatın yapıldığı bir tarla hükmündedir. İşte bu yönüyle rahmet ve bereket ayıdır. Yoksa bazılarının zannettiği gibi yiyecek ve içeceklerle alakalı değildir. Bu ilahi fırsatı iyi değerlendirmek Müslümanlar için vazgeçilmez olmalıdır. Ramazan-ı Şerifin bütün müminler için hayırlar getirmesini temenni ederim.
RAMAZAN VE ORUÇ EĞİTİMİ
Reklam Alanı

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

0 Yorum

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.