6 Şubat depreminde evlere giremediğimiz için birkaç gün ailece lokanta olarak düzenlenmiş bir mekânda kaldık. Bizim gibi depremden korkmuş ailelerden oluşan yaklaşık ikiyüz kadar kişi oraya sığınmıştı. Her birinin bilgi, kültür, ilgi ve medeniyet düzeyi farklıydı. Bununla beraber hepimiz orada ortak durumundaydık. Kullandığımız alan, lavabo, mescit, aynı olduğu gibi hepimizin amacı da aynıydı. Herkesin kendine has bu ortak vaziyet içinde yapmak istedikleri vardı. Ancak her istediğini yapamamak ve farklılıkları hoş görmek ortaklığın şanındandır. Bazı huylar çekilmez olsa da burada geçiciyiz diye sabrediyorduk. Eğer herkes her istediğini yapmaya çalışırsa çatışma çıkar. Bu zorunlu ortak yaşamda bazılarının medeniyet düzeyi daha yüksek olduğu için, çatışmaya meydan verilmiyordu.Deprem korkusundan sonra sağlam olduğuna inanılan böyle mekânlara insanların toplanıp ortak yaşamaya mecbur edilmelerinin de ilahî hikmete binaen bir eğitim olduğunu düşündüm. İnsanlar bu eğitimle “aciz kullar” olduklarını tam anlamıyla hissettikleri gibi, farklılıklara saygı göstermeleri ve birlik olmaya çalışmaları gerektiğini de öğrenirler. Paranın, makamın ve diğer dünyevi üstünlüklerin hiçbir işe yaramadığı da açıkça ortaya çıkmıştı. Konforlu, pahalı yataklardan başka yerde uyuyamayanlar, yere serilmiş bir battaniyede veya kafasını masaya kayarak uyumaya çalışıyorlardı. Vaktiyle köy evlerini beğenmeyenler, bu evlerde yaşamaya mecbur kalmışlardı. Böylece farklı hayat tarzlarını da öğrenmiş oldular.Kaldığımız mekânın geçici olduğundan hareketle, bütün dünyanın da bundan farksız olduğunu düşündüm. Bu itibarla bu mekân küçücük bir dünyaydı. Hiç birimiz oranın sahibi değildik. Sahibi olduğumuzu zannettiğimiz mülklerin de gerçek sahibi değiliz. Bu dersten bnu da anladım. Aslında felaketlerin ve korkuların zorlaması dışında da insanların ortak bir hayat içinde olduklarını düşündüm. Evleri, özel yaşam alanları, makam ve mevkileri, ayrıcalıklı konumları farklı farklı olsa da insanlar bu dünya hayatında ortak kılınmışlardır. En özel mülkleri ve mekânları da ömürleriyle sınırlıdır. Bu mülkler, sayılamayacak kadar el değiştirmiştir. Eşi benzeri olmayan ve ortaklıktan münezzeh olan yüce Allah, insanları birbirlerine muhtaç kılmış ve ortak bir çabayla güç birliği etmelerini istemiştir. Ancak ortaklıkta çekişme, çıkar çatışması, sınırlı bir sahiplilik, kısıtlanmış yetki ve paylaşım anlaşmazlıkları vardır. Ortakların bu olumsuzluklara meydan vermemesi için karşılıklı güven içinde iyi organize olmaları ve asla sözünden çıkmayacakları bir yöneticileri olmalıdır. Yoksa fitnenin kol gezdiği, en büyük tutkuları insanları birbirine düşürmek olan insi ve cinni şeytanların, harıl harıl tuzaklarına düşürecek kişiler aradığı bu dünyada sağlıklı ve huzurlu bir ortaklık sürdürülemez. Taraflar birbirine karşı mesnetsiz bir duyuma, ya da zayıf bir şüpheye kuvvetli bir delil gibi sarılırlar. Böylece aralarındaki güven zedelenir ve sonuçta ortaklık yıkılır. Bizim köyde yıllar önce iki ortaklı bir su değirmeni vardı. Aralarında sık sık anlaşmazlık çıkıyor ve değirmeni kapatıyorlardı Sözü dinlenen köyün ileri gelenleri aralarını buluyor anlaşmaya varıyorlar, değirmen bir-iki gün çalışıyor sonra yine anlaşmazlığa düşerek tekrar süresiz olarak kapatıyorlardı. Arabulucular tekrar girişimde bulunup ortakları barıştırıyordu. Değirmenin birkaç gün açık, 10-15 gün kapalı durumu defalarca tekrar etmişti. Rahmetli babam, değirmen ortaklarının bu tutumunu bize verdiği derste Allah'ın birliğine delil yapmıştı. Şöyle diyordu: “Bakınız köyümüzün değirmeni iki ortaklı olduğu için, anlaşmazlıktan dolayı çoğu kez kapalıdır, sağlıklı işletilemiyor. Ama kâinatta, gece-gündüzde, yerde ve gökte milyarlarca yıldır hiç bir sorun çıkmıyor, kusursuz bir düzen ve işleyiş var. Demek ki bunun sahibi ve işleticisi birdir, benzersiz ve ortaksızdır.”Demek insanların dünya hayatında birbirlerine muhtaç kılınmaları, ortak yaşamaya mecbur edilmeleri ve birbirlerine tahammül etmeleri gereken ortaklıkları, Yüce Yaratıcının hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, aksine her ihtiyacı karşılayan, her şeye gücü yeten Samed isminin sahibi olduğunu; ortaklıktan münezzeh, bir ve tek olduğunu kavramak içindir.
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum