Bizden önce yaşayan nesillerin geride bıraktıkları eserlerin üzerinden, asırlar geçmesine rağmen günümüze kadar hala dimdik ayakta durmaları; o günün mimar ve ustalarının, kendilerine günü kurtarmayı değil, nesli kurtarmayı öncelediklerini göstermektedir!
Asırlara meydan okuyan, bunca kale, burç, anıt, cami, kilise, han, kervansaray vs. bunun en bariz delilleri değil midir? Oysa yirmi birinci asırda, teknolojinin tüm imkânlarına rağmen; maddeyi manaya tercih edenlerin, günü kurtarmanın derdine düştüklerine şahit olmaktayız. Özellikle yaşadığımız topraklarda, son yüz yılda; sadece depremlerde kaybettiğimiz insan sayısı yüz binleri geçmiştir! Bunun öncelikli sebeplerinin başında, bina yapmaya elverişli olmayan yerlerin imara açılması, inşaatları yapan birçok firmanın; malzemeden çalıp çırpması ile o günün belediyeleri başta olmak üzere, encümeni, şehir planlama birimleri, beton denetim mekanizmasının ihmalkârlığı başı çekmektedir. Bugün depremde yıkılan beş on yıllık binalardan sadece, müteahhitleri sorumlu tutmak âdil değildir. Bu sorumluluğun, geniş bir yelpazede ele alınması lazımdır. Neyse bunu ayrı bir yazıda, ele alacağız inşaAllah! Bakınız ülkemiz, son seksen yıldan bugüne kadar kaç tane deprem yaşamtır?
Mesela 1971 Bingöl depremi:
Bingöl Depremi, 22 Mayıs 1971 tarihinde merkez üssü Türkiye'nin Bingöl ili olan deprem. Depremin büyüklüğü 6,8 olarak ölçüldü.
Saat16:43:59. ve 18:43:59 Büyüklüğünde ard arda 6,8 iki kez, yıkıcı derinliği 3 km. olan depremde,
878 kişi ölmüş, 700 kişi yaralanmış, 9111 bina hasar görmüş veya yıkılmış.
Ve Erzincan depremi:
1939 Erzincan depreminde kaç kişi öldü?
27 Aralık 1939'da cereyan eden deprem Anadolu'nun 11 vilayetinde yıkıcı etki yapmış ve en büyük kaybı da merkez üssü olan Erzincan ili yaşamıştı... Büyük oranlarda can ve mal kayıplarına neden olan depremin sonucu 32.968 kişinin hayatını kaybetmesine, 116.720 binanın yıkılmasına sebep olmuştu...
Resmî raporlara göre: 17 Ağustos 1999 tarihinde meydana gelen gölcük depreminde;" 17.480 ölüm, 23.781 yaralanma oldu. 505 kişi sakat kaldı. 285.211 ev, 42.902 iş yeri hasar gördü. 2010 yılında yayımlanan Meclis araştırması raporuna göre 18.373 kişi öldü. 48 bin 901 kişi ise yaralandı.
VAN depremi:
23 Ekim ve 9 Kasım 2011 depremlerinde toplam 644 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 1966 vatandaşımız yaralanmış, 252 vatandaşımız ise enkazlardan sağ olarak kurtarılmıştır.
24 Ocak 2020 de, Merkez üssü Elazığ'ın Sivrice ilçesi olan 6,8 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. 24 Ocak Cumayı Cumartesiye bağlayan akşam, saat 20.55 de meydana gelen depremde, 35'i Elazığ'da, dördü Malatya'da olmak üzere en az 41 kişi hayatını kaybetti, 1.607 kişi de yaralandı. Evet, bu depremlerin ağır bilançosunun sadece maddi kısmını, tarihi kaynaklardan alıntılayarak örnek olsun diye verdik. Bunun bir de, manevi kayıpları var ki; kapanmayan yaralar, unutulmayan dramlar, atlatılamayan tramvalar vs. Bunlar gibi daha nice depremler olmuş ve insanlarımızın hayatına mal olmuştur...
Peki, neden? Bir adam Efendimiz (s.a.v)'e gelip, ya Resûlullah devemi bağlamadan mi yoksa bağladıktan sonra mı tevekkül edeyim sorusuna, Efendimiz (s.a.v): "önce deveni bağla, sonra tevekkül et diye cevap veriyor. Bu ne demektir peki? Bu bize, önce tedbir sonra takdiri ilahiye teslim olmayı öğretmektedir! Tedbiri yalnızca, müteahhitlerin yaptıkları binalarla sınırlı tutmak değil; yukarıda verdiğimiz gibi geniş bir yelpazede ele alınmasıyla mümkün olacaktır! Rabbim, cümlemize bu tür ilahi afetlerden ders çıkarıp; kendimize gelmemizi nasib eylesin! Selamette kalın.
22 Şubat 2023.
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum