Muhterem Kardeşlerim…
Meal demek, Allah kelamı demek değildir. Kur’an-ı Kerim gibi, mealler de Allah kelamı olmadığı için namazda okunamaz.
İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:
Allahü Teâlâ’nın kelamı olan Kur’an-ı Kerimi okurken ağızdan çıkan harfler, ateş demeye benzer. Ateş demek kolaydır, fakat ateşe kimse dayanamaz. Bu harflerin mânâları da böyledir. Bu harfler, başka harflere benzemez. Bu harflerin mânâları meydana çıksa, yedi kat yer ve yedi kat gök dayanamaz. Allahü Teâlâ kendi sözünün büyüklüğünü, güzelliğini bu harflerin içine saklayarak insanlara göndermiştir. (K. Saadet)
Kur’an-ı Kerimi anlamak, Murad-ı İlahiyi anlamak demektir. Meal ise, yazarın Âyet-i Kerimeden kendi anladığını bildirmesi demektir. Yani mealle, Murad-ı İlahi öğrenilmiş olmaz, aksine o meali yazanın düşüncelerine esir olunur.
Kur’an-ı Kerimi doğru anlamak için, Peygamber Efendimizin açıklamasına ihtiyaç vardır. Yoksa Peygamber Efendimizin gönderilmesine lüzum kalmaz, Arapça bilenler aslından, bilmeyenler de mealinden okuyarak iman ve ibadetlerini buna göre yapardı. Kur’an-ı Kerimde Peygamber Efendimize hitaben mealen, “Kur’anı insanlara beyan edesin, açıklayasın diye sana indirdik” buyuruluyor. Huccetullahi Alel-Âlemin kitabında bildirildiğine göre, buradaki beyan etmek, Âyet-i Kerimeleri başka kelimelerle ve başka şekilde anlatmak demektir. Eğer herkes Kur’an-ı Kerimi doğru olarak anlasaydı, 72 sapık fırka ortaya çıkmaz, herkes doğru itikada sahip olur, Ehl-i Sünnet itikadında olurdu. Herkes farklı anladığı ve farklı tercüme ettiği içindir ki, 72 sapık fırka meydana çıkmıştır. Kur’an-ı Kerim sağlamdır diye, meallerine de sağlamdır denilemez. Meal okumakla, Kur’an-ı Kerimde nelerin anlatıldığı da doğru olarak öğrenilemez. Tabir caizse, Kur’an-ı Kerim Anayasa gibidir. Yani kanunlar, tüzükler, yönetmelikler olmasa, sırf Anayasa ile suçlular cezalandırılamaz.
Nakli esas alan Fıkıh, Kelam, Tasavvuf, Ahlak, İlmihal, Siyer kitaplarında, Kur’an-ı Kerimde bildirilen bütün hususlar, detaylı olarak, Peygamber Efendimizin Hadis-i Şerifleri, Ehl-i Sünnet Âlimlerinin açıklamaları esas alınarak bildirilmiştir. Kur’an-ı Kerimde neler anlatıldığı, doğru olarak ancak bu kitaplardan öğrenilir.
Bir başka husus da, asırlardır, İslam Âlimleri, günümüzde olduğu şekilde meal yazmamışlardır. 600 senelik Osmanlı’da da meal yazılmamıştır. Daha önceki Müslümanlar da yazmamıştır. Meal yazılmasına ilk olarak gayrimüslimler önayak olmuş, daha sonra çeşitli maksatlarla meal enflasyonu başlamıştır. Acaba meal yazmayan Osmanlılar, İslam düşmanı mıydı? Meale karşı olmayı Kur’an-ı Kerime karşı olmak gibi gösterenler, bu kadarını da düşünemiyorlar mı?
Meal okumanın neticesi
Meal demek, Allah kelamı demek değildir. Meal yanlış olarak, tercüme anlamında kullanılıyor. Piyasadakiler tercümedir, çok az, birkaç kelime açıklaması oluyor. Onu da genelde kendi kafalarına göre yazıyorlar. Resulullah'ın bildirdiği mânâlara Tefsir denir. Bir kelimenin, Allahü Teâlâ ve Resulullah tarafından, açık bildirilmemiş mânâlarından, dine uygun olanı seçmeye Tevil ve bu mânâya Meal denir. Âyet-i Kerimeyi başka dile nakledince, tercümesi denir. Âyet-i Kerimeler kısa ve tam tercüme edilemez. İslam Âlimleri, Âyet-i Kerimelerin tercümelerini değil, uzun tefsirlerini bildirmişlerdir.
Kur’an tercümesi okuyan, Murâd-ı İlahiyi yani Allahü Teâlâ’nın murâdının ne olduğunu öğrenemez. Tercüme edenin bilgi derecesine göre yaptığı açıklamayı öğrenir. Bir cahilin veya bir sapığın yazdığı tercümeyi okuyan da, Allahü Teâlâ’nın bildirmek istediğini değil, tercüme edenin, anladım sanarak, kendi kafasından anlatmak istediğini öğrenir.
Kur’an tercümesi diye yazılan kitaplar, doğru mânâ veremez. Okuyanları, bunları yazanların düşüncelerine ve maksatlarına esir edip, dinden ayrılmalarına sebep olur.
Kur’an-ı Kerimi ve Hadis-i Şerifi yanlış anlamak, insanın imanını giderir. Rastgele yazılmış olan, meal denilen tercümeleri okuyan ve İslamiyet’in temel bilgilerine vâkıf olmayan zihinlerde, birtakım şüpheler, itirazlar hâsıl olmaktadır.
Birkaç örnek verelim:
1- Bir kadın, meal okuyunca, “Kur’anda kadınların örtünmesi emri yazılı olmadığı için, örtünmekten vazgeçtim” diyerek, başını açmıştır. Bu kadının Kur’an diye bahsettiği, yanlış bir tercümedir. “Kur’an-ı Kerimde kadınların örtünmesi emredilmiyor” demek, Kur’an-ı Kerime iftira olur.
Bir Âyet-i Kerime meali:
“Mümin kadınlara söyle: [Yabancı erkeklere bakmaktan] sakınsınlar, ırzlarını korusunlar, [el, yüz gibi] görünen kısmı hariç, ziynetlerini [saç ve gerdan gibi ziynet takılan yerleri] göstermesinler, hımarlarını [başörtülerini] yakalarına kadar [saç, kulak ve gerdanlarını] örtsünler!” [Nur 31] (Parantez içindekiler, Resulullah'ın ve onun vârisi olan âlimlerin açıklamasıdır.)
Peygamber Efendimiz, Kur’an-ı Kerimi açıklayarak buyuruyor ki:
“Kadının yüz ve iki eli hariç bütün bedeni avrettir.” [Ebu Davud]
Demek ki, açıklamasız, Kur’an-ı Kerimi doğru anlamak mümkün değildir.
2- Bir genç, “Namazda okunan surelerin tercümelerine baktım, namazla hiç ilgisi yok, başka şeylerden bahsediyor. Ben de bunları bırakıp Türkçe dua okumaya başladım” demişti.
Böyle sözler, ibadetlerin ne demek olduğunu anlamamış olmayı gösterir; çünkü namazı, insanın kendisi tertip etmemiştir. Namazın ve bütün ibadetlerin nasıl yapılacağını, yaparken neler okunacağını Allahü Teâlâ Resulüne bildirmiştir. Peygamber Efendimiz de, bunları, Eshabına bildirmiş ve kendi de yapmıştır. Din imamlarımız bunların hepsini Eshab-ı Kiramdan görerek ve işiterek anlamışlar ve kitaplarına yazmışlardır. Bu derin Âlimler bildiriyor ki, namazda okunacak Kur’anın, Allah kelamı olması lazımdır. Vazife, ancak böylece yapılmış olur. (F. Bilgiler)
3- Ölmüşleri için Yasin-i Şerif okuyan bir genç, “Yasin’in tercümesini okuduktan sonra, bundan vazgeçtim. Çünkü Yasin suresinin ölülerle duayla bir ilgisi yok, tarihi olaylardan, kıyamette olacak şeylerden bahsediyor” demiş ve bundan sonra namazı da bırakmıştır.
Bu kimse, Kur’an tercümesi yerine İslam Âlimlerinin kitaplarını okumuş olsaydı, Kur’an-ı Kerimin her harfinin şifa ve dertlere deva olduğunu, bunu okumakla hâsıl olan sevabın ölülere ne kadar faydalı olacağını bilir, tarihi olaylardan bahsediyor demezdi.
Allahu Teâlâ cümlemizi Kendisine layık Kul, Habibine layık Ümmet eylesin. (Amin)
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum