“Ne çok acı var.” Cahit Zarifoğlu günlüklerini içeren ‘Yaşamak’ adlı eserine böyle başlıyordu. Her taraftan depreme dair haberlerin üzerimize yağdığı bugünlerimizi ancak bu cümle ile ifade edebiliriz. Ne çok acı var, her tarafımız kanıyor, biz bir tarafa bakarken başka bir tarafımız kanamaya başlıyor, biz bir tarafa üzülürken, bir tarafın henüz acısı bile dinmemişken başka bir tarafın acısı ile irkiliyoruz. Haberler, görüntüler, dinmeyen sarsıntılar, fotoğraflar, göçük altında kalanlar, ölümler, açlık, soğuk, çaresizlik… Hangi birine üzüleceğiz, feci bir durum.
Görüntüler, görüntüler, görüntüler… Acıya dair görüntüler, çaresizliğe dair görüntüler, gözyaşına dair görüntüler. Üzülüyoruz… Kahroluyoruz… Deprem bölgesinden uzaktayım ama neredeyse bütün akraba eş dost birlikte teşriki mesai yaptıklarım; Şanlıurfa, Adıyaman, Kahramanmaraş, Hatay, Gaziantep, Osmaniye, Diyarbakır, Malatya, Kilis, Adana… Aradığım insanlar, yazışmalar, geri dönüşü olmayan mesajlar… Ölüm haberleri, boğazda bir düğüme dönüşen konuşmalar ve ağıt. Çaresizlik çok kötü, elden bir şeyin gelmemesi çok kötü…
Gece vakti, bir atlası kucağıma aldım.
Gezdirdim parmağımı üzerinde.
Söyle bakayım dedim, neren acıyor?
Her yerim dedi.
Her yerim.
Her yerim.
(Warsan Shire)
Her yerimiz acıyor, Her yerden gelen acı haberleri, haberler yoruyor, konuşmalar yoruyor, günler yoruyor. Bu psikolojik havadan kurtulmak çok zor, bir tür nöbete dönüşüyor halimiz… Deprem bölgesinden, güzelliğe dair, iyiliğe dair haberler alıyoruz, içimiz ısınıyor insana dair umudumuz artıyor. Sonra bu kadar acıyı bile fırsat olarak görebilecek kadar alçaklığa, namussuzluğa, insanın daha ne kadar kötü olabileceğine örneklik oluşturabilecek haberler alıyoruz içimiz daralıyor.
“Taşınması en zor yükü insanın; kalbi...” Ağırlaşıyor kalbimiz, ağırlaşıyor yüreklerimiz…
“Allah insanın ümidine nazar eder." Umudu yitirmek istemiyoruz. Umuda ihtiyacımız var; karanlığa inat, zorluklara inat, sıkıntılara inat her şeye rağmen ümide yol bulmaya ihtiyacımız var. “Ve-d Duha” diyoruz, Ey rabbim; Duha’yı istiyoruz, İnşirah’a sığınıyoruz. Karanlık gecelerin ardından gelmesi beklenen sabahını bekliyoruz. Gecenin ardından gelen sabahı istiyoruz. Bitsin istiyoruz. İnşirahına sığınıyoruz… Her zorluktan sonra kolaylık vardır… Biliyoruz ve senden diliyoruz.
Ya Rabbi! Gazabından rahmetine, Senden yine sana sığınıyoruz. Korktuklarımızdan emin, umduklarımıza nail eyle. Bir daha bize böyle acılar yaşatma Allah’ım! Aciziz biz, güçsüzüz güçsüz olduğumuz için kadiri mutlak olan senden istiyoruz. Gidecek başka kapımız, sığınacak başka limanımız yok. Sana geldik senden diliyoruz. Nuh’un gemisini göster, İsmail’in zemzemine ulaştır bizi. İbrahim’in teslimiyetini, Musa’nın inşirahını, Adem’in tövbesini, Eyüp’ün sabrını, Yunus’un pişmanlığını nasip et bize. Süleyman’ın hikmetine, Yusuf’un adaletine, İsa’nın bilgeliğine ulaştır bizi… Yardım et ya Rab… Muhtaç olduğumuzu biliyoruz, güçsüz olduğumuzu, bilmez olduğumuzu, görmez olduğumuzu biliyoruz. Biliyoruz çaresizliğimizi, aczimizi sunuyoruz. Çaresizlerin çaresine, kimsesizlerin kimsesine sığınıyoruz. Bu sayıklama halinden, bu nöbet halimizden duaya sığınıyoruz… Sana sığınıyoruz, sana arz ediyoruz, senden istiyoruz…
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum