"Şuur", "nazariyat" itibariyle
"kendi'ni işit'mek",
"kendi'ni gör'mek" ve
"kendi'ni seyr'et'mek" esasında teşkil olur.
"Kendi'ni işit'mek", "kendi'ni gör'mek" ve "kendi'ni seyr'et'mek",
"fark'lı" suretlerde "kendi'ni idrak et'mek'tir".
(Yalçın Koç; Şuur ve Nazariyat)
İnsan, idraki nispetinde insandır. Yaşadığımız hayat idrakimizin sonucu. Bulduğumuz dünya idraklerimizin eseridir. Neyi inşa etmişsek onu idrak ettiğimiz için inşa etmişizdir. İdrak ettiğimiz kadar insanız. Her neyle karşılaşıyorsak idrakimizin sonucudur. Siyasal, ekonomik, toplumsal hayatımızın geldiği nokta aslında idrak biçimimizin müşahhas halidir… Toplumun her bir ferdi olarak idraki güzel kılmak gerekiyor önce, her şeyin başında sahih bir idrake sahip olmak gerekiyor. Kötü idrakten iyilik, çirkin düşünceden zarafet çıkmayacaktır. İdrak yoksunluğundan, idrak yolları enfeksiyonundan kurtulabilmek gerekiyor... İdrak ve inşa, tasavvur ve tasarım. İdrakimiz doğrultusunda inşa ediyoruz. Tasavvurumuz tasarımımıza dönüşüyor…
Evet, idrak ettiğimiz kadar insanız madem, sahih bir idrak için ne gerekiyor? İdrak için şuur gerekiyor. Nedir, şuur? Bilinç, izan, anlayış elbette akıl... Sözlükte, insanın kendini bilmesi ve içinde yaşadığı zamandan ve mekândan haberdar olabilmesi melekesi, bilinç anlamına da geliyor. Dahası, İnsanların doğru ile yanlışı ayırt etmesini, kendisini tanımasını ve çevresiyle olan ilişkilerini düzenlemesini sağlayan melekeye şuur deniyor. Şuuru olmayana ne diyoruz; şuursuz. Şuursuz; aynı zamanda bir hakaret ifadesi olarak da kullanılıyor. Şuur esasen son tahlilde insanın kendinde olup biten bir şey olarak çıkıyor karşımıza. Kendini bilmek veya bilmemek, kendini tanımak veya tanımamak, kendini işitmek, kendini seyretmek, hâsılı kendinin farkına varmak. Kendinin farkına varamamak bu bağlamda bir şuursuzluk hali. Bir de şuur ile bilgi ilişkisi var üzerinde kafa yorulması gereken. Bilgi şuur mudur? Elbette değil. Evet, şuur için bilgi gerekecektir belki ama bilgiyi bilince çevirmek gerekecektir. Çünkü şuursuz bilgi insana yük olmanın ötesinde bir anlam ifade etmeyecektir. Bilginin kafa karışıklığa sebep olmaması için önce şuur ve sonrasında da idrak gerekecektir.
Şuur için kendini bilmek dedik. Evet, kendini bilmek ama sadece bu kadar mı, kendinden ötesi yok mu, sahi kendini bilmek ne için olacak? Tam da kendini bilerek, kendi dışına çıkabilmesi için şuurdan idrake bir yol yürümesi. İdrak için kendini bilmenin, seyretmenin, işitmenin verdiği şuurla dışarıya bakabilmek. Her anı bir idrakle yaşamaktır aslolan, hayata ve evrene idrak gözlüğüyle bakabilmektir. Ve buradan şuura yol açabilmek. Şuurdur bizi insan kılacak olan. Şuurla biz var oluşumuz ortaya koyacağızdır. "Büyük, çok büyük bir evren var... Rabbim Allah her şeyiyle bana bir sınav imkânı veriyor. Çocukları sevdiriyor bana, çiçekleri sevdiriyor bana, insanları ve mevcudatı ve mahlûkatı bir idrak olarak koyuyor önüme. Haydi bakalım, insanlığını göster diyor bana…" (Nurettin Durman ; Gül İle Bülbül Meseli)
Cemil Meriç; “Pusula; şuur” diyordu. “Aydını aydın yapan: Uyanık bir şuur, tetikte bir dikkat ve hakikatin bütününü kucaklamaya çalışan bir tecessüs." Sezai Karakoç; Müslüman! Şuurlaş, şuur kılıcını kuşan, şuur yığ… Şuurunu öyle bütünleştir ki içinde yabancı hiçbir madde karışmasın ve orada da küf bağlamasın…”diyordu. Bir de şuursuz aydını “Fragment Aydın” olarak niteleyen Ekrem Tahir’i dinleyelim; “Türk aydınının şuuru boşaltıldı! Şuuru oluşturan, berraklaştıran ve ufuklara kanatlandıran değerler vardır. Değerler örgümüz ise: Dinimiz, dilimiz, ahlakımız, varlık düşüncemiz, tarihimiz, zaman, mekân ve imanımız şuurumuzu oluşturur. Değerler olmadan, bilmeden şuur olmaz. Şuursuz yaşamak, gök kubbesiz yaşamak gibidir! Vücudun dayanağı ruhtur. Ruhsuz vücut cesettir..." Görüyorsunuz şuur meselesi hayati bir mesele. İhya ve inşanın ya da imha ve yok etmenin yolu şuurdan geçiyor ya da şuursuzluktan. Onun için kendinden hayata, şuurdan idrake dair bir yolculuk yürümeli ki insan şuursuzluktan kurtulabilsin…
Reklam Alanı
Diğer Yazıları
- GAZZE’DE DÜŞEN MASKE; “UYGARLIK” 10 Eki 2024, 09:35
- SEFER DE İÇİMİZDE, TAHAMMÜL DE! 03 Eki 2024, 10:01
- DEĞMİYOR, “DEĞERLER” HAYATA DEĞMİYOR! 19 Eyl 2024, 09:26
- KALBE NOTLAR 12 Eyl 2024, 09:37
- KELİMELER KADERİMİZDİR 05 Eyl 2024, 10:36
- KALABALIKLARDAN YALNIZLIĞA 29 Ağu 2024, 09:44
- PALYATİF TOPLUM; GÜNÜMÜZDE ACI 22 Ağu 2024, 11:26
- FAZIL TOPLUM- FUZZY TOPLUM 15 Ağu 2024, 09:19
- UTANIN! 08 Ağu 2024, 09:40
- ŞEHİT İSMAİL HANİYE’NİN ARDINDAN 01 Ağu 2024, 09:22
- YORGUN VE YENİLMİŞ İNSANLIK 25 Tem 2024, 09:20
- DÜŞÜNCEDEN HAREKETE İNSAN 18 Tem 2024, 10:02
- ÇAĞDAŞ KÜRESEL MEDENİYETİN ONTOLOJİSİ 11 Tem 2024, 10:01
- “ÖTEKİ”Nİ YOK EDEREK VAR ÖLMEK! 04 Tem 2024, 09:34
- İNSAN MAKAMI 27 Haz 2024, 10:41
- ETİKTEN ESTETİĞE 06 Haz 2024, 10:49
- PROFESYONELLEŞME! 30 May 2024, 09:45
- KANAAT EKONOMİSİ 23 May 2024, 09:41
- NEYİ KAYBETTİĞİNİ HATIRLA 16 May 2024, 09:35
- SUSMA! SES VER! 09 May 2024, 10:54
Popüler Haberler
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum