Reklam Alanı

CASUSLUK VE GIYBET

Reklam Alanı
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Reklam Alanı
  Bir müslümanın, başkalarının muttali olmasını istemediği veya mahrem olan hususların gizlice araştırılmasına “tecessüs” (casusluk) denir. Kur’an, müminlerin birbirlerine karşı tecessüste bulunmalarını ve gıybet yapmalarını yasaklamıştır. Bu yasağın hadislerde de apaçık yer aldığını görüyoruz. Kaynağı bakımından iki tür casusluk vardır: Birincisi, başkası adına yapan; diğeri de “zan”dan kaynaklanan casusluktur. Buna göre bir müminin diğer bir mimini tecessüs etmesinin iki muhtemel nedeni olabilir: Ya bir müminin başına çorap örmeye çalışan bir düşmanı adına casusluk yapar; ya da bir müminle ilgili olarak oluşan bir zan nedeniyle casusluk yapar.  Bu tür zanna da “su-i zan” denilmektedir. Hiçbir mümin, mümin olarak düşman hesabına casusluk yapamaz. Eğer yaparsa düşmanın safına katılmış ve müminlikten çıkmış olur. Böyle bir kimse mümin görünerek müminlerin düşmanı hesabına gizlice casusluk yapıyorsa buna “en şerli münafık” denir. Çünkü münafık iki çeşittir: Birincisi: inanır gibi görünüp gerçekte inanmayarak ebedi hayatını ateşe atan ve böylece yalnız kendisine zarar veren münafık; diğeri de: müminlerin düşmanları hesabına casusluk yaparak hem kendisine hem başkalarına zarar veren münafık. Bu ikincisi münafıkların en şerli olanlarıdır. Ancak bir mümin kendi hesabına casusluk yapıyorsa, bir zandan dolayı yaptığı anlaşılır. Böyle bir kimse müminlikten çıkmaz ama büyük bir günah işlemiş olur. Tecessüse sebep olan zan da şeytanın oluşturduğu bir zan olduğu için o da günahtır. Böylece hem zan, hem tecessüsle iki günah işlemiş olur. Kur’an, “zan”, “casusluk” ve “gıybet”i bir arada yasaklayarak birbiriyle ilişkili olduklarına dikkat çekmektedir: “Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir.” (Hucurat, 12) Ayette “Su-i zan, casusluk ve gıybet” olarak üç ayrı günah belirtilmiş ve müminlerin bunlardan sakınması istenmiştir. Gıybet, kişinin gıyabında onunla ilgili ve anlatılmasını istemediği hususları anlatmak, konuşmak, dedikodu etmek demektir. Dikkat edin, söyleneler gerçek ise gıybet adını alır ama gerçek değilse bu cürüme “iftira” denir ki, gıybetten de daha vahim ve daha büyük bir günahtır. Gıybetin gerçekleşmesi için öncesinde bir tecessüs gerekir. Buna göre su-i zannın casusluğu doğurduğu, onun da gıybete yol açtığı ayetteki sıralamadan anlaşılmaktadır. Yani su-i zan eden casusluk yapar; casusluk yapan da gıybet eder. Demek bu üç günahın sebep- sonuç açısından birbirleriyle ilişkisi vardır. Ayette, gıybetin, “ölü kardeşinin etini yemeğe” benzetilmesinde dikkat çekici üç önemli nokta bulunmaktadır: Birincisi: gıybet işlemi gıyaben yapıldığı için, söylenenlere cevap vermek ve kendini savunma imkânına sahip olmadığından bir nevi ölü durumundadır. İkincisi: çekiştirilen kimse gıybet edenin Müslüman kardeşidir. Allah tarafından kurulan bu kardeşlik hukukuna saygısızlık etmektedir. Yüzüne karşı söyleyemediğini arkasından söylemek bu yönüyle ahlaksızlıktır. Bu saygısızlık ve ahlaksızlık gıyaben yapıldığı için, kendi hemcinsine sinsice saldıran etobur yırtıcı yaratıklara benzetilmiştir. Üçüncüsü: Kardeşinin ölü etini yemenin, insan havsalasının alamadığı ölçüde bir vahşet ve iğrençlik olması itibariyle, gıybetin sanıldığından daha fazla insafsız bir türüne işaret etmektedir. Bütün gıybetler aynı derecede iğrenç olmayabilir ama sakındırmanın daha etkin olması için “cüzdeki mümkünü bütüne genellemek” şarttır. Ayette gıybetin, yürekleri ağızlara getiren benzetmesi, gıybet türleri arasında kardeşin ölü etini yemek derecesinde olan bir türünün bulunduğuna işaret etmektedir. “Gıybet öldürmek gibidir!” “Gıybet zinadan daha kötüdür!” şeklinde Hadis-i şeriflerde de yer alması, ayetteki “ölü etini yeme” benzetmesine son derece muvafıktır. O halde ayette ve hadisi şeriflerde işaret edilen bu korkunç gıybet türü hangisidir? Arkadaşlar arasında, dost meclislerinde vakit geçirmek, eğlenmek, hatta iş olsun diye yapılan sıradan dedikodular, birbiri hakkında gıyabi konuşmalar, gıybet edilen müslümana zarar vermek amacıyla olmamasına rağmen yine de gıybet sayılır, haramdır ama kardeşinin ölü etini yemek derecesindeki gıybetten değildir. Ancak asıl korkunç olan ve kardeşinin ölü etini yemekle eşdeğer tutulan gıybet, kardeşinin mağdur edilmesini amaç edinerek toplumdaki saygınlığı zedelemek ya da ona zarar verecek bir otoritenin nefretini ve harekete geçmesini sağlayacak bir tarzda yapılan gıybettir. Müslümanların, gücü elinde tutan ve fırsat kollayan kâfirlere gidip birbirlerini ihbar edip ispiyonlamaları, sözünü ettiğimiz korkunç olan gıybettir. Ölü etini yemek derecesinde iğrenç ve insafsızca bir vahşet olarak nitelenen gıybet, zarar ve mağduriyetlere yol açan gıybet türüdür. Kekliğin, kendi arkadaşlarını insafsız avcıya yakalatmak için ötmesine benzer. Düşünün, bir Müslüman, düşmanlarının nefretini çeken mahrem konularda gidip kardeşini düşmanlarına ihbar ediyor; onların eline koz veriyor. Onun düşmanları aslında gıybet eden müslümanın da düşmanlarıdır ama bu gıybeti sağlamak için geçici bir süre dost görünüyorlar. Bu gıybet, o müslümanın malına, canına ve birçok kazanımlarına hatta bütün topluma zarar vermekle sonuçlanıyor. İşte bu gıybet türü, zina kadar iğrenç, öldürmek kadar korkunç ve kardeşinin ölü etini yemek kadar vahşettir. Unutulmamalıdır ki, bu korkunç fiilin Allah katındaki cezası da korkunç olacaktır.
CASUSLUK VE GIYBET
Reklam Alanı

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

0 Yorum

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.