Fitnenin kol gezdiği zamanlarda, erdemli insanları toplumdan tecrit ederler. Onları, eski kafa, gerici, bir şey bilmez, yobaz ve benzeri isimlerle yaftalarlar... Din'in ve dindarların; dinidar olanlar tarafından istihza ile karşılandığı bir zaman diliminden geçiyoruz...
Efendimiz (s.a.v) kendisinden sonra Ümmetinin başına gelecek olan fitne/imtihandan bahsederken; öncelikli olarak dikkatlerimizi kadınlarla olan imtihanın zorluğuna çekmiş ve:
“Benden sonra erkeklere kadınlardan daha zararlı bir fitne sebebi bırakmadım.” (Buhârî Nikâh 17; Müslim Zikir 97 98) buyurmuştur! Evet, tabi ki hepsi fitne ve günaha sebep değiller. Bunun istisnaları da vardır. Rabbimizin ayeti kerimesinde buyurduğu gibi:
“Ey imân edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olanlar da vardır. Onlardan sakının. Ama affeder, kusurlarını başlarına kakmaz, hoşgörür ve bağışlarsanız, bilin ki Allah da çok bağışlayan çok esirgeyendir.”(Tegâbün, 64/14).
Demek ki hepsi düşman değiller. Bazıları zorluk çıkarmakla birlikte, hakkın emirlerine riayet etmeyip diretmek, bir kısım günahlarda ısrarcı olmak gibi. Tam da burada, dikkatlerimiz, dünyanın aldatıcı ve göz kamaştıran geçici zevklerine çekilmektedir:
“Dünya tatlı, göz kamaştırıcı ve çekicidir. Allah onu sizin kullanmanıza verecek ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyaya aldanmaktan sakının. Kadınlara kapılmaktan korunun. Çünkü İsrailoğullarında ilk fitne kadınlar yüzünden çıkmıştır.” (Müslim, Zikir. Tirmizî, Fiten)
Kur'ân'da örnek olan kadınlardan bahsedilirken de:
“Ey Peygamber hanımları! Siz, kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer (Allah’tan)korkuyorsanız, (yabancı erkeklere karşı) çekici bir edâ ile konuşmayın! Sonra kalbinde hastalık bulunan kimse ümide kapılır. Mâruf üzere, uygun, ciddî ve ağır başlı bir şekilde konuşun! Evlerinizde oturun, eski câhiliye âdetinde olduğu gibi açılıp saçılmayın! Namazı kılın, zekâtı verin, Allah’a ve Resûlü’ne itaat edin! Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden, sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.” (Ahzâb, 32-33) Emriyle, onların tümü; ebediyyen Müminlerin anneleri olarak hatırlatılmıştır!
Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Kim bana iki çenesi arasındaki (dili) ile iffet ve nâmusunu koruma sözü verirse, ben de ona Cennet sözü veririm.” (Buhârî, Rikâk, 23)
“Üç kişi vardır ki onların gözleri cehennemi görmez: Allah yolunda nöbet tutan, Allah korkusuyla ağlayan ve Allah’ın haramlarından sakınan kişilerin gözleri…” (Heysemî) Şeriâtı garra'nın hakim olduğu sınırlarda nöbet tutan asker, Allah'ın huzurunda dururken ağlayan gözler, birde haramların çoğaldığı bir zamanda; iffetlerini koruyanlar. Bunların dışında kalanlar, yerin üstünde gezen ölülerden hiçbir farkları yoktur...
Onun için, zaman gelecek ki ( kim bilir belki de o gün bu gündür), yerin altında yatan diriler; yerin üstünde gezen ölülerden daha hayırlı olurlar. Yani, öyle ki; fitne'lerin kol gezdiği zamanlarda, yeryüzü tüm genişliğine rağmen her erdemli insanın başına dar geleceği için, belki de ölümü temenni edecekler. Veya ölümü kurtuluş olarak kabul ederler...
Ner dersiniz? Yerin altında yaşayan diriler mi, yoksa yerin üstünde gezen ölüler mi?
30 Ocak 2023.
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum