Sözde özgürlükçü/hürriyet, özde ve realitede ise; feodalitenin perde gerisindeki eli sopalı ücretli kölelerinin; kaymağın asıl sahiplerine, aba altında sapanın ucunu gösterip efendilerini memnun etmeleriydi! Hal böyle olunca, pastadan en büyük payı, eli sopalı kölelerin ağababaları kapıyor, sonra sırra kadem basıyorlardı!
Onlar, sahil kenarlarında, yalı ve beş yıldızlı otellerde keyif üstüne keyif çatarken; ekmeğini ellerinden aldıkları sessiz yığınlar ise hala onların meddahlığını yapmakla ömürlerini tüketiyorlardı ne yazık! Ne hazin ve trajedik bir vaka idi ki, ekmeği ellerinden alınanlar; emeklerini ve ekmeklerini çalan modern haydutları bir türlü tanıyamıyorlardı.
Yaptıkları tek bir şeyleri kalmıştı; o da mevsimden mevsime, rey avcılığı için şehre gelen arka bahçenin kaçkınlarını davul zurnayla karşılamak ve onları alkış tufanına tutmaktı? Sessiz şehrin susuz insanları, akıllarını ağababalarına kiraya verdiklerinden dolayı; bir türlü gafletle perdelenmiş olan gözlerini alamıyorlardı.
Akıllarını başkalarına kiraya veren, sessiz şehrin susuz insanları; dertsiz gamsız yaşamaya devam ederken, atı alan değil kaçıran, Üsküdar’ı çoktan geçmişti! Evet, akıllarını kiraya veren, sessiz şehrin susuz kalabalıkların hayatlarında ne aşk ne sevda ne dert ne de dava mefhumu yer almıyordu... Zira, dertli olanlar; şifayab olmak için çare ve sebep ararlarken, onlar; uyanmamak için, durmadan yorganı başlarına çekiyorlardı. Peki, neden söz konusu yığınlar; uyuyanları uyandırmak için her zaman uyandıran birinin çıkma ihtimalinin de var olduğunu uyutuyorlardı? 12.12.2022.
Kalın sağlıcakla efendim.
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum