Yaşadığımız toplumda, Müslümanlar olarak birbirimizle uğraştığımız kadar; nefsimizin ve toplumun ıslahı adına, İlim ve bilimle uğraşmış olsaydık, bugün bulunduğumuz konum ve durum çok daha müspet bir şekilde olabilirdi. Ufak tefek ihtilaflar yüzünden birbirlerinin kalbini kırıp, yollarını ayıranların olduğu bir toplumda; tahrip âmeliyesinin çoğalmasına zemin hazırlamaktan başka bir şeye yaramaz ne yazık ki!
Evet, yıkıp yakmak çok kolay bir iştir. Düşünün, bir insan, bir saat zarfında; yüzlerce kişinin kalbini kırabilir belki, ama günlerce tek bir kişinin kırılan kalbini, burkulan yüreğini tamir edemez. Demek ki, her şeyde itidalın olması esastır. Zaten, yüce İslâm dininin bize öğrettiği de ifrat ve tefritten uzak, itidal ahlakı üzre olmamızı istemesi değil midir?
İtidal ahlâkı hem aşırıya kaçmayı hem de çok pasif kalıp yerinde saymayı reddeder. Onun yerine, orta yolu; (vasat/vüsta) fütüvvet/digerkamlık, âdil ve merhamet sahibi olmayı öğütler.
Nitekim âziz islâm dinimizin bu manada Rabbani nasihati:
"Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor. (Nahl/90) olduğunu sürekli hatırda tutmalıyız...
Evet, kırmak çok kolay bir iştir. Ama onarmak, tamir etmek, tekrar o kırılan yeri eski düzene getirmek biraz mümkün olsa da; hem çok zor, zor olduğu kadar da zaman alacağı kesindir. Kalem Suresi, ayet 4 te, yüce Rabbimizin: "Ey Muhammed! Muhakkak ki, sen büyük/âzim bir ahlak üzerindesin, buyruğu; evrensel ve cihanşümul bazda tüm dünya insanlığına güzel ahlakı öğretmektedir... Yapıcı olmak, inşa edici olmak, birliği sağlamak medhedilirken; yıkıcı olmak, tahripkâr ve parçalayıcı olmayı yermiş, hatta fitneyle eş değer ölçüde kabul edilmiştir.
Allah şüphesiz adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara bakmayı emreder; hayasızlığı, fenalığı ve haddi aşmayı yasak eder. Tutasınız diye size öğüt verir. Nahl/90 ayetinin, her cuma hutbede sonra okunmasının hikmeti; insanın merhamet duygularına dokunmayı hatırlatmaktadır bir yönüyle. Nitekim, Efendimiz (s.a.v)'in:
"Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (zalimlere de) teslim etmez
Kim ki din kardeşinin bir ihtiyacını giderirse, Allah da onun ihtiyacını giderir. Kim bir Müslümanın sıkıntısını giderirse, Allah da onun kıyamet sıkıntılarından birini giderir. Kim bir Müslümanın (kusurunu) örterse Allah da kıyamet günü onu örter." (Müslim, birr) Nebevi öğretisi; İslâm kardeşliğinin önemine vurgu yaptığı gibi, merhamet ve vahdet toplumunun da temelini teşkil etmektedir!
Onun için, bir gönüle girmek, bir gönüle dokunmak, bir gönlü inşa etmeye gayret etmek; dünya ve içindekilerinden daha iyidir/hayırlıdır dense yeridir.
Başka bir hadisi Şerifte Efendimiz (s.a.v): "Kardeşinle (gereksiz) tartışmaya girme, onunla (kırıcı şekilde) şakalaşma ve ona yerine getiremeyeceğin sözü verme." (Tirmizi, birr) buyurmakla, bizi; gereksiz tartışma ortamlarından menettiğinin yanı sıra, ciddiyet ve dürüstlüğe davet etmektedir.
Ayeti kerimede, Âziz ve Celil olan Rabbimiz: “İnsanlara yumuşak davranman da Allah’ın merhametinin eseridir. Eğer katı yürekli, kaba biri olsaydın, insanlar senin etrafından dağılıverirlerdi. Öyleyse onların kusurlarını affet, onlar için mağfiret dile ve işleri onlarla müşavere et! Bir kere de azmettin mi, yalnız Allah’a tevekkül et! Allah muhakkak ki kendisine dayanıp güvenenleri sever.” (Al-i İmran, 3/159) ilâhi mesaj bize; affetmeyi, yumuşak yürekli ve merhametli olmayı, (Müslüman kardeşinin) kusurları örten olmamızı öğretmektedir! Kalın sağlıcakla efendim. 01 Aralık 2022.
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum