Reklam Alanı

GAFLET VE KİTAP

Reklam Alanı
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Reklam Alanı
  Cami, namaz, niyaz, tesbihat, dua, zikir, münacat, tefekkür, tereddüt, muhasebe, murakabe. Daima huzurdayım. Huzur-u daimi içindeyim. O'ndan saklamıyorum, O'nu unutamıyorum. Bana birazcık gaflet lazım. Ama ne yapsam gaflet elime geçmiyor, gaflet edemiyorum, gafil olamıyorum bir türlü. Halbuki yaşamak için birazcık gaflet şart.   Kendimi Allah karşısında o kadar çaresiz ve zavallı hissediyorum ki! Hüküm onda, celal onda, ilim onda, irade onda, karar onda, azamet onda, kibriya onda, kudret onda. Bende sonsuz bir acizlik, güçsüzlük, çaresizlik, bilgisizlik, kararsızlık var. Geçmişim onun elinde, geleceğim onun elinde, şimdim onun elinde. Ben bir köleyim onun elinde. Sana ne yaparsa yapsın hesap sormaya, soru sormaya hakkın yok. Bütün sorgu ve soru hakkı onun. Çünkü her şeyin ile onunsun sen. Her şey malum ona, meçhul hiçbir şey yok. Ben kimim? Etim, kemiğim, fiziğim, aklım, kalbim, ruhum, içim, dışım, her şeyim onun. "İşte bu benim" diye sahiplenebileceğim hiçbir şeyim yok. Ben diye bir şey yok. Ben ve benlik hayali, vehmi, farazi, mecazi bir şey. Her şey ondan, her şey onun ve belki de her şey o.   Cehennemin alevlerini düşünüyorum. Öyle korkunç bir yer ki cehennem! Oraya uğramayacak hiç kimse yok. Kişi o gün annesinden, babasından, kardeşlerinden, en sevdiklerinden kaçacak. O ateşten kurtulabilmek için elinden gelse bütün dünyayı fidye olarak verecek. Beşikteki çocukların saçlarını ağartan o din günü geldiği zaman diyor. Kur'an okurken tüylerim diken diken oluyor. Hissettiğim en yoğun duygu müthiş bir korku. Dinin belki de en büyük sermayesi, gücü ve etkisi bu müthiş korku. Cehennemden korktuğum için, daha doğrusu oraya girmekten ödüm patladığı için inanıyorum belki de. Öncelikli ve tek amacım cennete girmek değil, cehennemden kurtulmak. Onun için insanoğlunun en büyük meselesi cehennemden kurtulmaktır diyor bir alim.   Virginia Woolf’un Deniz Feneri’ni zar zor bitirdim. Yazarın çektiği egzistansiyel (varoluşsal) acılara saygı duyuyorum ama zevksiz bir kitap. Okurken tat vermiyor. Birkaç vurucu cümle dışında hiçbir şey yok kitapta. Neden o kadar meşhur oldu, hayret ediyorum. Belki intihar etmesi kitaplarına olan ilgiyi arttırdı. Geçen ay günlüklerini de epey karıştırmıştım. Onlar da hoş gelmedi bana. Bizim kadın yazarlar çok daha zevkli, çok daha iyi. Samiha Ayverdi, Safiye Erol, Ayşe Kulin, İnci Aral, Nazan Bekiroğlu, Elif Şafak... Zweig ile hemen hemen aynı tarihte intihar etti ama Zweig'in yanından bile geçemez Woolf.   İyi bir kitap okumak için yüzlerce kötü kitap okumak zorunda kalıyor insan. Luckert’in Göbekli Tepe kitabı 420 sayfa. Bir şeyler bulurum umuduyla sımsıkı sarıldım. Satırları arasında saatlerce halvet ettim. Sonuç: hayal kırıklığı. Göbekli Tepe nedir, yapının içindeki eserlerin ikonografik anlamı nedir? Minnacık bir bilgi kırıntısı yok. Okumak ve anlamak için harcadığı emeğe acıyor insan. Yazar dinler tarihçisi. Şalgam çorbası misali her şeyi karıştırıyor. Kanaatinin ne olduğu bir türlü anlaşılmıyor. Kitapta Göbekli Tepe'den çok dinler ve evrim anlatılıyor. Kitabı işkence çekerek, sabırla, dikkatle, umutla okuyorsunuz, bitiriyorsunuz ama elde var sıfır. Klaus Schmidt'in bir sunuş yazısı var. Gönülsüz, hatır için yazmış gibi. O da anlamdan uzak boş bir yazı.   Arkeologlar sadece teknik elemanlar. Malzemeyi ortaya çıkarmakta belki çok başarılılar ama o malzemeyi medeniyet tarihî, dinler tarihi, kültür tarihi, sanat tarihi, bilim tarihi perspektifinden yorumlamak bakımından çok başarısızlar. Bugüne kadar bunu en üst seviyede becerebilen tek isim Harari oldu. O da arkeolog değil, tarihçi. Dünyanın her tarafında yüzlerce bilimsel kazı yapıldı, yapılıyor. Her kazı sonucu yerleşik bilgilerimiz değişiyor. Zan, zan, zan... Dünyanın bütün kültür varlığı olan yerlerini kazmaya muvaffak olsak bile sonuç yine zan, yine zan, yine zan. Çünkü çıkan sonuçları ve malzemeyi yorumlama faaliyeti çaresiz sübjektif olacak. Vakti zamanında meşhur romancımız İskender Pala'nın Göbekli Tepe konulu romanını okumuştum. Sadece utanmıştım. Pala sırf para kazanmak için sarılmıştı kaleme. Edebiyatçı değil, tüccar mantığı. Bu kitap da öyle geldi bana. Belki yanılıyorum.
GAFLET VE KİTAP
Reklam Alanı

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

0 Yorum

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.