Muhterem Kardeşlerim…
Ölünce amel defterleri kapanır. Fakat iyi veya kötü işte önderlik edenlerin amel defterleri kapanmaz.
Hadis-i Şeriflerde buyuruldu ki:
“Dinimizde iyi bir çığır açana, bunun sevabı ile bununla amel edenlerin sevabı verilir, o çığırda [o yolda] gidenlerin sevabından da hiçbir şey eksilmez. Dinimizde kötü bir çığır açana da, bunun günahı ile, bununla amel edenlerin günahı verilir, o kötü yolda gidenlerin günahından da hiçbir şey eksilmez.” [Müslim]
“Bir Mümin vefat edince her ameli kesilir. Yalnız üç amelinin sevabı, amel defterine yazılmaya devam eder. Bunlar, Sadaka-i Cariyelerinin, faydalı kitaplarının ve salih çocuklarının kendisi için ettikleri dua ve istiğfarların sevaplarıdır.” [Ebuşşeyh]
[Sadaka-i Cariye, cami, çeşme yol gibi, insanlara faydası dokunan, faydalı işlerdir.]
Hiç kimse, işlediği kötülüğün günahını başkasına veremez. Fakat mümin ibadetlerinin sevabını başkasına hediye edebilir. Kendi sevabından da hiç eksilme olmaz. (Hidaye)
Hadis-i Şerifte, “Bir Müslüman’ın evladı, ibadet edince, kazandığı sevap kadar, babasına da verilir. Bir kimse, çocuğuna günah öğretirse, bu çocuk ne kadar günah işlerse, babasına da o kadar günah yazılır” buyuruldu. Günah öğretmeyen Hazreti Âdem'e, kardeşini öldüren Kabil’in günahı yazılmaz. Günahkârların günahları, başkasına da yazılmaz.
Hadis-i Şerifte, “Hiç kimse diğerinin günahını çekme” buyuruldu. (Hakim)
Kur'an-ı Kerim’de aynı manada çok âyet vardır:
“Hiçbir günahkâr, diğerinin günahını çekmez.” [Enam 164]
İnsanları sapıtanlar, sapıklıkta önder olanlar, kendi günahlarını yüklendikleri gibi o kimselerin günahlarını da yüklenirler. (Nahl 25-Beydavi)
Bir kimse, bir iyiliği yapmaya gücü yetmiyorsa, o iyiliğin yapılmasına sebep olursa, o iyiliği yapmış gibi sevap kazanır.
Hadis-i Şerifte buyuruldu ki:
“Hayra delalet eden [yol gösteren, sebep olan] o hayrı yapan gibi sevaba kavuşur.” [Beyheki]
Müminlerin ihlasla yaptıkları iyi işlerin sevapları kıyamete kadar onların amel defterlerine yazılır.
Hadis-i Şerifte buyuruldu ki:
“Mümin öldükten sonra, 7 amelinin sevabı kabrinde de kendisine yazılır. Bunlar: 1- İlim öğretmek, 2- Çeşme yapmak, 3- Su kuyusu kazmak, 4- Hurma ağacı dikmek, 5- Cami yaptırmak, 6- Mushaf bırakmak, 7- Ölümden sonra kendine istiğfar edecek salih evlat bırakmak.” [Ebu Davud]
Çocuğun yaptığı iyiliklerin sevabı kendisinedir. Ana-babasına, öğretme ve yaptırma sevabı verilir. (Bezzâziyye)
Günaha ortaklık
Bir kimse, yardım ettiği yerlere, okuduğu gazeteye dikkat etmelidir. Para vererek aldığı gazete, iyi ise, o gazetenin iyiliğine ortak olur. Kötü ise, vebali vardır, kötülüğe ortak olmuş olur.
Hadis-i Şeriflerde buyuruldu ki:
“Her iyilik bir hazinedir. Her hazinenin anahtarı vardır. İyiliği açan, kötülüğü kilitleyen bir anahtara sahip olana müjdeler olsun! Kötülüğü açan, iyiliği kilitleyen bir anahtarı olana da yazıklar olsun!” [İbni Mace]
“İyi işe vesile olan, hayatında ve öldükten sonra da o işi yapanlar kadar sevap kazanır. Kötü işe ön ayak olana da, bu iş terk edilinceye kadar, bunun günahı yazılır.” [Taberani]
“Zulmen öldürülen her kişinin günahından Âdem’in ilk oğlunun [Kabilin] de bir payı vardır. Adam öldürmeye ilk defa o sebep olmuştur.” [Taberani]
Şu halde, günah olan işlere yardımcı olmak, o günaha ortak olmak demektir. İnsanlığın dünya ve ahiret saadeti için çalışanlara yardımcı olmak da, onların sevaplarına ortak olmak demektir.
Hayırlı iş
Bir kimsenin iyi veya kötü olduğu yaptığı işlerden anlaşılır. Bir kimse, kötülüklerden kaçıyor, iyi işler yapıyorsa, o kişinin Cennete gitme ihtimali çoktur. Onun için iyi kimselerle beraber olmaya çalışmalıdır. Hadis-i Şerifte buyuruldu ki:
“Allahü Teâlâ, bir kula hayır murat ettiği zaman, dinini kayıran kimseler yanında çalışmayı nasip eder. Şerri murat edilen kul da, dinini kayırmayan kötülerin yanında çalışır.” [Deylemi]
Şahısların sünneti
Sünnet, yol, çığır demektir. Sünnetullah; Allah’ın sünneti, Allah’ın yolu demektir. “Sünnet-i Resulullah”, Resulullah’ın sünneti, Resulullah’ın yolu demektir. Resulullah’ın yolu, Allahü Teâlâ’nın yolundan ayrı olmadığı halde, Resulullah’ın sünneti dendiği gibi, Peygamber Efendimizin yolundan ayrı olmayan her sahabinin de sünneti olur. “Hazreti Ömer’in sünneti”, “Hazreti Ali’nin sünneti” demek caiz ve gerekir.
Nitekim Hadis-i Şerifte buyuruldu ki:
“Sünnetime ve Hulefa-i Raşidinin sünnetine sımsıkı sarılın!” [Ebu Davud]
Hazreti Ömer, Hulefa-i Raşidindendir. Bu Hadis-i Şerife uyarak “Hazreti Ömer’in sünneti” denir. Hazreti Ömer’in sünneti dendiği gibi, İmam-ı A'zam hazretlerinin sünneti veya “falanca Âlimin sünneti” demekte de mahzur yoktur. Hatta bid'at ehlinin sünneti de yolu, çığırı da olur.
Hidayete sebep olan Cennetliktir
Hidayette olmak ve insanları hidayete davetin önemi büyüktür. Emr-i Maruf ve Nehy-i Münker farzdır. Kur’an-ı Kerimde mealen buyuruluyor ki:
“İman edip iyi işler yapan, hakkı ve sabrı tavsiye edenler hariç, insanlar zarardadır.” [Asr 2,3]
“Sizin içinizde, insanları hayra, [Edille-i Şeriyyeye = dört delile uymaya] davet eden ve iyiliği emredip kötülükten [Dört delile muhalefetten] men eden bir cemaat bulunsun. İşte Onlar, kurtuluşa erenlerdir.” [Al-i İmran 104]
Hadis-i Şeriflerde de buyuruluyor ki:
“Tahsilsiz ilme, rehbersiz hidayete kavuşmak isteyen, boş şeylerden yüz çevirsin!” [İ. Gazali]
“İbadetlerini ihlas ile yapanlara müjdeler olsun! Bunlar hidayet yıldızlarıdır.” [Ebu Nuaym]
(İmamlar [önderler] hadi ve mehdi olduğu sürece, insanlar dal ve mudil olsa da asla helak olmaz.) [Hatib]
(Hadi = doğru yolu bulmuş, hidayete ermiş, Hidayet yolunu gösteren, Mürşid, Mehdi = Hidayete vesile olan, hidayete getiren. Dâl = Sapık, Mudil = saptıran)
“Esselamü ala menittebeal hüda = Hidayete uyana, hak yolda olana selam olsun.” [Nesai]
“Ya Rabbi, bizi hidayetten sonra, başkalarının hidayetine vesile olanlardan eyle.” [Buhari]
İnsan yaratılışta; hidayet ve dalalet olmak üzere iki taraflıdır. Ona hidayeti tanıtmak için bir rehbere veya bir üstadın kitabına ihtiyaç vardır. Hidayet çok kıymetli olduğu gibi, hidayete sebep olmak da çok kıymetlidir.
Hadis-i Şeriflerde buyuruluyor ki:
“Senin vasıtanla Allahü Teâlâ’nın bir kişiye hidayet vermesi, senin için üzerine güneşin doğup battığı her şeyden daha hayırlıdır.” [Taberani]
“Bir kâfirin hidayetine sebep olmak, kızıl develere malik olmaktan iyidir.” [Buhari, İ. Ahmed]
“Bir insanın hidayetine sebep olan [Onu Ehl-i Sünnet yapan] muhakkak Cennete girer.” [Buhari]
“Bir Müslüman, arkadaşına, hidayetini arttıracak veya onu tehlikeden kurtaracak hikmetli bir sözden daha iyi bir hediye veremez.” [Ebu Ya’la]
“Kim, hidayete [Ehl-i Sünnete] davet ederse, o yola girenlerin bütün sevapları ona da yazılır, diğerlerinin ecrinden bir şey eksilmez. Kim de, sapıklığa davet ederse, o yola girenlerin günahları, ona da verilir, o kötü yolda gidenlerin günahından da hiçbir şey eksilmez.” [Tirmizi]
(Haktan bâtılı veya hidayetten dalaleti red gayesi ile, ilim öğrenmek için yola çıkan kimse, kırk yıl ibadet eden bir abid gibi ecir alır.” [Deylemi]
Ehl-i Sünnet Âlimlerinin kitaplarını başkalarına vermek de, hidayete sebep olmak gibi sevaptır. Hatta kitabı alan, o kitapla amel etmemiş olsa, dalalette kalsa bile, kitabı veren niyetine göre onu hidayete kavuşturmuş gibi sevap alır.
Çünkü Hadis-i Şeriflerde buyuruluyor ki:
“Hayrın yolunu gösteren onu işleyen gibidir.” [Ebu Davud, Tirmizi]
“Emr-i Maruf ve Nehy-i Münker ederken ölen şehiddir.” [İ. Asakir]
“Bütün ibadetlere verilen sevap, Allah yolunda cihada verilen sevaba göre, deniz yanında bir damla su gibidir. Cihad sevabı da, Emr-i Maruf ve Nehy-i Anilmünker [dinin emir ve yasaklarını öğretme] sevabı yanında, denize nispetle bir damla su gibidir.” [Deylemi]
Allahü Teâlâ cümlemizi Kendisine layık Kul, Habibine layık Ümmet eylesin. (Amin)
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum