Reklam Alanı

FACİA VE SABIR

Reklam Alanı
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Reklam Alanı
  Amasra’da kömür ocağında meydana gelen korkunç bir facia bütün ülkeyi sarstı. Resmi ağızlardan grizu olduğu açıklanan patlamayla beraber çıkan yangın, felaketin boyutunu artırdı, kurtarma ekiplerinin işlerini zora soktu, müdahaleyi güçleştirdi. 41 insanımız kıyameti andıran bir faciayla vefat ettiler. Her şeyden habersiz, helal rızıkları için masumane emekleriyle çalışırken aniden yıkıntı ve yangın içinde kaldılar. Bu durumlarına binaen bu kardeşlerimizin şehit oldukları Hadis-i şeriften anlaşılmaktadır. (Bkz. Buhari, Ezan, 32; Ebu Davud, Cenaiz, 11.) Ancak bu feci ölümler aileleri ve yakınları için dayanılması güç büyük bir acı vermektedir. Vefat eden bu insanları yokken yaratan ve aileleriyle sıkı sıkıya bağlayan Allah, onlardan koparıp aldığında dayanma gücü de verecektir. Yüce Yaratandan bu dayanma gücünü ihsan etmesini dileriz. Kadere rıza, kazaya teslim İslam’ın şiarıdır. Bu nedenle sabır dilemekten başka çare yoktur. Bu dünya hayatı, insanı kendine meftun bırakacak ölçüde cennet gibi güzellikler taşıdığı kadar, yürek yakan, hüzün dolu afetler, musibetler, felaketler ve ayrılıklarla doludur. Tedbir ve çabaların önleyemediği üzücü olaylar karşısında elbette “Allah’ın takdiri” gözüyle bakılır. Kadere rıza, kazaya teslim İslam’ın şiarıdır. Sabır, teslimiyet acıları hafifletir, sevapları arttırır ve insanı manen mükemmel duruma getirir. Üzülerek ifade edelim ki ülkemizde bilgisizlik, tedbirsizlik ve ihmalkârlık sonucu ölümlere yol açan kazalar, musibetler ve facialar yaşanmaktadır.  Bunlardan biri de kömür ve yangınların yol açtığı facialardır. Her yıl sobadan çıkan kömür gazıyla zehirlenmeler sonucu ölen insanlar az değil. Yer üstünde birçok insanımızı öldüren kömür, şimdi de yer altında çalışan insanımızı da öldürüyor. Kazma darbesinden çıkan bir kıvılcım, çoluk çocuğunun rızkını kazanmak için o riskli ve zorlu koşullarda emek veren onlarca masum insanın ölümüne sebep oluyor. Felak suresinde “yaratılan her şeyde şer bulunduğuna” dikkat çekilerek Allah’a sığınmak emredilmiştir. Allah’a sığınmak demek, Allah’ın doğaya koyduğu kanunlarına riayet etmek, şerri önleyici tedbirleri almak, sonra da Allah’ın korumasını dileyip dua etmek demektir. Kul, üzerine düşen görevi yaptıktan sonra tevekkül eder, Allah’tan gelen belalara karşı teslimiyet içinde sabır gücünü kullanarak imtihanı kazanmış olur. Mevlana’nın şu sözü durumu çok güzel özetlemektedir: O güfti: “elestu” to güfti: “belâ” Şükr-é “belâ” çîst? Keşiden bela Yani: O sana “elestu” dedi, sen de “belâ” dedin; (Kalû-Belâ zamanında Allah: “Ben senin Rabbin değil miyim?” dedi, sen de “evet, Sen benim Rabbimsin” dedin) “Belâ=evet” demenin şükrü nedir? O’nun verdiği belalara katlanmaktır. Mademki Yüce Allah’ın çağrısına “evet” demişsin, o halde O’ndan gelen belalara da katlanacaksın, sabır ve teslimiyet içinde olacaksın, demek istiyor. Bunların dışında bir de tedbirsizlikten, dikkatsizlikten ve bilgisizlikten kaynaklanan belalar vardır.  Bunun sorumluluğu insana aittir. Her ne kadar Cenab-ı Hakka ait “takdir” yönü bulunsa da kul sorumluluktan kurtulmaz. Kulun tedbirsizliğinden ve görevini ihmal etmesinden dolayı facialar yaşanır, yürekleri hüzün doldurur.  Duyarlı her insanın içini acıtan bu faciaların tekrarı ne yazık ki ders çıkarılmadığını göstermektedir. Her olaydan sonra, ibret, tedbir, dikkat ve gerekli tüm önlemleri almak yerine “ölen ben değilim” düşüncesiyle hareket edilmekte ve yürek yakan facialar devam etmektedir. Ateş sinsidir, Cehennem sürekli ateşle tanıtılmaktadır. Kontrol dışına çıkan bir kıvılcımın dahi felakete yol açacağı muhakkaktır. O halde şeytan gibi sinsi, acımasız, pusuda bekleyen ve şeytanın menşei bir düşman olan ateş, kendi haline bırakılamaz, tedbirsiz kalınamaz. Kur’an-ı Kerim, şeytanın ateşten yaratıldığını bildirirken ateşin şeytanla ilişkisine ateşin şeytan gibi sinsiliğine ve onun kadar insan düşmanı olduğuna dikkat çekmiş felaketlere sebep olabileceğine işaret etmiştir. Eğer böyle bir mesaj ya da uyarı olmazsa şeytanın ateşten yaratıldığını bildirmek malumu ilam olur ki belağata aykırı düşer. Oysa Kuran belagati tartışılmaz yüceliktedir. Peygamberimiz (ASV) asırlar öncesinden ümmetini ateşin sinsiliğine karşı uyarmıştır. Sahabeden Ebû Mûsâ el- Eş’arî şöyle demiştir: Bir defasında Medine'de ge­ce vakti bir ev, sahipleri içinde iken yandı. Sonra bu kimselerin durumu Peygamber (ASV)'a haber verildi. Peygamber (ASV) şöyle buyurdu: "Şüphesiz ki, bu ateş sizin için ancak bir düşmandır. Onun için uyumak istediğiniz zaman ateşi kendinizden söndürünüz" (Buhari, İsti'zan, 50.) Bu acıların son olması dileğiyle, maden ocağı faciasında vefat eden kardeşlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine başsağlığı ve sabır, yaralı kardeşlerimize de acil şifalar dilerim. Cenab-ı Hak, bütün ehl-i imanı felaketlerden, ateş ve şeytanın şerrinden muhafaza buyursun, âmin.    
FACİA VE SABIR
Reklam Alanı

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

0 Yorum

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.