“Birçok şehirde belediye başkanları atama yoluyla gelir.”
Bu cümleyi okuduğunuzda haklı olarak derhal seçimleri düşüneceksiniz.
Evet, seçimler var. Yani halk demokratik bir şekilde sandık başına gidiyor ve oy kullanıyor. Peki ilk cümlede bahsettiğimiz “atama” ile neyi kast ediyoruz?
Hemen özetleyelim;
Birçok ilde ağırlıklı siyasi görüş bellidir. Yani o şehir ahalisinin kahir ekseriyetinin sağdan mı? Soldan mı? Milliyetçi kesimden mi? Olduğu nettir. Hangi partinin adayının kazanacağı kuvvetle muhtemel bellidir.
Dolayısıyla o parti kimi aday olarak atamışsa, o kişi başkandır. Kast ettiğimiz “atama” budur.
Bu gibi şehirlerde şayet şehir halkı kendi içinden düzgün insanları ön plana çıkarabilen bir halk ise; liyakat sahibi bir aday atanmış olur.
Yok eğer şahsi başarısı ve liyakati olmayan birileri atansa (aday edilse) bile ahali alkış çalıyorsa, o şehirde “liyakatten ve emanete sadakatten” bahsedilemez.
Bu iki tür şehir halkının eğiliminden bahsetmişken “Nasıl hak edersek öyle yönetileceğimiz gerçeğinin” bir kez daha hayat bulmuş olduğuna şahit oluyoruz.
Bir milletin rasyonellik ölçüsü ne kadarsa, yöneticilerinin kalibresi de ona göre olur.
Alkış çalmak için bahaneye bakanlar, kendilerine, çevrelerine, şehirlerine ve gelecek nesillere ihanet etmektedir.
Dikkat ederseniz, bu tip şehirlerin birçok ortak yanını görecekseniz;
1- Ülke yönetimine katkı sunan siyasetçileri pek çıkmaz
2- Gerek iç politika gerekse dış politika hususunda isabetli fikir sahibi olan önderleri yoktur
3- Bürokratları alt kademelerde olur ve ilk rotasyonda savrulup kenara atılırlar
4- Beceriksizlik ve yolsuzluktan bahsedildiğinde gereği yapılmaz
5- Konuşmayı, yönetmeyi, projeyi, yatırımı bilmeyenler bilenlerin yerine kolaylıkla geçerler
6- Belagatiyle bilinçli ve kültürlü toplulukları peşinden sürükleyen kimseleri olmaz
7- Cahilin cahili övdüğü şehirlerdir
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum