Âziz ve Celil olan Rabbimiz, yüce İslâm dinini; Peygamber Efendimiz (s.a.v) vasıtasıyla, tüm insanlığa göndermekle, nice fetret ve kesretten sonra, son bir kez daha merhamet etmiş ve insanlığı ebedi kurtuluşa çağırmıştır... Bundan sonrası, insanların kendi tercihlerine bırakılmış ve her bir insan dünyada; hür iradesiyle işlemiş olduğu hayır ve şerrin karşılığını, ahirette bulacağını beyan buyurmuştur!
İslâm, ilâhi bir din ve yaşam biçimi olarak; hayatın tüm alanlarıyla ilgili hüküm, kaide ve prensiplerini vaaz etmekle, müntesiplerinin tüm sorun ve sıkıntılarına çözüm getiren ve üreten, alternatifsiz tek ve biricik hayat nizamdır!...
Bu ulvi ve Kudsi nizam; hem ibadet hem yaşam, hem hukuk hem siyaset, hem sosyal hayat hem ukubat, hem muamelat hem feraiz, hem dünya hem de ahiret hayatıyla ilgili ne kadar mesele varsa hepsini vuzuha kavuşturan olan tek dindir.
Zira, âziz islâm dininin dünya görüşü; Tevhîdi baz almakla insanı eşyanın fevkine alıp merkeze koyan evrensel ve cihanşümul tek hayat nizamıdır... Fakat ne yazık ki, bu gün
Modern dünyada, islâm âleminin genel durumuna bakıldığında; islamın emir ve nehiylerinin, müslümanların kahır ekseriyetinin yaşamlarında olmadığı görülmektedir. Ticarette, siyasette, Ekonomide, içtimai hayatta, iktisatta, sosyal hayat ve aile kurumunda söz sahibi olmayan dini bir anlayış/inanış; münzel/indirilmiş olan din değil; o, tamamen Modern Tağutların keyfi ve küfr-i dünya görüşlerini baz alan beşer kaynaklı uydurulmuş olan bâtıl ve atıl bir inançtan başka bir şey değildir.
Rabbimiz buyuruyor: "Şüphesiz ki Tevrat’ı biz indirdik. Onun içinde hidayet ve nur vardır. (Allah’a hakkıyla) teslim olmuş olan nebiler o Kitap’la Yahudi olan kimselere hükmeder. Rabbaniler ve din bilginleri Kitab’ı korumakla görevli olduklarından ve Kitab’ın şahitleri olduklarından (insanlar arasında Kitap’la) hükmederler. (Öyleyse) insanlardan korkmayın. (Yalnızca) benden korkun! Ayetlerimi az bir paha karşılığında satmayın. Her kim Allah’ın indirdikleriyle hükmetmezse onlar kâfirlerin ta kendileridir. (5/Mâide, 44)
Allah’ın (cc) indirdiği Kitaplara imanın gereği olarak, yönetici makamında olanların ve insanları yönlendiren âlimlerin Kitap’la hükmetmesi gerekir. Kitap’la hükmetmeyi terk etmek, imanı bozmak olduğundan Allah (cc), böylelerine “kâfir” demiştir.
Günümüz insanı Kitab’ın bazı hükümlerini terk etmekle kalmamış, Kitab’ın tamamını terk edip onun yerine kendi koydukları yasaları yerleştirmişlerdir. Sadece küfre girmekle yetinmemiş, Allah’ın (cc) en belirgin sıfatı olan kanun yapma yetkisini kendilerinde görerek tağutlaşmışlardır. (bk. 12/Yûsuf, 40) (Kaynak: Tevhid.com)
Evet, özelde yaşadığımız toplumda; genelde tüm islâm âleminde, insanların kahır ekseriyeti, İslâm dininin toplumda egemen güç olmasını istemeseler, Müslümanların ne kadar Kur'an ve Sünnetten uzak bir hayat yaşadıklarını göstermektedir! Bunun birinci nedeni koyu cehalet, ikincisi ise bilinçli bir inat, inkâr ve reddiyedir... Birinci konumda olanların cehaletleri geçici bir süreliğine mazeret kabul edilsede; ikinci konumdakilerin küfür üzere olduklarında ittifak vardır. Namaz kılan bir insanın, ben Şeriata karşıyım demesi; ben, Allah'ın hüküm ve hakimiyetini kabul etmiyorum demek istemektedir. Bunun başka bir açıklaması ve izahı yoktur. Allah'ın hüküm ve hakimiyetini kabul etmeyenlerin durumu; yukarıda meâlini verdiğimiz "Maide 44" ncü ayetinde açıklandığı gibidir...
Semavî kitaplar genel itikadî esaslarda aynı olmakla birlikte şeriatlarında değişiklikler olmuş ve sonra gelen öncekinin bazı hükümlerini yürürlükten kaldırmıştır. 46 ve 47. âyetlerden anlaşıldığına göre Hz. Îsâ genel ilkelerde önceki peygamberlerin yoluna tâbi olmakla beraber bağımsız bir şeriata sahiptir. Kur’an gelinceye kadar hıristiyanlar İncil’le mutlak olarak, Tevrat’la da İncil’in tasdik ettiği çerçevede amel etmek ve bu çerçevede verilen hükümleri kayıtsız şartsız kabullenmek mecburiyetindedirler. Allah’ın indirdiği ile hükmetmedikleri takdirde itikadî durumlarına göre kâfirler, zalimler veya fâsıklar zümresine dahil olurlar; yani Allah’ın hükmüne iman etmekle beraber onunla amel etmeyen kimse isyankâr fâsık olur; Allah’ın hükmüne inanmadığı veya onu küçümsediği için onunla amel etmeyen kimse ise kâfir ve fâsık olur (Elmalılı, III, 1695). Ancak Kur’an geldikten sonra müminler onunla amel etmekle yükümlüdürler. Çünkü 48. ve 49. âyetlerde “... aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet...” buyurulmaktadır ve Kur’an en son ve en mükemmel kitaptır, kendinden önceki kitapların büyük bir bölümünü yürürlükten kaldırmıştır.
Kaynak: Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 285. Kısacası, meselenin özeti bundan ibarettir.
12 Eylül 2022
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum