Yeni bir eğitim-öğretim yılına daha başlamak üzereyiz.
Yazıya başlamadan önce yeni atanan ve Erzurum’ a atandığı görev yerine giderken trafik kazasında hayatını kaybeden Öğretmen Özge Kılıç’a Allah’ tan rahmet, yakınlarına sabırlar diliyorum. Bu olay hepimizi üzmüştür.
Bir de sevindirici ve umutlandırıcı bir haber paylaşalım ve devam edelim. Samsun'da gerçekleşen ve 81 il ve 107 farklı ülkeden 154 binin üzerinde takım, 600 binin üzerinde yarışmacı katıldığı dünyanın en büyük Havacılık, Uzay ve Teknoloji Festivali TEKNOFEST Samsun finallerinde yapay zekalı akıllı yol projesiyle Siverek ilçesinden BİLSEM’de eğitim gören öğrenci Sena Zelal Demir ve M. Enes Akçiçek ile danışman öğretmen Barış Mustafa Özsüllü’ nün birinci olmakla gösterdikleri başarıdan dolayı tebrik ediyorum.
Derin bir ekonomik savrulmanın yaşandığı bir dönemde, durdurulamayan fiyat artışlarıyla beli kırılmış vatandaşın kışı nasıl geçireceği telaşına, başlayacak yeni eğitim öğretim yılında çocuklarını nasıl okula göndereceğinin, daha doğusu gönderip gönderemeyeceğinin telaşı da eklendi.
Kitap, kırtasiye, servis, ulaşım; yurt ve barınma, kılık kıyafet, yeme içme, eğitimle direkt veya dolaylı ilgili her kalem fahiş derecede pahalı ve durmadan da fiyatları artmaya devam ediyor.
Çeşitli kademelerdeki öğrencilerini, daha çok ekonomik nedenlerle, geçen yıl okula gönderemeyen velilerin sayısı bu yıl daha da artacak gibi.
KYK yurt yerleştirme sonuçları açıklandı ve yurda yerleşemeyen hayli öğrenci var. Mevcut fiyatlarla öğrencilerin barınması neredeyse imkansız. Bu bakımdan özellikle emekli ve sabit gelirliler başta olmak üzere tüm dar gelirli ailelerin yurda yerleşemeyen çocuklarına kira yardımı yapılması kaçınılmaz bir gerekliliktir. Aksi halde bu yıl okula gidemeyecek öğrenci sayısında ciddi bir artış yaşanabilir.
Aslında anayasa gereği zorunlu olan eğitimin tüm giderlerinin devlet tarafından karşılanması gerekir. Bu sorunların, dar gelirlilere bir defalık yapılacak cüzi ödemelerle çözülmesi imkansız.
Çok sorunlu yürüyen eğitim ve öğretimin sadece bu yıla has değil, genel anlamda süregelen sorunları da olduğu yerde duruyor.
Okul kıyafeti dayatması devam ediliyor, bağış adı altında kayıt parası da. Aslında veli ile okulun parasal ilişkisi kesilerek bu sorun gayet kolay şekilde kökünden halledilebilir. Veliye okulun bağış iban numarası verilir ve bağış yapmak isteyen veli buraya bağış yapabilir, bu kadar basit, bitti.
Öğretmenlerin ekonomik, itibar ve diğer sorunları eğitimin ciddi sorunlarındandır.
Bugün ki durumun yaşanmasında eksikliğinin büyük etken olduğu, tüm toplum tarafından kabul görmüş ahlaki değerler, davranışlar da okullarda verilmeli ve davranışsal ve pratik geri dönütlerine bakılacak şekilde takibi yapılmalıdır.
Yalan, kandırma, yanıltma, sözünde durmama, ırkçılık, bencillik, adalet ve benzeri temel ahlaki ve insani eğitimler müfredata alınmalıdır.
Mevcut değerler eğitimi, kapsamı ve uygulamalarıyla geliştirilmelidir.
Kalabalık sınıflar yani derslik açığı, öğretmen açığı da sorunlar arasında.
Denetim/müfettiş denetimi ve yönetim/velilerin ve öğrencilerin yönetime katılması ilgili düzenlemeler yapılmalıdır.
Öğretmen atamalarında mülakat yapılmamalıdır. 2 yıllık gereksiz ön lisans bölümleri ile gençlerimizi oyalamaya son vermeli, gerekirse bu bölümler kapatılmalıdır. Bu konuda ihtiyaç duyulan istihdam Endüstri Meslek okullarının yeniden yapılandırılmasıyla sürdürülmelidir. İkinci kademeden başlatılabilecek endüstri meslek okullarının kendi faaliyet alanında/sektöründe lisans ve lisan üstü eğitime ve hatta daha sonrasına imkân verecek şekilde yeniden yapılandırılması sağlanmalıdır.
Zorunlu eğitim 5 yıl olduğu dönemlerde vatandaş çocuğunun okulda başarılı olamayacağına kanaat getirdiği zaman veya çocuğunu okutacak gücü olmadığı zaman; 5. sınıfı bitirince; çocuğunu çıraklığa veriyordu ve çocuk, mesleğe çıraklıktan başladığı için genellikle başarılı oluyordu. O günün şartlarında bu çocuk ortalama 20 yaşında hayata atılabiliyor ve evini geçindirebiliyordu.
Zorunlu/gerekli bir öğrenimden sonra bu konuda en azından bir seçeneğin olması gerekir ve çocuğunu ilkokuldan sonra okuldan alabilmeli veli. Böylelikle bari bir iş garantisi verilmeyecekse; her çocuğun ömrünün okullarda heba edilerek hayatının karartılması ve üniversiteyi de bitirene kadar oyalayarak işsiz bırakılması gibi bir haksızlığa, bir mağduriyete maruz bırakılması önlenmiş olur.
Okul-hayat, okul-ekonomi, okul-cami, okul-üretim/sanayi vb çoğaltabileceğimiz başlıklar altında, toplumdan ve hayatın gerçeklerinden kopmadan eğitim uygulamaları devreye sokulmalıdır.
Uzaktan eğitimde dijital alt yapı geliştirilerek hem uzaktan hem hibrit eğitim seçenekleri arttırılmalıdır.
Ailelerin ve çocukların genel anlamda eğitime ayırdıkları zaman, efor ve ekonomik katkı ciddi bir sorundur. Çocuğun ve ailenin insani haklarını ihlal eden, çocuğun fiziksel ve psikoljik yıpranmasını beraberinde getiren bu yük omuzlardan alınmalıdır.
Okulda ve diğer eğitimle ilgili kurum ve kuruluşlarda geçirilen süreler ve yıllar genel anlamda uzundur.
Ders sayıları ve ders saati sürelerinin uzunluğu kesinlikle ciddi bir sorundur. Dezavantajlı Kesimler
Genel anlamda da Urfa özelinde de dezavantajlı kesimlerle ilgili kayda değer bir ilerleme sağlanabilmiş değil.
“Kimdir bu dezavantajlı kesim/ler?
Yaklaşık olarak Urfa'daki eğitim görenlerin yarısına tekabül eden kesimden veya kesimlerden bahsediyoruz:
Kırsal kesim veya kenar mahallede yaşayan ailelerin çocukları, dar gelirli ailelerin çocukları, maddi durumu uygun olmayan çok çocuklu ailelerin çocukları, eğitimle ilgili yeterli bir imkanı olmayan ve yeterli bir eğitim ve bilince sahip olmayan ailelerin çocukları, başka şehirlerde çalışmaya giden mevsimlik işçi ailelerin çocukları...
Bu tarz dezavantajlı kesimler her yerde var ama Urfa’ da bu oran oldukça yüksek. Bu kesimlere mensup çocukların, münferit çabalarıyla sıyrılanları hariç, başarılı olma şansları yoktur.
Mevsimlik işçi ailelerin çocukları, çalıştıkları şehirlerde okullarına devam edebilme olanağı sağlanmasına rağmen yine de diğer kesimdeki çocuklarla rekabet edememekte ve aradaki açığı kapatamamaktadırlar.
Eğitimde başarılı (neyin başarı sayılması gerektiği tartışmaya açık tabi) olma çıtası her yıl daha da yükseliyor. Şehir merkezlerinde belli bir eğitim kalitesine ulaşmış okullarda okuyan çocuklar, maddi durumları elverdiği için özel okullarda okuyan çocuklar, bununla yetinmeyip etüt, dershane ve özel derslerle bu yarışa katılan çocuklar ile demin bahsettiğimiz kesimlerin çocukları arasında büyük bir uçurum vardır; kaldı ki, avantajlı saydığımız bu kesimin çocukları da bu büyük çabalara rağmen eğer atanabilecekleri bir üniversiteyi kazanıp bitirebilirlerse; bir iş bulma imkânına sahip olabilmektedirler.
-Tabi bu yoğun bilgi/malumat yükle/n/menin ne derece sağlıklı bir iş olduğu ve adının eğitim olup olmadığı ayrı mesele-
Dolayısıyla Urfa gibi iller söz konusu olduğunda hem eğitim hem de diğer konularda genel sorunların yanında bölgeye/şehre/topluma has değişkenler de dikkate alınarak özel bir uygulamaya tabi tutulmalı ve farklı bir strateji geliştirilmelidir, izlenmelidir. Genel anlamda eğitimin, giderek çocuklara gelecek vaat eden bir nitelikten uzaklaşması ve ilgi görmemeye başlaması gibi bir durumla da karşı karşıyayız. Zira daha nitelikli ve daha donanımlı üniversite mezunlarımız olmasına rağmen bunları eskisi gibi istihdam edebilme durumunda bulunmamaktayız. Neredeyse artık her üniversite mezunu; yeni bir üniversiteli işsiz anlamına gelmektedir.
Ailelerin üniversite mezunu çocuklarına yönelik iş talepleri; üniversiteyi bitiren herkesi işe alamayız, böyle bir imkan ve uygulama hiçbir yerde yok, şeklinde cevaplarla karşılaşıyor. Bir sanayi ve üretim ülkesi olamadığımız için özel sektörde de gençlerin en azından asgari ücretle bir iş bulabilme şanslarının olmaması ve bunların sosyal veya daha farklı bir destek de almamaları bu sorunun ağırlaşarak devam etmesine neden oluyor. “
Üniversite öğrencileri okullarına gidip gelmekte sıkıntı çekiyor ve bu durum kimsenin umurunda değil. Sadece maddi sıkıntılar değil konu.
Örneğin Osmanbey Kampüsü otobüsüne vatandaş biniyor, üniversite personeli biniyor, üniversite hastanesi personelleri biniyor, üniversite hastanesine muayene olmaya giden hastalar biniyor ve -yer kalırsa ya da ayakta da olsa- üniversite öğrencileri biniyor...
İstisnalar hariç, tüm toplumun ve çocukların, hayatlarının önemli ve verimli çağlarını, çocuklarının otuzlu yaşlara geldiğinde yoksulluk sınırı altında maaşla bir işe girmesinin dahi çok zor olacağı bir eğitim sürecinde tüketilmesine son verilmelidir.
Ne yazık ki; elimizde kalan tek umut olan eğitim de artık umut olmaktan çıkıyor.
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum