“Duvarlar çetin, pencereler yüksek.
Gittikçe kapanıyoruz içimize.
Duvarlar, duvarlar, duvarlar.
Duvarlarla çevrilerek…”
Sezai Karakoç
“Selamın yayılmadığı sokakta hayatın kaybolmakta olduğu kesindir.” Böyle diyordu; “Siteril Hayatlar” kitabının yazarı Köksal Alver. Evet, biz başlıkta görüleceği üzere steril yaşamlar diyoruz, zira steril yaşamlar yaşıyoruz ve bu kadar steril bir durumdan hayat çıkmayacağını, hayata çıkamayacağımızı ifade ediyoruz. Steril yaşamlar… Yaşam diyoruz, hayat demiyoruz. Zira diyoruz ki yaşam ile hayat arasında yaşam ile hayat kadar fark vardır. Yaşam; yeme, içme, barınma ilgili olup, biyolojik olarak salt bedenle yaşamayı ifade ederken, hayat; Hayy ile ilişkili, diriliş ile ilgili. Hayat; yaşamdan çok daha fazlası ve de ölümün elinden kurtarılması gereken bir kavram. Sizi diriltmeyen, dirilişinize vesile olmayan, diriltemediğiniz yaşamın size sunabileceği bir şey yok aslında.
Hayat bulmak istemiyoruz, hayata dokunmak istemiyoruz, her şey “tastamam” olsun istiyoruz, konforumuz daim olsun hiçbir sıkıntı, zorluk ve zahmet olmasın istiyoruz. Steril yaşamlar istiyoruz. Nedir steril; tıpta mikroptan arındırılmış, arınık olan ya da temizlenmiş ortam. Başka; canlı mikroorganizmalardan arınmış, kısır veya verimsiz anlamına geliyor. Daha da daha derinleştirirsek cansız… Tıpta olumlu bir durum olan steril kelimesi yaşamın içinde bir cansızlık durumu olarak karşımıza çıkıyor. Steril yaşam; candan yoksun bırakılmış, canını yitirmiş yaşam. Sizce de ilginç değil mi?
“Çocuğumun psikolojisini bozacak bütün ortamlardan uzak tutuyorum” dedi, kadın. Üzülmesin, sıkılmasın, yorulmasın, zorluk yaşamasın istiyorum. “Çocuğunun hayatını yok ediyorsun” dedi, adam. Her şey her şey tastamam olsun, hiçbir şey eksik olmasın istiyoruz. Her şeyin en “iyi”si, her şeyin en “güzel”i, her şeyin en konforlusu olsun istiyoruz. Her şey tastamam olsun istiyoruz. Sahi tastamam oluyor mu? Olmuyor, olmayınca da hayata tutunamıyoruz, yaşama azmini terk ediyoruz. zira hayat kendisine temas etmemizle ilgili, hayata dokunmamız, hayatın bize dokunması, hayatı dokumamızla ilgili. Dertten, acıdan, yorgunluktan, zahmetten arındırılmış bir yaşamın içinde hayat bulamıyoruz, bulamayacağız… Tam da her şey “tastamam” olsun diye içinden çıkamadığımız steril hayatlar bütünden kopuk olduğu için eksik kalacaktır.
Zira steril bir yaşamdır yaşadığımız, üzülmek istemiyoruz, acı çekmek istemiyoruz, yorulmak istemiyoruz, her şeyimiz tastamam olsun diyoruz. Ama istediğimizin esasen bizi hayattan uzaklaştırdığını fark edemiyoruz. Oysa hayat zorluğuyla vardır, çilesiyle, derdiyle bir bütündür hayat. Ve ancak hayat, tüm bu yönlerini de göze alarak “yaşama cesaretini” ortaya koyabilirsek, hayata dönüşecektir. Biz hayata temas edebilirsek, hayata değ/er katmış olacağız. Hayat da bize temas edecektir, değecektir, değ/er katacaktır. Hayat; biz steril yaşamlarımızın dışına çıkabilirsek dokunabileceğimiz bir alandır. Ve ancak steril alanlardan uzaklaşabildiğimiz oranda hayat bizi dokuyacaktır. Değilse, talip olduğumuz steril yaşamların bize hayat sunamayacağını fark edebilmemiz gerekiyor. Steril yaşamın, hayatı öteleyen, insanı tüketen, hayatı ölüme bulaştırarak, hayatımızın canını okuduğunu görebilmemiz gerekiyor. Steril yaşamlardan kendimizi ve çocuklarımızı koruyabilmemiz gerekiyor.
Nereden başlayacağız? Formun ÜstüBu yaşam, bu sterilize edilmiş cansız yaşam, bu ölü yaşam, benim hayatım olamaz. Bu yaşadıklarımız, bu karşılaştıklarımız, bizim hayatımız değil. Sanırım her şeyden önce mutmain olmadığımız bu dünyanın farkına varacağız. Bu yaşam bizim hayatımız değil ama bizim tercihimiz. Çarkın dişlilerinin arasına ezilen biziz, ancak gariptir ki çarkların arasında gönüllü bir vida olmayı kabullenerek çarkı son sürat çevirende biziz. Tercihlerimizi sorgulayacağız ve yaşamımıza hayat sunacağız. Hayata imkân vereceğiz. Steril yaşamlardan kurtulabildiğimizde; hayat denilen öğretmen her gün yeni şeyler öğretecektir bize. Bize düşen hayat denilen öğretmenin öğrettiklerine her şartta dikkat kesilebilmek. Yaşadıklarımızdan öğrendiklerimizle, yaşadıklarımızdan edindiğimiz tecrübelerle geleceği inşa etmek. İşte o zaman hayatı ölümün elinden kurtarabiliriz. O zaman steril yaşamlardan kurtularak, yaşam bize hayat sunabilir, o zaman hayatı, hayatlarımızı ve hayatları diriliş iksiri ile diriltebiliriz.
Reklam Alanı
Diğer Yazıları
- GAZZE’DE DÜŞEN MASKE; “UYGARLIK” 10 Eki 2024, 09:35
- SEFER DE İÇİMİZDE, TAHAMMÜL DE! 03 Eki 2024, 10:01
- DEĞMİYOR, “DEĞERLER” HAYATA DEĞMİYOR! 19 Eyl 2024, 09:26
- KALBE NOTLAR 12 Eyl 2024, 09:37
- KELİMELER KADERİMİZDİR 05 Eyl 2024, 10:36
- KALABALIKLARDAN YALNIZLIĞA 29 Ağu 2024, 09:44
- PALYATİF TOPLUM; GÜNÜMÜZDE ACI 22 Ağu 2024, 11:26
- FAZIL TOPLUM- FUZZY TOPLUM 15 Ağu 2024, 09:19
- UTANIN! 08 Ağu 2024, 09:40
- ŞEHİT İSMAİL HANİYE’NİN ARDINDAN 01 Ağu 2024, 09:22
- YORGUN VE YENİLMİŞ İNSANLIK 25 Tem 2024, 09:20
- DÜŞÜNCEDEN HAREKETE İNSAN 18 Tem 2024, 10:02
- ÇAĞDAŞ KÜRESEL MEDENİYETİN ONTOLOJİSİ 11 Tem 2024, 10:01
- “ÖTEKİ”Nİ YOK EDEREK VAR ÖLMEK! 04 Tem 2024, 09:34
- İNSAN MAKAMI 27 Haz 2024, 10:41
- ETİKTEN ESTETİĞE 06 Haz 2024, 10:49
- PROFESYONELLEŞME! 30 May 2024, 09:45
- KANAAT EKONOMİSİ 23 May 2024, 09:41
- NEYİ KAYBETTİĞİNİ HATIRLA 16 May 2024, 09:35
- SUSMA! SES VER! 09 May 2024, 10:54
Popüler Haberler
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum