Dünyada tüketim çılgınlığı giderek artıyor. Zengin daha zenginleşiyor, fakir daha da fakirleşiyor. Orta tabaka diye bir şey kalmıyor. Bu kesim de hızla fakirleşiyor.
Özellikle sosyal medya buna çanak tutan en önemli bir mecra. Tatil, eğlence, kozmetik, bakım, giyim, yeme, içme gibi özendirici paylaşımlar nedeniyle tüketen ve mülksüzleşen bir toplum ortaya çıktı. Yatırım yok, üretim yok, tasarruf yok, birikim yok…
Dünyadaki büyük şirketler, yer altı ve yer üstü zenginliklere sahip ülkelerde hızla yatırım yapıyor, bazılarında da toprak satın alıyor. Ülkedeki yüzde 1’lik zenginler de öyle yapıyor. Sürekli arazi satın alıp inşaatlar yapıyor. Çoğu şimdi yaptığı inşaatı da satmıyor. “Hayata bir defa geliyorsun, gez, dolaş, tatilini yap” diye öğütledikleri orta tabakayı kiracısı yaparak köleleştiriyor.
Şanlıurfa’da da durum farklı değil. Kentin yüzde 1’ini geçmeyen zengin kesimi, sürekli arsa satın alıyor. Kapitalizm düzenine çabuk ayak uyduran bu zenginler, yaptıkları inşaatları artık satmıyor. Hastane, okul, daire, ofis veya dükkan yapıp kiraya veriyor.
Hükümetler de bu kapitalizm düzene ayak uyduracak kanunlar ve ekonomik paketler çıkarıyor. Türkiye Hükümeti de maalesef kapitalizm ateşine odun taşımaya devam ediyor.
2012’de çıkan Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi İle Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun mesela… Bu kanunla hazine arazilerinin ve meraların muhtar tüzel kişiliğine veya bazı şahıslara devri sağlandı. Bundan hiçbir topraksız çiftçi yararlanamadı. Şanlıurfa’da zenginlere peşkeş çekilmeyen neredeyse hazine veya mera arazisi kalmadı bu sayede.
İmar Barışı düzenlemesi aynı şekilde. Kimi halkın ortak kullanım alanına yaptığı kaçak yapıyı, kimi de işgal ettiği hazine arazisini yok pahasına tapusuna kattı.
Ev yapmak isteyenlere hazine arazisinin verileceği yeni bir paket açıklandı Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından. Bu düzenlemenin de evsizleri ev sahibi yapabilecek bir proje olmadığı zenginlerin hazine arazilerini ele geçirmesinden sonra anlaşılacak.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçen ay açıkladığı Bir Evim Projesi vardı. Mülksüzleri mülk edindirmeye yarayacak en mantıklı bu proje gibi görünüyordu. Ancak bunun da faiz değişikliğinden ibaret bir düzenleme olduğu, hiç kimsenin ev sahibi olamamasından anlaşıldı.
Tüketim çılgınlığının ve mülksüzleştirme projesinin ilk adımı kredi kartının icat edilmesiyle başlamıştı. Alış veriş yapıp, bir ay sonra ödemek tüketiciye cazip geldiğinden hiç ödemeyecekmiş gibi sürekli satın aldı. Böylelikle girdiği girdabın içerisinde borçtan gözünü açamadı ve birikim yapma olanağı bulamadı. Zengin ile fakir arasındaki makas işte o zaman açılmaya başladı. Bankalar ise olağanüstü kar etmeye başladı. Bankacılık sektörünün geçen yılın ilk dört ayında 20,7 milyar lira olan toplam net karı bu yılın Ocak-Nisan döneminde 98,2 milyar liraya yükseldi. Her yıl kar oranını katlayarak arttıran bankaların geçen yıla oranla bile yaptıkları kar yüzde 707,8 artışla 34,9 milyar TL oldu. Yani ne kadar kriz, ne kadar yoksulluk artarsa bankalar için de o kadar kar artıyor demektir. Bu rakamlar bu gerçeği tüm çıplaklığıyla gösteriyor zaten.
On binlerce konutun yapılabileceği arsalar 10 zenginin elinde bulunuyorsa, buna karşın on binlerce aile de kapı dışarı edilmemek için boğazından kısıp kirasını ödemek zorunda kalıyorsa bu bozuk düzenin çarkını kırmak hepimize düşüyor. Zira kölelikte bile karın tokluğu vardı. Bu mülksüzleştirme ve kira sömürüsü yüzünden karınlar bile doymuyor.
Bu nedenle sosyal medyanın büyülü dünyasına kapılmadan herkes ilk etapta yorganına göre ayağını uzatmalı, yaptığı birikimlerle daha sonra yorganını yavaş yavaş ayağına göre uzatmalı. Kısa yoldan zengin olma sevdasına da kapılmanın sakıncalarını, coinler yüzünden peş peşe gelen iflaslardan ve intihar haberlerinden gördük. Elon Musk gibi spekülatörleri zengin etmekten başka bir işe yaramadı.
“Aldığım ücret belli nasıl birikim yapabilirim” çaresizliğine de sığınmamalı mülksüzler. Hafta sonu mangal keyfini bırakıp ek iş yapmalı. Hiçbir şey yapamayan evde geceleri fıstık kırıp içini satsın. Yaz aylarında biber alıp hafta sonları isot kurutup satsın. Yeter ki insan birikim yapmak istesin yapacak çok iş var.
Hükümete de sesini duyurabilenler varsa, evsizleri gerçekten ev sahibi yapmak istiyorsa kira öder gibi TOKİ aracılığıyla konut satışına devam etsin. Onu durdurduğu için mevcut daireler şimdi spekülatörlerin eline geçti ve 180 ay taksiti olan dairleri bile 350-400 bin liradan satıyorlar.
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum