19 Mayıs, Samsun'a çıkış. Ulusal çevrelerde bayram havası hakim. Muhafazakar ve dindar çevrelerde ise manalı bir sükunet. Atatürk methiyeleri bütün televizyon ekranlarını ihata etmiş durumda. Bu vesileyle Fehmi İlkay Çeçen'in imzalı olarak gönderme nezaketinde bulunduğu "Atatürk'ün Kaleminden Yaratılış ve Din" isimli emek mahsulü çalışmasını okuyorum. Çeçen çok titiz bir işçilikle el yazma belgeler ışığında yaklaşıyor meseleye. Olanı olduğu gibi, yani neyse o olarak resmetmeye çalışması bakımından takdire şayan bir çalışma, Çeçen'in çalışması.
Şevket Süreyya Aydemir'in Tek Adam'ı ve Attilâ İlhan'ın O Sarışın Kurd'u başta olmak üzere Atatürk hakkında onlarca kitap okuduğumu hatırlıyorum. Bir şey hakkında ne kadar bilgi sahibi olursanız o şey hakkındaki kanaatiniz o kadar muğlak ve müphem hale gelir. İlkay Çeçen el yazmaları ışığında Atatürk'ün İslam'a, Kur'an'a, Hz. Muhammed'e inanmadığını ispat etmeye çalışıyor. Kahir ekseriyeti itibariyle dindar camianın da kanaati ve inanışı bu minval üzre. Doğrudan hâli olmamakla birlikte bu yaklaşımın bir nebze peşin hüküm ihtiva ettiğini söylemek gerekiyor. Diğer tarafta Edip Yüksel, Yaşar Nuri Öztürk gibi bazılarına göre Atatürk halis-muhlis bir müslüman. Hatta adı zikre değmeyen müteveffa birine göre Atatürk Kur'an hafızı, büyük evliya ve aynı zamanda evlad-ı Resûl. İfrat ve tefrit mümeyyiz vasfımız.
Yaklaşık yüz yıldır resmi olarak devlet eliyle Atatürk sevgisi ülkede yaşayan bütün zihinlere ve kalplere zerk edilmeye çalışıldığı halde milyonlarca insan tam aksi bir kanaate sahip hala. Yirmi yıllık muhafazakar ve dindar iktidar deneyimi bu kanaati ne kadar besledi, sarstı veya kırdı, tam bilmiyorum. Belki de paradoksal bir şekilde bu sevginin resmi olmaktan çıkıp daha doğal, daha yaygın, daha müşterek bir hale gelmesine sebep oldu. Mustafa İslamoğlu "Yahudileşme Temayülü" isimli meşhur kitabında Atatürk'ün açıkça ateist olduğunu söylüyor ama buna rağmen her fırsatta hazrete rahmet okumaktan geri durmuyor. Sahi bir müslüman ateist birine rahmet okur mu?
İlkay Çeçen Atatürk din düşmanı değildir, dindar birisi de değildir, dinlere nefret duymaz, onları inceler ve eleştirir diyor. Ama aynı el yazmalarında bu satırların aksini söyleyen ifadeler de var. Sanırım Can Dündar'ın "Mustafa" isimli belgeseli Atatürk hakkında doğruya en yakın intibaları veriyor insana. Bence Atatürk bir parça agnostik, mütereddit, septik, melankolik, ilerici, ileri görüşlü (yüz yıl önce getirmeye çalıştığı güçler ayrılığına dayalı parlamenter sistem bunun en açık delilidir) batıcı, pragmatist, vatansever, zevk-perest bir idari ve siyasi deha idi. Kişisel bazı zaafları ve inanışları idari ve siyasi deha olma vasfına herhangi bir halel getirmez.
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum