Platon, “Filozoflar kral, krallar filozof olsaydı şehirler ışıl ışıl olurdu” sözü ile yöneticilik için en uygun kişilerin filozoflar olduğunu savunurdu.
Çin’in Doğu Zhou Hanedanlığının bir imparatoru belki de böylesi bir fikre sahip olduğu için isminin anlamı “Bilge-Filozof Kong” olan Konfüçyüs’e Qufu şehrinin yönetimini teklif eder.
Konfüçyüs da, Hükümdar'ın bu isteği üzerine bir süre için şehrin yönetiminde olmayı kabul eder.
Konfüçyüs şehri yedi gün boyunca izler. Yedinci gün sonunda şehrin en yüksek memuru Şao Çeng’i idam ettirir. Cesedin üç gün açıkta kalmasını emreder.
Konfüçyüs’ün öğrencileri bu duruma çok şaşırırlar ve yanına gidip sorarlar: “Şao Çeng bu şehirde hatırlı ve kuvvetli bir adamdı. Şimdi şehrin yönetimini aldıktan sonra ilk işiniz onu astırmak oldu. Bu yaptığınız doğru mudur? Bildiğimiz kadarıyla bu adam haydutluk, hırsızlık yapmamıştı?”
Konfüçyüs yaptığının sebebini şu şekilde açıklar:
“Dünyada beş ağır suç vardır. Haydutluk ve hırsızlık bunların arasında değildir, daha sonra gelir. Bu beş suç şunlardır: Birincisi uyumsuz ve asi bir tabiatla birlikte gözüpeklilik. İkincisi aşağı bir hayat tarzıyla birlikte inatçılık. Üçüncüsü çenesinin kuvvetli olmasıyla birlikte yalancılık. Dördüncüsü herkesin ayıbını, kusurunu aklında tutmakla birlikte herkesle dost geçinmek. Beşincisi hak ve adalet duygusu olmamakla birlikte yaptığı haksızlıkları süslü ve parlak gerekçeler arkasına gizlemek. Şao Çeng’de bunların beşi de vardı. Nereye gitse taraftar topluyor, hizipler yaratabiliyordu; aldatıcı fikirlerini parlak konuşmalarının arkasına gizleyebiliyordu, zulmüyle adaleti tersine çevirebiliyordu. Aşağılıklar birleştiği zaman ortaya çok güçlü bir kötülük çıkar. Ben de şehir halkı için tasalanmak yerine bu adamı idam ettirmeyi tercih ettim.”
İşte bu hikayeden de anlaşılacağı üzere bir kent için olmazsa olmaz husus iyilerin ittifakı, kötülerin bertarafıdır. Bunu sağlayacak olan da en başta yöneticilerdir.
Allah, Urfa’ya her türlü nimeti vermiş. Stratejik konumu, tarihi, kültürü, tarımı, hayvancılığı, suyu, havası hasılı saymakla bitiremeyiz. Sadece yönetecek irade konusunda sıkıntı yaşıyoruz yıllardır. Bunun en önemli sebebi de idarecilerden çok iyilerin, erdemlilerin, samimi insanların aşağılık insanlara karşı “ittifak” edememesidir. Bu sağlanamadığı için de kötülerin adeta cenneti haline geldi Urfa. Kentin en önemli sorunu kimine göre işsizlik kimine göre ulaşım kimine göre Suriyeliler… Hayır, hiçbiri kentin menfaati için bir araya gelinememesinden daha önemli değil.
Kıskançlık, kumpasçılık, çekememezlik ve başkalarının başarısına engel olmayı meslek haline getirenler yüzünden sorunları çözmesi gerekenler bir türlü bir araya gelemedi. Bunun yanı sıra tefeciler, uyuşturucu satıcıları, hazine ve mera arazisi işgalcileri, ihale avcıları, zorbalar, hırsızlar, katiller ve her türlü rantçılar için bulunmaz bir şehir haline geldi istedikleri gibi cirit atmaları açısından. Kötülere pirim verildiğini gördükçe bu güzelim şehirde yaşamak istemiyor artık insanlar. Hiç olmadığı kadar bu kentten kaçış var. Özellikle yeni yatırım yapmak isteyenler başka şehirleri tercih eder hale geldi. Ve gittikleri yerlerde huzuru bulduklarını anlattıkça kalanlar da gitmeyi arzuluyor.
İyileri bu şehirde tutmanın formülleri aranmalı. Burada hepimize iş düşüyor ama en fazla idarecilere düşüyor. Konfüçyüs gibi Şao Çeng’leri bitirmeleri, pirim vermemeleri ve hatta cezalandırmaları gerekiyor. Kentin huzuru, refahı, güvenini tesis etmek için birlik ruhunu canlandırmalı. Tıpkı Urfa’nın Fransızlardan kurtuluşunu sağlayan o destansı ruh gibi… Şehirli, yerli, köylü, aşiretçi, isotçu, tirşikçi diyerek birbirlerini ötekileştirmeden el ele verip nasıl Fransızları bu şehirden kovdularsa, bugün o kahramanların torunları da kentin menfaatini ön planda tutacak şekilde kötülerin işgalini sonlandırmalı.
Saco’lar veya Şao Çeng’lere karşı savaşabilmek ve işgallerini sonlandırabilmek için ilk etapta kente yeni atanan Vali Salih Ayhan’a ve onunla el ele verip kenti kalkındırmak için daha çok çalışmalarını beklediğimiz belediye başkanlarına, milletvekillerine ve Sivil Toplum Kuruluşlarına (STK) iş düşüyor. Aralarında laf taşıyanlara ve fitne çıkarmak isteyenlere asla pirim vermemeleri gerekiyor.
Onlar bunu başardıktan sonra ortaya çıkan ve bizim de hasret kaldığımız bu “birlik” fotoğrafını gördükçe onların etrafında kenetleneceğiz. Bu kenti yeniden yaşanabilir “huzur kenti” yapacağız.
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum