ŞANLIURFA - Şanlıurfa Barosu Avukat Kazım Ekinci İnsan Hakları Merkezi, İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) tarafından 10 Aralık Uluslararası İnsan Hakları Günü kapsamında ortak basın açıklaması düzenlendi.
Yapılan ortak açıklamada, savaşlar, kayyum atamaları, hasta mahkümların durumu ve cezaevlerindeki hak ihlalleri gibi konular ele alındı.
Açıklama, Şanlıurfa Barosu önünde gerçekleştirildi ve Şanlıurfa Barosu Başkanı Abdullah Öncel tarafından okundu.
Öncel, savaşların ve çatışmaların bölgedeki insanlık dramını giderek derinleştirdiğini belirterek, Filistin, Suriye ve Rojava'daki sivil kayıplara dikkat çekti.
Öncel, Suriye'de 13 yıldır süren iç savaşın milyonlarca insanı yerinden ettiğini ve binlerce kişinin hayatını kaybetmesine neden olduğunu ifade etti.
Öncel, kayyum atamalarının demokrasiye ve hukukun temel ilkelerine aykırılık teşkil ettiğini belirtti.
Hakkâri, Mardin, Halfeti ve Dersim gibi birçok belediyeye kayyum atanmasını eleştiren Öncel, bu uygulamaların halkın iradesini yok saydığını ve seçim güvenliğine gölge düşürdüğünü kaydetti.
ÖNCEL: YENİ KATLİAMLARA ‘DUR’ DENİLMELİDİR
Abdullah Öncel, dünya genelindeki insan hakları ihlallerine dikkat çekerek şu ifadeleri kullandı:
“İçinde bulunduğumuz coğrafyada savaş hali her geçen gün şiddetini artırmaktadır. İsrail 7 Ekim 2023'ten beri Filistin'de soykırım yapmaktadır. Filistin'de gerçekleşen katliamda binlerce insan yaşamını yitirmiştir. Suriye'de de yaklaşık 13 yıldır Şam yönetimi ve muhalif güçler arasında yaşanan çatışma nedeniyle bir şiddet sarmalı içinde kalmıştır. Suriye de 2011 yılından beri süren iç savaşla binlerce insan yaşamını yitirmiş, milyonlarca insan zorunlu göçe maruz kalmıştır. Son süreçte Rojava Bölgesine yapılan saldırılar ve Suriye'deki çatışma durumu şiddetlenmiştir. Bu şiddet sarmalında yüzlerce sivil yaşamını yitirmiştir. Yine Türkiye tarafından yapılan hava operasyonlarında sivillerin yaşamını yitirdiği iddia edilmiştir. Kim tarafından, hangi koşullar altında yapılmış olursa olsun, insanları katletmenin mazereti yoktur. Bu nedenle, bu vahşetlerin arkasında her kim varsa, bu insanlık suçuna kim imza attıysa derhal ortaya çıkarılmalı ve yeni katliamlara ‘dur’ denilmelidir.”
“HUKUKSUZ KAYYUM REJİMİNDEN BİR AN ÖNCE DÖNMESİ ELZEMDİR”
Öncel, kayyum atamalarının demokrasi ve hukukun temel ilkelerine aykırılık teşkil ettiğini ifade ederek şu ifadelere yer verdi:
“Hakkâri, Esenyurt, Mardin, Halfeti, Dersim, Ovacık ve en son olarak da Bahçesaray Belediyelerine OHAL yönetiminden kalıntı olan Kayyumlar atanmıştır. Kayyum atamaları, demokrasinin ve hukuk devletinin temeli olan seçimlere ve bu seçimlerde seçme ve seçilme hakkına haiz kişilere yönelik açık bir müdahaledir. Bununla birlikte halkın iradesinin açıkça yok sayılmasıdır. Seçimlerin güvenirliğine gölge düşürmektedir. Seçilmiş belediye başkanları ve encümenlerin belediye faaliyetine katılmasına yönelik müdahale, sadece onun seçilme hakkına değil, aynı zamanda seçmenlerinin serbest iradelerini açıklama hakkına da yönelik bir müdahaledir. Masumiyet karinesinin ihlal edildiği ve seçmen iradesinin yok sayıldığı kayyum uygulaması Anayasa ya ve Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere de açıkça aykırıdır. İktidarın bu hukuksuz kayyım rejiminden bir an önce dönmesi elzemdir.”
“DEVLET, KUTSAL OLAN YAŞAM HAKKININ KORUNMASI İÇİN ÜZERİNE DÜŞEN SORUMLULUKLARI YERİNE GETİRMELİDİR”
İmralı’da Abdullah Öcalan’ın avukatlarıyla görüşmesine izin verilmemesinin hukuk düzenine aykırı olduğunu ifade eden Öncel, son olarak şunları söyledi:
“Siyası baskının en yoğun hissedildiği alanlardan biride hasta mahpuslardır. Toplum vicdanında görünen hasta mahpusların durumları hakkında devlet eşitlik ve adaleti tesis etmekten uzak hareket ederek şartları zorlaştırmaktadır. Devlet kutsal olan yaşam hakkının korunması için bir an önce üzerine düşen yükümlülükleri ve sorumlulukları yerine getirmelidir.
Yine avukatları tarafından yapılan binlerce başvuruya rağmen İmralı'da Abdullah Öcalan'ın, 64 aydır avukatlarıyla hiçbir şekilde görüştürülmemesi, tüm insan haklarından ve mahpus haklarından mahrum bırakılması iktidarın keyfi hukuk düzeniyle hukuk ve demokrasi değerlerini aşındırdığının göstergesidir. Cezaevlerindeki hak ihlalleri ve toplumsallaşan tecrit uygulamaları, tüm tabana yayılmaktadır. İmralı'yla başlayan hukuk düzenine dur denilerek; herkes için aynı hukukun uygulanması için adımlar atılmalıdır.
Son söz olarak; hak ihlallerinin son bulduğu, adalet, barış ve demokrasinin tesis edildiği bir ülke ve dünyaya ulaşma talebi olan bizler, dün olduğu gibi bundan sonra da tüm zorluklara karşı ihlalleri belgeleyip, raporlayarak görünür kılmaya, önlemeye, cezasızlıkla mücadele etmeye ve insan haklarına saygıyı yükseltmeye devam edeceğiz.”
0 Yorum