Bediüzzaman Eğitim Kültür ve Sanat Vakfı, Bediüzzaman Said Nursi’nin vefatının 64. yıl dönümü nedeniyle yazılı açıklama yaptı.
“Asrımızın büyük âlimi, mütefekkir Bediüzzaman Said Nursî’yi rahmetle, şükranla yad ediyoruz. Aziz ruhuna ve vefat eden talebelerinin ruhlarına binler hatimler, fatihalar gönderiyoruz” açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
“23 Mart Bediüzzaman Haftası’nda, Bediüzzaman Said Nursi’nin vefatının 64. yıl dönümü vesilesiyle Bediüzzaman Eğitim Kültür ve Sanat Vakfı olarak saltanat, meşrutiyet ve cumhuriyet devirlerini yaşamış bir insanı sadece anma değil, anlama üzerine de durmaya çalışıyoruz.
Bu çağın hastalıklarının devası, Bediüzzaman Hazretlerinin Kur’ân eczanesinden aldığı ilaçları ihtiva eden Risale-i Nur eserleridir. Siyasetten ekonomiye, eğitimden adalet sistemine kadar her alanda Bediüzzaman Said Nursî’nin fikirlerine ihtiyaç duyulduğu görülmektedir. Sadece ülkemiz değil, İslam âlemi ve tüm insanlık da Kur’ân hakikatlerini arıyor. Risale-i Nurlar bu asırda Kur’ân hakikatlerini seslendiriyor. Onun için Risale-i Nurları okumaya, anlamaya ve yaşamaya muhatacız.
Bediüzzaman’ın anlaşılması, Risale-i Nurların anlaşılması insanlığın ihtiyaçlarına cevap oluyor.
Bediüzzaman, eğitimin, cehaletin düşmanı olduğunu belirterek, din ilimleri ile fen ilimlerinin birlikte takım edilmesi zaruretini ifade etmiştir.
Bediüzzaman, Müslümanların birlik ve beraberliğini esas almış, barışı, kardeşliği tesise çalışmıştır.
Bediüzzaman’ın 6000 bin sayfayı aşan Risale-i Nur eserleri, bugün 60’a yakın yabancı dile çevrilmiştir. Eserleri üzerinde dünyanın pek çok üniversitesinde yüksek lisans, doktora tezleri yapılmaktadır.
Biz de Bediüzzaman vakfı olarak, Risale-i Nur eserlerini, onun hizmet tarzını ve Kur’ani prensiplerini hem hayatımızda yaşamak hem de genç nesillere, akademik dünyaya tanıtmayı önemli bir görev addediyoruz.
Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin hayatında olduğu gibi bizler de hakta sebat ederek, hak gördüğü davasında eğilmeden, bükülmeden ve müspet hareket anlayışından ayrılmadan, hakkın, hukukun, adaletin ve demokrasinin yanında olduğumuz gibi, her türlü istibdadın, baskının ve zulmün, millete rağmen atılacak bütün adımların, ihtilal ve kalkışmaların karşısında olmaya devam ediyoruz ve edeceğiz. Aynı zamanda Said Nursi gibi, siyasetin dinsizliğe alet edilmesine de dinin siyasete alet edilmesine de karşı olmayı kendimize şiar edinmişiz. Bu sebeple istibdad-ı mutlakı kaldırıp, tam bir hürriyet-i şer’iyeyi gerçekleştirecek olan ahrarlara yani hürriyetperver demokratlara; vatan, millet ve din namına nokta-i istinat olmaya devam ediyoruz, devam edeceğiz. Bu bağlamda Üstadın, adalet, hukuk ve demokrasi hakkındaki görüşlerini yaymayı kendimize amaç edinmişiz.
Bediüzzaman Eğitim Kültür ve Sanat Vakfı, Türkiye’de 1992 yılında Bediüzzaman adına kurulan ilk vakıf olma özelliğini taşıyor. Bediüzzaman Said Nursî’nin ayrı bir önem verdiği Urfa’nın Karaköprü semti Bediüzzaman apartmanında mescid, sohbet salonları ve öğrenci barınma hizmetleriyle faaliyetlerimize devam ediyoruz.
Bediüzzaman, “Ben çok zaman evvel bekliyordum ki, Urfa taraflarında Nurlara karşı kuvvetli eller sahip çıksın. Çünkü orası hem Anadolu’nun, hem Arabistan’ın, hem Kürdistan’ın bir nevi merkezi hükmündedir. Nurlar orada yerleşse, o üç memlekette intişarına vesile olur.” Diyerek, Urfa’nın Nur’un merkezi hükmünde olduğunu belirtmiştir. Üstat Bediüzzaman, “Bütün Urfa halkına, çoluk ve çocuğuna ve mezarda yatanlarına her sabah duâ ediyorum. Ve bütün Urfalılara selâm ediyorum. Urfa taşıyla toprağıyla mübarektir. Ben çok hastayım. Onlar da bana duâ etsinler.” diyerek, Urfa’ya gelmiş ve 23 Mart 1960'da Urfa’da vefat etmiştir. Bediüzzaman, burada Halil-ur Rahman Dergahı'na defnedilmiş, ancak12 Temmuz 1960'ta 27 Mayıs darbe hükümetinin emriyle mezarı kırılarak, naşı bilinmeyen bir yere nakledilmişti.
Vefatının 64. yılında Bediüzzaman Said Nursi hazretlerini rahmetle anıyoruz”.