Arzı Mevud'a göre Kudüs'ten sonra Urfa

İsrail'in Filistin'e yönelik saldırıları devam ederken, İndepedent yazarı Çelik, Urfayla ilgili bir yazı kaleme aldı. Çelik, Yahudiler için kutsal topraklar olarak kabul edilen Arz-ı Mevud'a göre, en az Kudüs kadar önemli olan diğer şehirlerden birinin Urfa olduğunu ve özellikle de Harran ilçesi olduğunu kaydetti.

5

İsrail'in Filistin'e yönelik saldırıları devam ederken, İndepedent yazarı Çelik, Urfayla ilgili bir yazı kaleme aldı. Çelik,
Yahudiler için kutsal topraklar olarak kabul edilen Arz-ı Mevud'a göre, en az Kudüs kadar önemli olan diğer şehirlerden birinin Urfa olduğunu ve özellikle de Harran ilçesi olduğunu kaydetti.

Arz-ı Mevud'a göre en az Kudüs kadar önemli diğer şehir Urfa, bilhassa Harran ilçesi. 

İnsan hayatı ortalama 70-80 senedir.

Bu kısa zaman aralığında hadiseler cereyan ettiğinde dehşete düşeriz.

Oysa köklü değişiklikler çok kısa süre içerisinde meydana gelse de onu hazırlayan koşullar bazen asırlar hatta bazen binlerce yıl sürebilir.

Güçlü ve tecrübeli milletler bilirler ki insan hayatına nazaran milletlerin tarihinde asırlar bazen göz açıp kapayıncaya kadar gelir ve geçer. 

Bu süre zarfında milletler göçe zorlanabilir, ülkeleri işgal edilebilir veyahut iç karışıklıklara sürüklenebilir. Toplum irfanı bu tecrübeleri kaydeder. Ders çıkarır ve hadiselerin bir dahaki gömlek değişikliğine kadar bekler. Bu tecrübeyi en fazla içselleştiren iki millet hangisidir diye sorulsa, muhakkak cevap İsrailoğulları ve Türklerdir.

Yahudiler, Hıristiyanlar tarafından Kudüs'ten vahşice sürüldü.

Gittikleri her coğrafyada katliama, ayrımcılığa ve zulme maruz kaldı.

Kendilerini emniyette hissettikleri tek coğrafya Türk beldeleriydi.

Yahudiler, Kudüs'e döndüler, ama katilleri ile iş birliği yaparak ve cellatlarına rahmet okutan bir tarz-ı siyasetle.

Oysa "zulümle abad olunmayacağını" en fazla tecrübe eden millet olmasına rağmen, gözü dönmüş bir şekilde hareket etmeleri binlerce yıllık irfanlarına ihanet ettiklerinin en mücessem göstergesidir. 

Üstelik bu zulmü, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da ifade ettiği gibi, sahip olduğu teknoloji ve nükleer silahlara güvenerek pervasızca gerçekleştiriyorlar. 

“BU SON DERECE TEKİNSİZ BİR YAKLAŞIM”

Bundan 70-80 yıl önce 3 tane güçlü tankla girip koca şehirleri düşürebilirdiniz; oysa bugün on kiloluk bir tanksavar milyonlarca dolarlık tankları infilak ettirebiliyor.

Gökkubbeye güveniliyorsa bugün 15 yaşında bir çocuk elindeki basit bir tabletle çok daha güçlü savunma sistemlerini çökertebiliyor. "Teknoloji transferi" eskiden olduğu gibi toplumlar arasına asırlar koymuyor, beş on sene gibi kısa sürede uygun şartlar oluştuğunda fark kapatılabiliyor. 

Dolayısıyla kitlesel imha silahlarının da demode olması çok uzak bir gelecekte olacak düşüncesi son derece yanlış. Bunca asırlık toplumsal irfandan çıkan ise arz-ı mevud garabeti İsrail'i devlet aklından uzaklaştırıp terörize ediyor. Nihayetinde bu yaklaşım gelinen noktada bugüne kadar tarihinde bir kez savaşmamış Türkler ve Yahudileri birbirine düşman etmenin kıyısında. 

 ARZ-I MEVUD VE URFA

Siyonist Yahudiler, "Am Hasagula" olarak isimlendirdikleri bir üstünlük/seçilmişlik anlayışına sahiptir. Kendisini Hz. İbrahim'in soyu olarak tanımlayan Hasagulalar'ın ideolojik haritasına Arz-ı Mevud denir.

Bu haritaya baktığımız zaman en stratejik beldenin Kudüs olduğunu biliyoruz ama az bildiğimiz bir diğer detay bizi yakından ilgilendiriyor.

Arz-ı Mevud'a göre en az Kudüs kadar önemli diğer şehir Urfa, bilhassa Harran'dır.  Hatta Harran birçok siyasi gerekçe ile Kudüs'ten bile önemlidir. 

Yazılı ve Sözlü Tora'da geçen Arz-ı Mevud'a göre bu topraklarda işlenen bütün günahlar affedileceği için bu topraklar elde edilene kadar her türlü zulüm ve hile meşru görülmektedir. 

Ayrıca bu inanışa göre Yahudiler öldükten sonra bu topraklarda toplanacaktır.

İşte tel burada kopar; çünkü Siyonist akla göre, Hz. İbrahim'in hicret ederek ayrıldığı belde Harran'dır.

İnanışa göre Rab, İbrahim'e hicreti ile büyük bir millet vaadinde bulunur ve Siyonistler bu yolculuğa çıkan topluluğun varisi olarak kendilerini görür.

İstikamet Sina yarımadasının tamamıdır. Yine bu anlayışa göre; kendilerini kutsanmış millet olarak gören Siyonistler, Kenan soyundan bazı toplulukların Hz. Nuh tarafından lanetlendiğini düşünerek toprakları ellerinden alıp onları sürmeyi dini bir vecibe olarak görür. 

Vadedilen toprakların sınırları şöyle belirlenebilir:

İsraillilere de ki, Miras olarak size düşecek Kenan ülkesine girince, sınırlarınız şöyle olacak: 'Güney sınırınız Zin Çölü'nden Edom sınırı boyunca uzanacak. Doğuda, güney sınırınız Lut Gölü'nün ucundan başlayacak, Akrep Geçidi'nin güneyinden Zin'e geçip Kadeş-Barnea'nın güneyine dek uzanacak. Oradan HasarAddar'a ve Asmon'a, oradan da Mısır Vadisi'ne uzanarak Akdeniz'de son bulacak…Batı sınırınız Akdeniz ve kıyısı olacak. Batıda sınırınız bu olacak. Kuzey sınırınız Akdeniz'den Hor Dağı'na dek uzanacak. Hor Dağı'ndan Levo-Hamat'a, oradan Sedat'a, Zifron'a doğru uzanarak Hasar-Enan'da son bulacak. Kuzeyde sınırınız bu olacak. Doğu sınırınız Hasar-Enan'dan Şefam'a dek uzanacak. Sınırınız Şefam'dan Ayin'in doğusundaki Rivla'ya dek inecek. Oradan Kinneret Gölü'nün doğu kıyısındaki yamaçlara dek uzanacak. Oradan Şeria(Ürdün) Irmağı boyunca uzanacak ve Lut Gölü'nde son bulacak. Musa İsraillilere, Miras olarak kurayla paylaştıracağınız ülke budur.

Bugün Urfa'dan İsrail'e giden Yahudilere "Urfalis" denilir.

Urfa vadedilmiş topraklar içerisinde Hz. İbrahim'den dolayı ata toprağı olarak görülür.

Bu sebeple Kudüs'ten sonra en önemli ülküleri Urfa'nın ele geçirilmesidir.

Aksi halde Arz-ı Mevud tamamlanmamış ve kehanet gerçekleşmemiş olacaktır.

Eğer ki bu kehanet gerçekleşmezse de Yahudiler için her daim Kudüs'ten sürülme tehlikesi devam edecektir. 

Dolayısıyla; Ur, Kalde Ur'u, Harran Ur'u, Orhâi, Orhay, Vurhai, Edessa, Orrha veya Orrhoa olarak tanımlanan Urfa, İsrail Devletinin mutlak bekası için ele geçirilmesi gereken bir şehirdir. 

Urfa, Kudüs'e ulaşamayan Yahudiler için hacı olma mekanıydı.

Theodor Herzl, İsrail Devleti'nin ana hedeflerini açıklarken yan yana kullandığı iki şehirden birisi Kudüs diğeri ise Urfa idi. 

Bazı Yahudiler ise, Urfa konusunda itirazda bulunur ve bu şehrin Arz-ı Mevud içerisinde bulunmadığını söyler.

Hazreti Eyüp'ten Hazreti İbrahim'e uzanan silsilenin içinde bu şehrin yalnızca tarihi değeri olduğunu savunur; ancak bunlar çok sınırlı bir gruptur.

İsrail'in ileri gelenlerinin Arz-ı Mevud'a atıf yaparak Sina'ya doğru yayılmacı tavrı göz önüne alındığında Türkiye'nin önemli şehirlerinden Şanlıurfa'yı potansiyel bir hedeftir.

Başta da söylediğimiz gibi toplumların tarihinde yüzyılların hiçbir önemi yok.

İsrail'in aklını yitirmiş yöneticileri asırlar sürecek bir plan dahilinde savaşı Urfa sınırlarına getirecek, getirmek zorundadır.

Aksi halde kendi ontolojik varlıklarını yok eder ve şartların olgunlaşmasıyla Arap kültürü içerisinde madden ve manen yok olup gidecektir. 

Keşke bu okuduklarımız ve yazdıklarımız komplo teorisi veya deli saçması konular olsaydı; ama dikkat ederseniz Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da ısrarla bu konunun altını çizerek İsrailli muhataplarını uyarıyor.

Siyonist yönetime niyetinizin farkındayız ve kendi devlet aklımız bunu dikkatle izliyor mesajı göndermekten çekinmiyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrailli yetkililerin Arz-ı Mevud haritaları üzerinden yaptığı açıklamalara şu manidar cevabı verecekti:

Siyaseti ile ekonomisi ile askeri gücü ile her alanda güçlü olmazsak bizi bu topraklarda yaşatmazlar. Habis niyetli çevreler kendilerini bir şekilde ifşa ediyor. Yıllarca Ermenistan topraklarımızda ham hayaller peşinde koştu ve Karabağ savaşında dersini alıp yerine oturdu. Şimdi de İsrail benzer hezeyanları dile getiriyor. Bunların da sonu hüsran olacak.

KAYNAK: The Independentturkish