MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TBMM grup toplantısında işgalci İsrail'in 70 yılı aşkın süredir zulmüne maruz kalan Filistin meselesine değindi. Bahçeli, “Ne zaman ecdadımız Filistin topraklarından çekilmiş ne zaman fitne, melanet ve hıyanet çevikleşmiş işte o zaman kriz, kavga, karışıklık ve karmaşa dalga dalga büyüyerek bugünlere kadar gelmiştir. Filistin sorunu içinden çıkılması çok zor bir girdaba sürüklenmiştir” dedi.
MHP lideri Devlet Bahçeli, “Ülkemizde ise bazı sözde yorumcu ve yarım akıllı uzmanların yaptıkları değerlendirmelerini subjektif ön yargıların güdümünde meseleye yüzeysel bakmalarını hayretle karşıladığımızı özellikle belirtmek istiyorum. Hamas'ın saldırı hazırlığından İsrail'in ne için haber alamadığını, Demir Kubbe'nin nasıl delindiğini, çatışmaların arka planında siyasi bir kurgunun bulunup bulunmadığını, çatışmaların iç siyasette sıkışan Netenyahu'nun bir oyunu olup olmadığını tartışanlar işin özünde Filistin davasını anlamayan, anlamak istemeyen hatta siyonist yayılmacılığa sempati besleyip selam duran meczup ve melez zihniyetlerdir” diye konuştu.
"FİLİSTİN DEVLETİ'NİN TANINMASI ERTELENEMEZ”
“ABD'nin dostluk ve müttefiklik kapsamında Türkiye'yi desteklemesi bölge huzuruna saygın bir destek olarak yankı bulacaktır” diyen Devlet Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bağımsızlığı ve egemenliği tescillenmiş 1967 sınırları dahilinde başkenti Kudüs olan bir Filistin Devleti'nin tanınması ertelenemez, geciktirilemez bir zorunluluktur.
Adalet tecelli etmeden hak yerini bulmadan sıkılı yumruklar açılmayacak. Akan kan durmayacaktır. Mescid-i Aksa ilk kıblemizdir. Tarihi statüsü her türlü tartışmaya kapalıdır. İki devletli çözüm hedefiyle inanç ve insan hakları teyit edilmelidir. Filistin'in huzuru İsrail'in huzuru demektir.
İnsanlığın huzurlu ve mutlu geleceği için başka bir alternatif de görmüyoruz. İnsanlık miraslarını kirleten inanç temelli cepheleşmelerin sonu yeni bir dünya savaşı çıkmasına neden olabilecektir. Daha özgür daha fazla hak ve sorumlulukla perçinlenmiş bir dünya için ortak akıl çevresinde kenetlenmenin bir fırsat olduğu kanaatindeyiz.
Kalıcı ve kapsayıcı bir huzur iklimi için önerilerimiz vardır. Kültürümüzün emanetlerini hatırlayıp idrak etmeli, bireysel ve toplumsal iletişimimizde aynen yansıtmalıyız. Huzuru önce kendi iç medeniyetimizde aramalıyız. Anlamlı ahlaklı akıl ve gönül aydınlığı ile yoğrulmuş bir hayat seferinde bunalım enkazını sabır şükür iman ile kaldırmalıyız. Hayat bazen coşkun bazen durgun akan nehir gibidir. Bu nehirde boğulmak da söz konusudur. Hayata bakış açımızı bu eksende değiştirmeliyiz”.