İNSAN VE CİN

İnsan, Arapça “ins” kökünden türetilmiştir. Bu da “görünmek, görünür olmak” anlamındadır. Bu durumda İnsan kelimesi “görünen varlık” anlamını taşımak...

İNSAN VE CİN

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
reklam alanı
İnsan, Arapça “ins” kökünden türetilmiştir. Bu da “görünmek, görünür olmak” anlamındadır. Bu durumda İnsan kelimesi “görünen varlık” anlamını taşımaktadır. Kur’an’da anlatılan Hz. Musa kıssasında Musa (AS)’ın Medyen’den dönerken eşine “Ben bir ateş gördüm” (Taha,10) dediğini nakleder. Bu sözdeki gördüm lafzı “ânestu” kelimesiyle ifade edilmiştir ki bu da insan kavramıyla aynı köktendir. Cin kelimesi, insan kelimesinin zıddı olarak saklanan, görünmeyen varlık demektir. Her şeyi görünmez yapan gecenin zifiri karanlığının çökmesi Arapçada “cenne” kelimesiyle ifade edilir. Cin de aynı kökten türemiştir. Örneğin Kur’an’da anlatılan Hz İbrahim kıssasında, “Felemmâ cenne aleyhi’l-leylu reâ kewkebâ=Gecenin her şeyi görünmez yapan karanlığı çökünce bir yıldız gördü” (En’am,76) ayetinde görünmezlik anlamını taşıyan, “cenne” kelimesidir. Bu ise cin kelimesiyle aynı köktendir. İnsan kelime anlamına uygun olarak vücudu ve işlevleri itibariyle görünür olmuştur. Hatta insan her yönüyle görünmeyi de seviyor. Maddi açıdan güzelliklerini herkese göstermek istediği gibi, amelleri açısından da görünmek istiyor. Kalbinden geçenleri, yalnız Rabbinin görmesi yeterli olan davranışlarını dahi ortaya koymak ve herkesçe bilinmesini ister. Bu itibarla, ibadetlerde ihlâsı zedeleyen “riya” denilen gösteriş huyu insanın önemli bir hastalığı haline gelmiştir. Cinlerin ve insanların âlemleri, yaratılış ve yaşayış tarzları tamamen farklıdır. Ancak ortak yanları, mükellef tutulmaları ve ibadet için yaratılmış olmalarıdır. Allah, “Cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım” (Zariyat,56) buyurmuştur. Kur’an-ı Kerim, birçok ayetlerinde cinlerden söz eder, hatta Kur’an’ın 72. Suresi Cin Suresi’dir. Böylece onları görmesek de var olduklarını, bizim gibi sorumlu olduklarını Kur’an’dan öğrenmekteyiz.  Ancak Kur’an, cinlerin şemailini, sıfatlarını vermez. Allah elçisinin Hadislerinde de böyle bir bilgiye rastlanmaz. Bize göre tamamen gayb olan cinler âlemi ve cinlerin evsafı hakkında bilgi sahibi değiliz. Bu nedenle cinler insan için sürekli merak konusu olmuştur. Cinlerle ilgili bilinmezlik ve görünmezlik onları insan zihninde çok büyütmüştür. Çünkü bilinmeyen bir şey küçük de olsa zihinde büyür; bilinen bir şey de büyük olsa da küçülür. Cinlerin mahiyetleri ile ilgili bilgi zannidir. Zanna dayanan bilgi ise hayali ve kuruntularla doludur. Cinlerin mahiyet ve sıfatları bilinmediğinden, bir kısım insanlar tarafından akıl almaz çeşitli hayali mahiyetlere oturtulmuşlardır. Örneğin, cinlerin insanlardan daha güçlü ve daha bilgili oldukları, bir anda her yere gidebilecek kadar hızlı oldukları vehmedilir. Oysa Kur’an’dan anladığımız kadarıyla bu düşünce büyük bir yanılgıdır. Kur’an, Hz. Süleyman’ın bastonuna dayanmış halde vefatını cinlerin uzun süre fark etmediklerini, hayatta zannettiklerini, bir kurtçuğun bastonu kemirip kırınca Hz. Süleyman’ın yere düşünce vefatını anladıklarını bildirir. Şöyle buyuruyor: “Süleyman'ın ölümüne hükmettiğimiz zaman, onun öldüğünü, ancak değneğini yiyen bir ağaç kurdu gösterdi. (Sonunda yere) yıkılınca anlaşıldı ki cinler gaybı bilselerdi, o küçük düşürücü azap içinde kalmazlardı.”(Sebe’ 14.) Cinlerin insandan daha güçlü ve hızlı olduklarının da büyük bir yanılgı olduğu yine Hz Süleyman kıssasında verilmiştir. Melikenin tahtanın getirilmesi konusunda cinlerden bir ifrit “sen makamından kalkmadan getiririm” derken, ilim sahibi bir insan ise bir göz kırpması süresinde getirebileceğini söylemiş ve dediğini yapmıştır. Neml suresindeki ilgili ayetler şöyledir: “Süleyman, “Ey ileri gelenler! Onlar bana teslim olmadan önce hanginiz bana onun (kraliçenin) tahtını getirebilir?” Cinlerden bir ifrit: Sen makamından kalkmadan ben onu sana getiririm. Gerçekten bu işe gücüm yeter ve bana güvenebilirsiniz, dedi. Kitaptan (Allah tarafından verilmiş) bir ilmi olan kimse ise: Gözünü açıp kapamadan ben onu sana getiririm, dedi.” (Neml, 38, 39, 40) Cinlerin görülmesi de tamamen vehmî ve hayalîdir. Peygamberlerin mucizeleri dışında cismani gözlerin ruhanî ve âlemleri farklı bu yaratıkları görmesine imkân yoktur. Peygamber (asv)’ın dahi cinleri gördüğü ihtilaflıdır. Cinleri gördüklerini söyleyenler gördükleri şeylerin cin olduğuna nasıl hükmettiler? Cinlerin vasıfları bilinseydi, ayet ve hadislerde verilseydi, o sıfatlara uygunluklarına dayanarak görülenlerin cin olduğu söylenebilirdi ancak cinlerin sıfatları, şemaili kutsal metinde bildirilmediği halde, görülen yaratığın cin olduğuna neye dayanarak hükmedilmektedir?  Cinlerin görünmemesi ve bilinememesinden dolayı insanların çözemediği tüm olumsuz olaylar onlarla yüklenmiştir. Bugün bilimsel verilerle mahiyetleri ortaya çıkan birçok olaylar eskiden bilinmediği için cinlerle açıklanıyordu. Cinlerin varlığını kabul etmeli ancak mahiyetlerinin de bilinmediğini bilmeliyiz. 
İNSAN VE CİN

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

0 Yorum

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.