2024'ün 7 talihsiz arkeoloji olayının başında Göbeklitepe geliyor

2024 yılında hem Şanlıurfa hem de Türkiye genelinde arkeoloji dünyasını heyecanlandıran birçok keşif yapıldı. Keşiflerin yanı sıra talihsiz arkeolojik olaylar da yaşandı. Bunların arasında en dikkat çeken olaylardan biri de Göbeklitepe’de yaşananlar oldu.

5

Arkeolojiyi insanlara anlatmak, sevdirmek ve Türkiye'de arkeoloji bilimi ile kültür varlıkları için farkındalık yaratmak üzere kurulmuş olan arkeoloji oluşumu Arkeofili'nin editörleri, 2024 yılında Türkiye’de gerçekleşen talihsiz arkeoloji olaylarını derledi. 

Listede Şanlıurfa’da bulunan Göbeklitepe ile ilgili ortaya atılan komplo teorileri ve buna bağlı olarak burada yapılan seansların yapılması da yer aldı. 

İşte 2024’ün en talihsiz 7 arkeolojik keşfi:

7- GÖBEKLİTEPE’NİN ASLINDA BİR ENERJİ MERKEZİ OLMASI

Göbeklitepe’yle ilgili ortaya atılan komplo teorilerinin sonu gelmiyor. Üstelik bu artık sadece Türkiye’de değil, dünya çapında bir moda.

Yabancılar Göbeklitepe kazılarının durdurulduğunu, çünkü dinler tarihini değiştireceği için “bazılarının” bu durumdan memnun olmadığını iddia ederken, yerel komplo teorisyenlerimiz buranın uzaylıların havalimanı olduğunu, dolayısıyla buradaki “enerjiyi tatmamız” gerektiğini söylüyor. Tabii ki tüm bu iddialar boş yere yapılmıyor. Göbeklitepe popüler bir konu olunca, komplo teorileri de sosyal medya etkileşimlerinin ve düzenlenen “seminerlerin” reklamlarının bir parçası olarak karşımıza çıkıyor. Üzücü olan kısmı ise diğerlerinin de bu iddialara inanarak peşinden gitmesi.

6- BİR AVRUPALIDAN, TÜRKİYE’NİN ÖNEMLİ BİR BULGUSUNU ÖĞRENMEK

Avrupa’da yaşayan bir Reddit kullanıcısı, ailesinin evindeki traverten zeminde bulduğu çene kemiğini sosyal medyada paylaştı. Fotoğraflar kısa süre içinde viral oldu.

Söz konusu çene, muhtemelen bir insan türüne ait. Aynı kullanıcı yaptığı ikinci paylaşımda, ailesinin evi traverten taşıyla yenilettiğini ve taş ocağının muhtemelen Türkiye’de olduğunu söyledi. Burada kazılan travertenlerin 0,7 milyon ila 1,8 milyon yıl önce oluşmuş olması, alt çenenin yakın zamanda ölen bir insana ait olmadığını gösteriyor. Daha sonra uluslararası bir araştırma ekibi kendisiyle temasa geçti ve karonun incelenmek için kaldırılmasına yönelik bir plan üzerinde birlikte çalışıyorlar.  Ek bir bilgi olarak, Anadolu’da bulunan en eski insan, Denizli’deki taş ocağından çıkarılan bir Homo erectus kafatasıydı. Yani büyük bir ihtimalle Denizli’deki taş ocağından, Türkiye arkeolojisi ve paleoantropolojisi için çok önemli bulgular çıkıyor ve bunun için hiçbir önlem alınmıyor. Taş ocağından çıkan bulguları, Avrupa’da yaşayan rastgele bir sosyal medya kullanıcısının paylaşımlarından öğrenmekle yetiniyoruz.

5- SOSYAL MEDYA PLATFORMLARINDA “DEFİNECİLİK” İÇERİKLERİ POPÜLERLEŞİYOR

Ülkemizde uzun yıllarda definecilik ve eski eser kaçakçılığı büyük bir sorun. Ancak bu sorun sosyal medyadaki içerik üreticileri nedeniyle daha da büyümeye başladı.

Özellikle TikTok, Instagram ve Facebook gibi platformlarda, definecilik faaliyetlerini çekerek içerik üreten insanların sayısı gitgide artıyor. İnsanlar, takipçi çekebilmek ve etkileşim alabilmek için paranormal olaylarla süslenen definecilik videoları çekiyor. Bu videolardan kimileri gerçek definecilik faaliyetlerini gösterirken, diğerleri ise etkileşim için yapılan kurgulardan oluşuyor. Bazı videolarda insanlar, metal dedektörü kullanarak kilolarca altın bulunurken görülüyor. Bazı videolarda ise define işaretlerini yorumlama ve metal dedektörü reklamı yapma çabası görülüyor. Gerçek olsun ya da olmasın, tüm bu içerikler ülkede definecilik ve eser kaçakçılığı faaliyetlerinin özendirilmesine artmasına neden oluyor.

4- İSTANBUL’UN FETHİNDE ÖLEN ASKERLERİN MEZARINDA KAÇAK KAZI

İstanbul’un fethi sırasında şehit olan askerlerin defnedildiği şehitlikte “define” bulma amacıyla yapılan kaçak kazı kameralara yakalandı.

İstanbul, Fatih’te yer alan On Sekiz Sekbanlar Şehitliği, 1453 yılında İstanbul’un fethine katılarak şehit olan isimsiz askerlerin defnedildiği yerlerden biri. Şehitlikte, kimliği bilinen tek mezar, Sekbanlar Kethüdası Hızır Oğlu Hamza’ya ait. Yeniçeri Ocağı’na bağlı Sekban Bölüğü’nden olan ve isimleri bilinmeyen bu askerler için yapılan On Sekiz Sekbanlar Şehitliği’nde anonim bir kitabe de yer alıyor. Tarihi bilinmeyen kitabede “Fatih Sultan Mehmet Han Hazretleriyle ma’an teşrif buyurup bu mahalde şehiden vefat eden on sekiz sekban aleyhi rahmetuvelgufran hazretlerinin ruhu pür-fütuhlarına el fatiha” yazıyor. Şimdi ise kimliği henüz belirlenemeyen bir kişi, değerli eşya bulma amacıyla bu şehitlikte kaçak kazı gerçekleştirdi. Gündüz vakti yapılan kazı, güvenlik kameraları tarafından kaydedildi.

3- KÜLTÜR VE TURİZM BAKANINDAN ARKEOLOJİYE “TURİST GETİRME ARACI” MUAMELESİ

Arkeolojide “altın çağ”, topraklarımızın altı “hazine”, amacımız “Türkiye’nin her yerini kazmak”, kazılarda bugüne kadar ne kadar kazıldıysa biz bu dört yılda o kadar daha kazacağız…

Bu cümleler, Kültür ve Turizm bakanımıza ait. Bakanımız, çeşitli mecralarda yaptığı açıklamalarda, arkeolojiye turistik gelir gözüyle baktığını belirtiyor. Ancak arkeoloji, bir bilimdir ve “turistik gelir” sadece bunun çıktılarından biri olabilir, amacı olamaz. Büyük bir definecilik ve kaçakçılık sorununun olduğu bir ülkede, topraklarımızın altının “hazine” olduğunu vurguluyor ve arkeolojide “altın çağı” yaşayacağımızı söylüyor. Arkeolojik yerleşmelerde, 100-150 yılda ne kadar kazıldıysa önümüzdeki birkaç yıl içerisinde bu oranı katlayacağımızı söylüyor. Oysa arkeolojinin amacı hiçbir zaman eser çıkartmak değildir. “Eskiden çok yavaş kazılıyordu, şimdi çok hızlı kazılacak” düşüncesi, toprak altından eser çıkartmakla ilgili bir acelemiz olduğunu ima ediyor. Eğer amacımız bu olsaydı, ülkece seferber olarak kazma kürekle herkesi araziye davet edebilirdik. Bakan ayrıca “kazılar hızlanırsa, turistler de artar” diyor. Arkeologlar turistlere yönelik çalışacaksa, Yunan, Roma, Bizans gibi günümüze anıtsal eserleri kalan medeniyetlerden önceki dönemlere ait kazılarda arkeologların neler yapması bekleniyor? Tarihöncesi kazılarında Göbeklitepe gibi anıtsal mimariye sahip olmayan yerlere daha mı az ödenek verilecek? Bilimsel bilgiyi hiçe sayan, arkeolojiye sadece “turizm” gözüyle bakan bu anlayış, Kültür ve Turizm Bakanlığının sadece Turizm kısmının önemsendiğini gösteriyor.

2- EFES’TE ÖZEL DAVET NEDENİYLE ANTİK KÜTÜPHANEYE ALINMAYAN ZİYARETÇİLER

İzmir’deki Efes Antik Kenti ziyaretçileri, özel bir şirketin Celsus Kütüphanesi’ndeki organizasyonu yüzünden alana alınmadı.

Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı müze ve örenyerlerinin ziyaret saatleri, 2024 yılı turizm sezonu kapsamında geç saatlere kadar uzatıldı. Yeni uygulamaya göre, gece müzeciliği kapsamında bazı müze ve örenyerleri, ziyaretçilerini daha geç saatlere kadar ağırlıyor. Ancak bu durum, özellikle Efes gibi çok ziyaret alan örenyerlerinde ciddi problemlere yol açıyor. 17 Haziran 2024 günü, Kurban Bayramı tatilinde Efes Antik Kenti’ni ziyaret eden insanlar, örenyerinin girişinde bir yazıyla karşılaştı. Yazıda, Celsus Kütüphanesi’nin gece müzeciliğine kapalı olacağı yazıyordu. Normal günlerde bile oldukça fazla kişi tarafından ziyaret edilen Efes, bayram tatili nedeniyle daha da kalabalık oldu. Örenyerini gezmeye başlayan ziyaretçiler, Celsus Kütüphanesi’ne geldiklerinde kütüphanenin bir barikat ile çevrildiğini gördü. Önüne masalar hazırlanan antik kütüphanede özel bir tur şirketinin organizasyonu olduğu anlaşıldı. Bunun üzerine barikatın etrafında biriken kalabalık duruma tepki göstermeye başladı. Yuhalamalar ve ıslıklar eşliğinde organizasyona tepki gösteren ziyaretçiler, kütüphane alanına girmek istedi. Bunun üzerine bir süre sonra organizasyon ekibi alandaki masaları kaldırdı ve bu sırada kütüphanenin ışıkları da kapatıldı. Karanlıkta kalan kalabalık, durumu sosyal medyaya taşıdı. Haziran ayının başlarında, bir Efes ziyaretçisinin paylaştığı videoda, yine akşam saatlerinde insanların Efes’teki antik sütunların üzerine çıktıkları ortaya çıkmıştı. Efes’teki bu “özel” organizasyonlar uzun zamandır devam ediyor ve belirli zamanlarda Antik Celsus Kütüphanesi, organizasyon davetlilerine ayrılarak halkın ziyaretine kapatılıyor.

1- ARKEOLOJİK ESERLERİN ÜZERİNE ÇIKMA MODASI

2024 yılının farklı zamanlarında, örenyerlerinde arkeolojik eserlerin üzerine çıkarak şarkı söyleme ve fotoğraf çektirme yarışı başladı. Şarkıcılar ve ziyaretçilerin eserlerin üzerine çıktığı görüntüler sosyal medyada dolaşımda…

Önce “gece müzeciliği” kapsamında kalabalıkların akşam vakti kontrolsüz bir şekilde örenyerlerine alınması ve eserlerin üzerine çıkarak fotoğraf çektiren insanlar… Sonra antik tiyatroda düzenlenen bir konserde bir lahdin üzerine çıkarak şarkı söylemek isteyen, mezar olduğunu öğrenince de “ne işi var burda, kaldırsınlar” diyen bir şarkıcı. Özellikle de arkeolojiye ve tarihi eserlerimize “turistik gelir” gözüyle bakılmasının bir çıktısı olarak, kültürel mirasımıza verilen değer son yıllarda giderek düşündürücü bir hal almaya başladı. Türk vatandaşlarına “60 lira”, yabancı ziyaretçilere “60 euro” olan girişler, örenyerlerine “kim olursan ol gel” anlayışını getirdi. Kalabalıklar, hiçbir kontrol sistemi olmadan örenyerlerine alınıyor ve içeride kimin ne yaptığı pek umursanmıyor gibi görünüyor.