Dualar ettiler, şifalı sudan içtiler; Şanlıurfa'nın en kutsal makamı bayramda da ziyaretçilerini ağırladı

Şanlıurfa'da bulunan Eyyüb Peygamber Sabır Makamı, hastalığa yakalanan Eyyüb Peygamber'in iyileşene kadar kaldığı yerdir. Hazreti Eyyüb'ün hastalığı boyunca kaldığı çile mağarasının bulunduğu makam, her yıl 4 mevsim yerli ve yabancı turistler tarafından ziyaret ediliyor. Eyyüb Peygamber Makamı, bayram boyunca da ziyaret edilen kutsal yerlerden biri oldu.

5

Kur'an'da "sabır örneği" olarak takdim edilen, peygamberler arasında sabrı ile tanınan Hz. Eyyüb’ün, Şanlıurfa’nın Eyyübiye ilçesinde bulunan makamı bayramda da sabır dileyenlerin ziyaret ettiği kutsal yerlerden biri oldu. Amansız bir hastalığa yakalanan Eyyüb peygamberin iyileşene kadar kaldığı yer olarak bilinen ve çile çektiği mağaranın da yer aldığı makam, özellikle Hz. Eyyüb’ün sabrını dileyen insanlar tarafından yoğun ilgi görüyor. Bayram boyunca makama gelen ziyaretçiler, Hz Eyyüb’ün hastalığı süresince kaldığı çile mağarasını görüp dua etme fırsatı buldu. Eyyüb Peygamber Makamında kutsal yerleri gezip şifalı sudan içen ziyaretçiler, Allah'tan kendilerine Eyyüb peygamberin sabrından vermesi için dualar etti.

Hz. Eyyüb Peygamber'in Hayatı

Kur’an-ı Kerim’de ismi geçen peygamberlerden biri olan Hz. Eyyüb Peygamber sabrı ile örnek gösterilmiş, Allah tarafından kendisine ilim ve hikmet verilmiştir. Şam veya Mezopotamya bölgesinde dünyaya geldiği bilinmektedir. Hz. İbrahim Peygamberin neslinden olup, Hz. Yakup’un yeğenidir. Annesi, Hz. Lut Peygamberin kızıdır. Kur’an-ı Kerim’de örnek bir peygamber olarak gösterilen Hz. Eyyüb Peygamber, kendisine vahiy indirilen peygamberlerdendir. Kutsal kitaplarda ismi zikredilen Hz. Eyyüb Peygamber, İsrailoğullarına gönderilen bir peygamberdir. Peygamberliği döneminde kendisine çok az kişi iman etmiş, kavmini hak yoluna döndürmek için uğraşmıştır.

Hz. Eyyüb Peygamber bir çok evladı ve malı olan zengin bir kişidir. Allah tarafından zenginliği ve sağlığı ile imtihan edilmiştir. Evi yanmış, tüm zenginliği yok olmuş, evlatları ise teker teker vefat etmiştir. Daha sonra hastalanan Hz. Eyyüb Peygamberin derisi pul pul dökülmüş ve vücudunda yaralar açılmaya başlamıştır. Yaralarında kurtların oluşmasına rağmen şükrünü, sabrını, namaz ve ibadetini hiç aksatmamıştır. Bulaşıcı bir hastalığa tutulması sebebiyle yakın akrabaları ve çevresi kendisinden uzaklaşmıştır. Bu sebeple günümüzde sabır makamı olarak ziyaret edilen mağaraya sığınmış, günlerce orada kalmıştır. Mağarada kaldığı süre boyunca eşi yanından hiç ayrılmamıştır. Böyle bir durumda şeytan kendisine musallat olmuş, kalbine vesvese vererek ibadetinden alıkoymaya çalışmıştır. Fakat Hz. Eyyüb Peygamber hiçbir zaman şikâyet etmemiş, her defasında sabırla şükür etmiştir.

Hastalığı çok ilerleyip kalbine sirayet etmeye başladığında, Allah’a "Bana gerçekten hastalık isabet etti. Sen merhametlilerin en merhametlisisin" diyerek dua etmiştir. Duasını kabul eden Allah, topuğunu yere vurmasını, çıkacak olan su ile yıkanmasını ve içmesini emretmiştir. Hz. Eyyüb Peygamber topuğunu yere vurduğu zaman mucize gerçekleşmiş ve yerden şifalı su fışkırmıştır. Bu sudan yıkanarak içen Hz. Eyyüb Peygamber, vücudunun hem içi hem dışı temizlenmiş hastalıktan kurtulmuştur.

Hz. Eyyüb Peygamber Sabır Makamı 

Peygamberler arasında sabrı ile tanınan Hz. Eyyüb’ün hastalandıktan sonra çile çektiği mağaranın da yer aldığı makam, sabır dileyenlerin akınına uğruyor. Şanlıurfa’nın Eyyübiye ilçesinde bulunan Eyyüb peygamberin makamı her dönem ziyaretçilerin yoğun ilgisini gören yerlerden biridir. Amansız bir hastalığa yakalanan Eyyüb peygamberin iyileşene kadar kaldığı yer olarak bilinen makam, özellikle Hz. Eyyüb’ün sabrını dileyen insanlar tarafından ziyaret ediliyor. Ziyaretçiler, Hz Eyyüb’ün hastalığı süresince kaldığı çile mağarasını görme imkanı buluyor. Makamda bulunan ve şifalı olduğuna inanılan sudan içenler, camide namaz kılıp, dua ediyor. Kutsal yerleri görüp, şifalı sudan içen insanlar, Allah’ü Teala’dan, kendilerine Eyüp Peygamber’in sabrından vermesi için dua ediyor.

 

Hz. Eyyüb Peygamber Sabrı 

Hz. Eyyüb’ün hastalanması, sabrı ve yeniden sağlığına kavuşması konusu bir çok sözlü ve yazılı kaynakta yer alır. Eyyüb Peygamber’in hayatını anlatan farklı rivayetler olsa da sabrı ile ilgili hikaye ise genel olarak şöyle özetlenir:

"Cenab-ı Hakk, yöre insanları arasında seçkin bir kulu olan Hz. Eyyüb'ü peygamberlikle görevlendirir. O'nu ve ailesini maddi ve manevi bakımdan çok zenginleştirir. O'na birçok evlat verir, malına, davarlarına bereket girer. Birçok köyü, bu köylerde bereketli toprakları ve sürülerce davarı olur. Böylece bölgenin hatırı sayılır zenginlerinden biri olur. Allah'u Teala, O'nu imtihan için, önce malını ve davarlarını, sonra tüm evlatlarını elinden alır. Varlıklar içerisinden yokluklar içerisine, sefil bir hayata sürüklenir. O ise "Veren Allah, alan Allah" diyerek, isyana, hüzne girmeden haline şükrederek sabreder. Sarsılmaz bir imanla metanetini kaybetmez, ibadetine devam eder. İhtiyarlık çağında ağır bir hastalığa tutulur. Her tarafı yara bere içinde kalır. Çevresindeki uzak, yakın akrabaları bulaşıcı bir hastalığa tutulduğuna kani olup, onu bir bir terk ederler. Böylesi bir durumda, şeytanın musallat olup kalbine vesvese koymak istemesi bu yüce insanı asla sarsmaz. İbadetinden ve zikrinden alıkoyamaz. Vücudunun her tarafı yara bere içerisinde olduğundan vücudunu kurt kaplar. Ne zaman ki kurtlar kalbine sirayet etmeye çalışınca bu Azîz Peygamber Allah'u Teâla'ya sığınarak dua eder. Cenâb-ı Hakk, sevgili kulu Hz. Eyyüb'ün duasını kabul eder. Topuğunu yere vurmasını, çıkacak olan su ile yıkanmasını ve bu soğuk suyu içmesini emr eyler. Hz. Eyyüb emr-i İlâhî’yi yerine getirir ve topuğunu yere vurur, mucizevi soğuk bir su fışkırır. Hz. Eyyüb bu serin sudan yıkanıp içerek vücudunun hem içini, hem dışını onunla temizler. Böylece hastalıklardan kurtulur."

Bir diğer kaynakta ise şöyle geçer:

"Hazret-i Eyyüb Aleyhisselâm'ın meşhur kıssasının hülâsası şudur ki:

Pek çok yara, bere içinde epey müddet kaldığı halde, o hastalığın azîm mükâfatını düşünerek kemal-i sabırla tahammül edip kalmış. Sonra yaralarından tevellüd eden kurtlar, kalbine ve diline iliştiği zaman, zikir ve marifet-i İlahiyenin mahalleri olan kalb ve lisanına iliştikleri için, o vazife-i ubudiyete halel gelir düşüncesiyle kendi istirahatı için değil, belki ubudiyet-i İlahiye için demiş: "Yâ Rab! Zarar bana dokundu, lisanen zikrime ve kalben ubudiyetime halel veriyor." diye münacat edip, Cenab-ı Hak o hâlis ve sâfi, garazsız, lillah için o münacatı gayet hârika bir surette kabul etmiş. Kemal-i âfiyetini ihsan edip enva'-ı merhametine mazhar eylemiş. Hazret-i Eyyüb Aleyhisselâm'ın zahirî yara hastalıklarının mukabili, bizim bâtınî ve ruhî ve kalbî hastalıklarımız vardır. İç dışa, dış içe bir çevrilsek, Hazret-i Eyyüb'den daha ziyade yaralı ve hastalıklı görüneceğiz. Çünki işlediğimiz herbir günah, kafamıza giren herbir şübhe, kalb ve ruhumuza yaralar açar. Hazret-i Eyyüb Aleyhisselâm'ın yaraları, kısacık hayat-ı dünyeviyesini tehdid ediyordu. Bizim manevî yaralarımız, pek uzun olan hayat-ı ebediyemizi tehdid ediyor. O münacat-ı Eyyübiyeye, o Hazretten bin defa daha ziyade muhtacız." (Lem'alar/ Bediüzzaman Said Nursi)