ÖLÜME DAVETİYE ÇIKARAN TATLI (!) YOLLAR!
Hemen bir misal vermiş gerekirse, mesela sinek denilen hayvan; pekmez veya içinde tatlı bulunan bir kabın kenarına koyduğunda önce yavaşça hortumunu tatlıya uzatır. Aman da aman o da ne? Tatlı sineğin hoşuna gider ve adeta onu sarhoş eder. Derken biraz daha yanaşır ve hortumunu iyice batırıp tatlıyı içine çekip içmeye başlar. İçmeye başlar başlamasına da, bu defa kendini tatlı kabının içinde bulur. Ne kadar kurtulmak için çırpınsa da, nafile ve tatlı için çıktığı bu yol onun mezarı olur. Yani, ölür!
İşte değerli dostlar, günah denilen bela da böyle bir şeydir. Önce insanın nefsini okşar, onu cezbeder kendine çeker, tam içine çektikten sonra da onu pişmanlığıyla baş başa bırakıp hayatını karartır. Bu misal, yasaklanmış olan tüm günahlar için böyledir. Zina, kumar, içki, hırsızlık, anne babaya isyan, adam öldürmek, faiz, yol kesmek ve münkerat adına ne kadar memn'u şey varsa hepsinin ilk temelinde insanın nefsine hoş ve tatlı gelen yalancı tatlılıkların yattığı kesindir. Yusuf suresinde geçen, Yusuf (a.s)'un diliyle "Ben nefsimi temize çıkarmıyorum. Şüphesiz nefis, Rabbimin merhamet ettiği hariç, daima kötülüğü emreder. Muhakkak Rabbim çok bağışlayandır, pek merhamet edendir." (Yusuf/53) ilahi ikaz; bu manada, insanları cezbeden yalancı tatlılıkların, insanın başına ne felaketler getirebileceğini hatırlatmaktadır...
Evet, Züleyha'nın Yufuf (a.s) için yıllarca gönlünü yakıp tutuşturan, gözlerini ve gençliğini kaybettiren şey; onun nefsinin arzusuna yenik düşmesinden ötürüydü! Şayet (Allah'ın koruması olmasaydı) haşa Yusuf (a.s) da ona meyletmiş olsaydı, sonunun nereye varacağını izah etmeye gerek yoktur. Ama Allah'tan bir merhamet ile, Yusuf Rabbi tarafından, mısır kadınlarının tuzaklarına karşı korunmuş ve ona zindanı medreseye tebdil etmek için, mahpushanenin yolunu açmıştı. Tabi kul, Rabbinin korkusundan kendini muhafaza ederse, Rabbi de onu yalnız bırakmaz; günah felaketlerine karşı ona nusretını göndermekle yardım eder.
İbn-i Ömer 'den rivayet edilen şu hadisi Şerif; Allah için haramlardan korunmaya çalışan kuluna Cenabı Allah kulunu, dünyada zahitlikten ve karnını haramdan, avret mahallini zina gibi meşru olmayan şeylerden kurtarmaktan daha iyi bir şeyle tezyin etmiş değildir." (Ebu Nuaym: Abdullah ibn-i Ömer r.a )'hakikati; hikmet ve marifeti kuşanan Müslümanın, Allah'ın korumasında olduğuna işaret etmektedir.
Evet, günahlar ilk etapta insanın nefsine hoş ve tatlı gelsede; sonu pişmanlık ve rüsvaylıktır. Ama iyi şeylere gelince, mesela sabır, namaz, oruç, zekat vermek, hacca gitmek vs. Salih olan tüm ameller insanın nefsine ağır gelsede; sonu kurtuluş ve ilahi ikramlara mazhar olmaktır. Evet, günah olan şeylerin misali; dışı kıpkırmızı olup içi küflü olan bir nara benzer. Nar'ın Kırmızı olan kabuğu insanın iştihasını okşasa da, kesildiği zaman içinin mide buladıracağı kesindir. Allah ve Resulü'nün yasakladığı her şeyin mutlaka bir illeti, emrettiklerinin de hikmeti vardır.
Mümin ol kimsedir ki, eşyanın illetini de hikmetini de bilip ve her şeye marifet gözüyle bakabilendir... Unutulmamalıdır ki, Allah ve Resulü'nün men ettiklerini işlemekten vaz geçmeyenler; cehenneme giden yollara birer tuğla döşediklerini bilsinler... Ancak tövbe edip ve salih ameller işleyenler müstesna... Kısacası, kulun tek kurtuluşu; Allah ve Resulü'nün emrettiklerine ittiba edip, men ettiklerinden de ictinab etmesine bağlıdır. Kalın sağlıcakla.