HALEPÇE’DEN ERBİL'E KÜRTLER VE BÖLGENİN KADERİ
Kürtlerin de bölgede yaşayanlarca itilip kakılanlardan olduğu malum. Bunun müsebbibi, onları parçalayan İngiliz ve batı aklıdır. Sadece bu değil; soykırım da yaşadılar. Hala da bir huzura ermiş değiller.
Bölgenin tümünde, hiç kimse huzura ermiş değil çünkü İsrail’ in huzura ermesi için daha kaç milyonun ölmesi gerektiği, bölgede hangi huzursuzlukların çıkarılması gerektiğini bilmiyoruz. Bunun tek sebebi bölge ülkeleri değil; bölgenin yapısını belirleyen küresel egemenlerin dizaynları ve planlarıdır.
Ulus devlet şeklinde yapılandırılan bölgenin sınırları sorunlara açık bir tarzda çizildi. Araplar tek ulus oldukları halde, onlarca devlet şeklinde dizayn edildi, Kürtler ise beşe bölündü…
Tüm bu sorunların ana kaynağı, özellikle ikinci genel paylaşımın galiplerinin kazanımlarını korumaya ve sürdürmeye yönelik bir dünya düzeni kurmalarıdır.
Son günlerde yaşanan hızlı ve önemli gelişmeleri doğru okumak ve doğru konumlanmak, bölgede yaşayan tüm halklar için hayati öneme sahip.
Ukrayna harekatı ve bunun neye, nasıl evrileceğiyle ilgili gelişmeler bir milat olabilir.
***
İran İslam devrimi, süregelen düzeni sarstı ve batının tedbir almasını beraberinde getirdi.
Batı, İran İslam Devrimini boğmak için Irak' ı, İran ile savaştırmaya başladı. 8 yıllık savaşta Müslümanlar, Suriye İran tarafında yer alırken; körfez ülkeleri, Said Havva/İhvan ve bölge ülkeleri batıdan yana saf tuttu. Kürtler ise İran’ dan yana Saddam’ a karşı durdu ve bu, onlara pahalıya mal oldu. Enfal kırımıyla 150 bin insanı kıran süreç, Halepçe’ ye kimyasal silahla yapılan soykırımla devam etti ve İran, üstün duruma geçtiği süreçte savaşı sonlandırmak zorunda kaldı. O günden beridir İran' a ve bölgeye uygulanan ambargo ve yaptırımlar açık ve gizli, dolaylı ve direkt, artarak ve yenileri eklenerek devam ediyor.
***
Kürtleri kimyasal silahlarla öldüren batıydı.
Silahları Saddam’ a veren ve onu Kürtler üzerinde kullanmasını isteyen batıydı. Çünkü İran’ dan yana olmak, İsrail’ e ve batıya karşı olmak demekti. Ama batı, bundan sıyrılıp, kuklayı suçlu göstermekte ve bölge toplumlarının kendi gerçekliklerini yaşamasını engellemektedir.
***
İran- Iraksavaşı ile İslam devrimi yıkılmadı. İsrail, artık daha da rahatsızdı, İran İslam devrimi ayakta kalmayı başarmıştı.
***
İsrail, Irak’ ın işgalini uygun gördü.
Afganistan ve Irak işgal edildi. Daha sonra diğer ülkeler ve Suriye, Yemen, Libya, Türkiye’ de 15 Temmuz, Mısır'da Sisi darbesi...
***
Irak fiili olarak bölündü ve özellikle Kürtlerin direkt İsrail’ in etki alanı ve üssü olarak tasarlandığı bir yapılanma öngörüldü. Kendilerinin de açıkça itiraf ettikleri gibi İsrail’in huzuru için bölgenin kaosta olması ve İsrail’ in büyümesi için bölgenin parçalanması gerekmekteydi. Bunun pratiğini de zaten sahada görüyoruz. İşte tüm bu geçmişi, arka planı görmeden büyük resmi görmemiz, son yaşanan bazı önemli olayları ve yakın vadede ne gibi gelişmeler olabileceğini doğru analiz etmemiz mümkün değildir.
***
Ukrayna harekatı, İsrail’ in Türkiye ile normalleşme görüntüsünde üst düzey davet gerçekleştirmesi, Karadeniz ve Kafkaslarda yaşanan gelişmeler, son Azerbaycan-Ermenistan savaşı, İsrail’ in Suriye’ ye rutin olarak yaptığı hava saldırıları ve bu saldırılardan sonuncusunda iki İran subayının hayatını kaybetmesi, İran içinde yapıldığı söylenen bazı saldırılar, Fahrizade ve diğer bilim adamlarına yapılan suikastler, öncesinde Kasım Süleymani’ nin şehadeti, çeşitli sabotaj ve siber saldırılar,
henüz doğrulanmamış olsa da İran’ın içinde İHA tesislerine yapılan bir saldırı ile çok sayıda İHA’ nın imha edilmesi… Dolayısıyla İran’ ın Erbil’ de İsrail/MOSSAD merkezine yaptığı saldırıyı var olan ancak yeni angajman kurallarıyla devam eden/edecek olan savaşın bir parçası olarak nitelendirmek mümkün. Bundan sonraki süreçte siber savaşın da daha görünür ve ön planda olacağını da unutmamalı zira İran' ın bu hafta gerçekleştirdiği ve neredeyse İsrail'i tamamen felç eden siber saldırı, dünya medyasının büyük gayretle gizlemeye çalışmasına bakıldığında; bu yönde ip uçları vermektedir. Doğrulanmamış haberlere göre bu saldırılarda Mossad şefinin bilgisayarına da ulaşılmış.
***
Erbil harekatına gelen tepkiler, bu üssün MOSSAD merkezi olduğu yönündeki kanaatleri güçlendirmektedir. Bu saldırı Kürtleri hedef almamıştır zira hiçbir Kürtün burnu dahi kanamamıştır.
Kürtler, zayıf oldukları için ABD ve MOSSAD’ ı oradan çıkarmak gibi bir durumları yoktur. Bu merkezler, bölgedeki istikrarı bozmakta, terör ve kaosla bölgede huzursuzluğa neden olmaktaydı. Bu harekat ile yeni angajman kurallarının ne olacağı artık daha net. Bu kurallar her iki taraf için yani İran/direniş cephesi ve batı/İsrail cephesi için geçerli olacak. Sadece Irak’ ta değil; Suriye, belki Lübnan ve hatta Benet’ in de ifade ettiği gibi yavaş yavaş İran’ a yönelik İsrail’ in daha belirgin ve direkt saldırılarına rastlayabileceğiz. Aynı şekilde İran’ dan veya direnişin diğer unsurlarından, direkt İsrail’ e ve batı hedeflerine de saldırılar olabilir. Ukrayna savaşı ve süregelen diğer savaşların birbiriyle etkileşimi, sadece bölgesel değil; küresel denklemin de yeniden şekilleneceğini göstermektedir. Dünya yeniden şekillenirken, bölgemizin bundan etkilenmemesi düşünülemezdi. Bölge ve Kürtler, kendi kaderlerini ararken yeni gerçekliklerin etkili olacağını da görmüş oldular. İran'ın Erbil'e yönelik operasyonu Kürtlere yönelik bir eylem olarak lanse edildi ve bu algıyı oluşturanlar Kürtleri sahiplenen bir pozisyona büründü. Oysa bu harekatta Kürtleri sahiplenme ve harekatın Kürtlere yönelik olduğu algısıyla tepki gösterenlerin hemen hepsinin, Kürtler'in kimyasal silahlarla yok edilmesinin direkt veya dolaylı failleri olduğu unutulmuş değil. Batı/İsrail cephesi için Kürtler'in kendi bölgesine, gerçekliğine, evine, aidiyetlerine, kimliğine dönmesi, batının/İsrail'in tahakkümü ve etkisinden kopması hayati derecede sakıncalıdır.
***
İsrail'den önce ve alelacele Ömer Çelik ve Mehmet Metiner’in tepkileri anlamlıydı. Ömer Çelik’in bu tarz operasyonları kınarken terörist bir eylem olarak nitelendirmesi, Mehmet Metiner’in de 'kızım sana söylüyorum gelinim sen anla' benzetmesi kullanarak harekatın mesaj yönüne dikkat çekmesi altı çizilmesi gereken iki önemli tepkiydi. Bir diğer önemli tepki ise Mukteda Sadr' a ait olandı. Sadr; Kürtler'i sahiplenirken, öte yandan Irak'taki İsrail merkezlerinin araştırılmasını da önerdi ve bu öneriden sonra, vurulan yerin mahiyetiyle ilgili sesler aniden kesildi. Neticede İran ve direniş cephesi’nin, İsrail’in bölge ülkeleri ile ilişkilerine bakış açısıyla Filistin'deki mazlumların, İsrail’in ziyaretleri de dahil, eylem ve faaliyetlerine bakış açısı aynıdır. İster stratejik bir ilişki olsun, ister konjonktürel hatta turistik bir gezi olsun, İsrail’in her ilişkiyi etkili sonuçlara dönüştürebilme ve meşruiyetine zemin yapabilme yeteneğine bakıldığında bu endişeler daha iyi anlaşılmaktadır. Bu bağlamda bundan böyle İsrail’le ilgili herhangi bir üssün nerede olduğunun, onun hedef yapılıp yapılmayacağı ile ilgili gerçeği değiştirmeyeceğini söylemek mümkün. İsrailli bir yetkilinin; 'burası Mossad merkezi olsaydı, İran, burayı kesinlikle vurmaya cesaret edemezdi' şeklindeki açıklaması aslında tam tersi bir itirafı da ele vermiyor değil zira İran'ın bırakın İsrail ile ilgili hedefleri Amerikan üslerini bile vurduğu unutulmuş gibi.
***
Bu harekatın mesaj yönünün daha ön planda olduğu açık. Herzog'un Türkiye ziyareti ve İsrail'in bu ziyeret ile bölgede psikolojik ve siyasi tahakkümünü pekiştirmek, bakın artık ümmetinizin bel bağladığı ülkeyi de hallettim, o da benden yana söylemiyle bozucu bir domino etkisi oluşturma planları Erbil harekatıyla parçalanmış, dosta düşmana meydanın boş olmadığı, Türkiye ve bölgenin, ümmetin sahipsiz olmadığı ve İsrail'e teslimiyetin kabul edilemeyeceği mesajı da verilmiş oldu.
Sonuçta operasyon, bir hedefi imha etmekten daha çok bölgesel ve küresel mesajlar içermesinin ön planda olduğu bir nitelikte görünüyor. Bu da füzeyle vurulan yerin, İsrail üssü veya Mossad merkezi olup olmadığını önemsiz kılıyor. Önemli olan buradaki mesajları doğru bir şekilde anlayıp analiz edebilmektir. O mesajlardan birisi; İran ve İsrail'in bundan sonra birbirleriyle silik olmayan; daha net karşılaşmalar yapabilecekleri bir sürecin başlaması. Diğeri ise bölgede veya ulaşılabilen her yerde, nerede olursa olsun; İsrail'e destek veren unsurların güvende olmayacağı ve bu tarz ihanet ve düşmanlık içeren eylem ve odakların hedef alınacağı şeklinde okunabilir.
Neticede karşımıza çıkan tablo şu: İsrail ve onu destekleyenlerle, İran ve direniş hattının/ümmetin; her yerde ve her türlü/ topyekun karşılaşması süreci başlamıştır.
Ukrayna harekatının hangi vadede olursa olsun şekillendirmede etken olacağı yeni çok kutuplu dünyada; İran/direniş/ümmet de önemli ve etkili bir kutup olacaktır. Gerek Kürtler gerek bölgedeki diğer toplumların kendi geleceklerini yeniden kurgularken; yeni gerçeklikleri ve İsrail'in bu bölgeye, bu bünyeye ait olmadığı, olamayacağı gerçeğini dikkate almaları hem bölgenin hem kendilerinin selameti için faydalı olacaktır.