UMUDA TUTUNMAK
“İçimdeki Umud Dağı’na doğru yürümek istiyorum…”
(Nuri Pakdil; Klas Duruş)
"Kaybolan Yusuf döner gelir Kenan’a, üzülme.
Hüzünler kulübesi döner bir gülistana, üzülme.
Gamlı gönül, düzelir halin, karamsar olma
Şu divane başım kavuşur yine huzura, üzülme...
Felek dönmediyse iki gün muradımızca
Devran böyle sürmez ya hep; üzülme.
Gönlüm, varlığımın temelini götürse de yokluk seli.
Nuh’tur kaptanın; dert etme tufanı, üzülme..."
Hafız Sadi Şirazi
Dur ey dünya! Dur ey insanlık! Bu cadde çıkmaz sokak, bu yolun sonu uçurum… İnsanlık çöle sürükleniyor. Çöl büyüyor, vay haline çöllere gebe olanın, vay haline içinde çöller olanın, vay haline içinde çöl saklayanın… Bir önceki yazımızı yukarıdaki cümleler ile bitirmiş idik. Umutsuz muyuz? Asla, duruma ilişkin tespitimiz esasen umuda dair bir teklifimiz olsun içindir.
İsyan yok, bırakmak yok, yılmak yok... Bize düşen gayreti ortaya koymaktır. Bütün yokluklara rağmen, bütün çıkmazlara, bütün umutsuzluklara rağmen gayreti var kılmaktır. Gayrettir kaderi hayret içinde bırakacak olan... Gayrettir kapıları açacak olan, gayrettir bizi umuda ulaştıracak olan. Kader, insan vazgeçmediğinde, gayret ortaya koyduğunda değişecektir belki… Gayret kaderi kanatlandıracaktır… Ve hayatın karşımıza çıkardığı durumlarda gayret göstermezsek Gayretullaha dokunacaktır... Madem, Allah umudunu kesmeyenlerin ümididir ve madem bizi seveni, bize inananı, O' nu gayretsizliğimiz üzecektir… O zaman bize düşen; O’nun için, kendimiz için, zorluklardan sonra kolaylık olsun için umutla olmak olacaktır, umuda tutunmak olacaktır.
‘Hayattan umudu çıkarınca umut kalıyor gene’de, karamsar duygulardan kurtulmamız gerektiğini biliyoruz ve her şeye rağmen bu durumdan kurtulma ümidi ile ferahlıyoruz. Umudu diriltmek istiyoruz. Umut, imandır bunu da biliyoruz. “Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin” ilahi ikazı geliyor. Utanıyoruz… O yüzden bütün ümitsizliklerimizin üzerine, karamsarlıklarımızın üzerine, huzursuzluklarımızın üzerine, hepsinin üstüne umut olsun, umut olmalı diyoruz…
Kötü düşünmek, hep bir umutsuzluk içinde olmak; İnsanın Allah hakkında suizan etmesidir… Ve sonra Ayşe Şasa’nın o güzelim sözü geliyor aklımıza; "Allah insanın ümidine nazar eder." Umutsuz ne yaparız diyoruz… O’nun bize, halimize çaresizliğimize, sıkıntımıza nazarı için manzaramızı güzel kılmak durumundayız, biliyoruz. O’na sığınıyoruz…
Bütün kapılar kapandığında bile bir kapı açılacaktır biliyoruz. Kâinat kulaklarımıza umudu fısıldar, mevsimler, çiçekler ağaçlar, yer ve gök, gece ve gündüz her daim umuda çağırır bizi. Uyuyarak karanlığına bıraktığımız her gece esasen umuda bir yolculuktur. Gecenin zifiri karanlığına bakıp sabahtan umudu kesmeyiz mesela. Biliriz, görürüz ve anlarız ki; sabah en büyük umuttur insana. Gelir ve her gün yeniden öğretir; karanlığın ardından aydınlığı müjdeler, gecenin ardından sabahı gösterir. Evet, hayat baştan ayağa umuttur aslında. Ey insan, insandan umudu kesme, kendinden umudu kesme, çoğalt aydınlığı, çoğalt umudu, çoğalt güzelliği ve de iyiliği. Bırak kutsasın umutsuzluğu kutsayanlar, sen umuda yürü, aydınlığa yürü. Karanlıkların ardından doğacak güneşe inan, güne inan, güzelliğe, iyiliğe inan. Umuda inan, umut ol, umutla ol ki; sana gelen sende dirilsin
Umuda ihtiyacımız var; karanlığa inat, zorluklara inat, sıkıntılara inat her şeye rağmen ümidi azık kılacak bir yaklaşıma muhtacız. Her ne yaşayacaksak, her ne kadar yaşayacaksak, yaşadığımız sürece bize emanet olan hayatı umutla yaşamak için ümidi azık etmek durumundayız. Kervan göçmeden, yolda kalmadan, toprağın altına girmeden toprağın üzerinde mezar olmaktan kurtulabilmek için, varlığı var oluşa çevirebilmek için, kim bilir belki ölümü bile bir diriliş kılabilmek için yaşadığımız günlerde umuda yol bulmak, umuda yol olmak, umuda tutunmak durumundayız. “Karamsarlığın kaynağı ışıktan uzak durmaktır. Gayret atına bin, himmet dile ve ümit et. Bidayeti parlak olanın nihayeti de parlaktır. Gönül eri garip olmaz.”
Umut; bittim dediğin yerde açan çiçektir. Don Kişot’un diliyle seslenen Garaudy ne diyordu; “Benim açımdan dünyanın en büyük günahı, umutsuzluğa kapılmaktır. İman sahibi olmak ise, fırtına ve kasırgalara rağmen sabaha ereceğinize ve günle buluşacağınıza inanmak demektir...” Ta karanlıkların içinden bir umut yükselsin istiyoruz, istiyoruz ve diliyoruz ki; bir aydınlık alsın bizi çıkarsın, gidersin karanlıklarımızı bir yol olsun, bir umut olsun, bir ümit olsun ve zifiri karanlıklarımızdan şafağa ulaştırsın bizi… “İnşirah” geliyor aklımıza ferahlıyoruz… Umuda tutunuyoruz…