SAHTE GÜLÜÇÜKLERLE, HELALLEŞME İSTEĞİ
Daha dün gibi.
Yaşanmış, kalbimize hançer gibi saplanmış. Yüreğimiz de bir o kadar acı bırakan gerçekler.
Dinimize, imanımıza saldıranlar.
Varya!
Bugün, her tarafa yönelerek, herkese seslenerek, yaptıklarımızla özür diliyoruz diyorlar.
Peki, ya hafızamız.
Hiç unuttu mu ki.
Yaptığınız zulümleri.
Geldiğiniz gibi, sizden olmayan, ya da sizin gibi düşünmeyenleri, tek bir gecede beş bin insanı işten kovdunuz.
Yetmedi.
Dindarlarla, helalleşmek için, nerdeyse meydanlara seccadenizi sererek abdestsiz! bir şekilde, kıble yerine batıya! yönelerek namaz kılmaya çalıştınız.
Ama, arada iki geçmeden ‘gün’ gelecek, sizden biri, hem de en yakınınız da ki, sağınızda ki, "bin beş yüz sene önce ki eğitim, , çağ dışı" "diyerek inancımızla, Ku'an ile dalga geçiyor.
Bu hafıza unutmuyor.
Sağınıza ve solunuza aldıklarınızı.
Hep Kıblemizle dalga geçtiklerini.
Yüce Kitabımızla dalga geçtiniz. Neredeyse imanlı gençliği, bu ülkeden kovdunuz. Başka diyarları anlara yar ettiniz.
Hep kandırmaca.
Hep sahte gülücükler.
Bir namazımızı bile çok gürdünüz.
Ehli sela olanları, en alt katlar da görev verdiniz.
Bodrumları onlara ibadet mekânı kıldınınız.
Unutmadık...
Başı örtülü kızlarımızın, okul kapıların da nasıl kovulduğu, "gidin çöllere oradı size mekteptir" diyenler, siz değilmiydiniz?
Ağlama kapısına çevirdiniz üniversite kapılarını.
Dindarkara.
Sahi siz değil miydiniz?
Benim, namazımla, başörtümle dalga geçenler?
Evet unutmadık.
Unutamıyoruz...
Sevgimize, siz zehir kattınız.
Ondan Unutamıyoruz...
Bugün de, sahte gülücüklerle af diliyorsunuz.
Mümin, ferasetlidir.
Mümin, aldanmaz.
Mümin, bir delikten ikinci defa parmağını sokmaz. Isırıldığı delikten.
Dün, yarına bir ışıktır. Gölgesi düşmesin bugüne ve yarına.
Sahte gülücüklerle, helalleşme olmaz.
Bugün bile, hala eskisi gibisiniz beyler.
ÇÜNKÜ, yarına düşen gölgenizden bellidir.
Selam ve dua ile...