HATIRLATMAK VE HATIRLAMAK

Yüce dinimizde, din kardeşine nasihat etmek ve onu iyi şeylere teşvik etmek; Müslümanın Müslüman üzerindeki haklarındandır. Yoldan mı saptı, onu uyarmalı, gaflete mi daldı ona nasihat etmeli; başkasının hakkına ve günahına mı girdi, ona nasihat edip, asli vazifesini hatırlatmalıdır. Mesele şu: “Sosyal Medya’nın, atışma ve tartışma meydanı haline geldiği toplumumuzda; bir kısım insanların, diri olanları bırakıp ölülerin fikirleri üzerinden, insanları farklı mecralara kanalize etmeye çalıştıklarını görmekteyiz. Hâlbuki yüce dinimiz İslam, Müslümanın Müslüman kardeşinin arkasında onu çekiştirmesi ve gıybet etmesini; ölü kardeşinin etini yemekle eş değer kabul edip ondan, men etmiştir! Vay efendim, neymiş falanca Âlim böyle şöyle yapmasaydı, bu gün şöyle böyle olurdu izah vepaylaşımlarım bize ne kadar faydası olacağını bilmiyorum lakin, insanlara zaman kaybettirip ve tartışma ortamına sebep olduğunu biliriz? Vesselam! Ne yapmışlar? Günümüzde olduğu gibi, her devir ve çağda yaşayan âlimler, filozoflar; kendi muasırlarıyla, yeri gelmiş karşılıklı, yeri gelmiş yazılı tenkit ve eleştirilerle tartışmış veya münazaraya girişmişlerdir. Yaşadıkları çağı ve zamanlarının şartlarını bilmediğimiz ve muasırları olmadığımız için; ebediyete göç etmiş Âlim ve mütefekkirlere karşı dilimize hâkim olmalıyız diye düşünüyorum. El-Hak bize düşen, şu fani dünyadan göçüp gitmiş olan bu insanların arkasında, iyi bildiğimiz yönlerini konuşupörnek almak,ve insanların onlar hakkında ileri geri konuşmalarının önüne geçmeye çalışmaktır. Bu hatırlatmayı,âcizaneolarak kendime bir vazife telakki ettiğim için; sosyal medyayı çok sık kullanan ve belirli bir kitle tarafından takip edilen dostlara, daha müstefid meselelere odaklanmalarınıve daha iyi beyanat vepaylaşımlarla takipçilerinibilgilendirmelerini tavsiye ve istirhamımızdır. SANA NE? Adamın biri Nasreddin Hoca’ya gelir ve: Hocam! Elinde baklava tepsisi olan bir adam gidiyordu der. Hoca adama: Bana ne kardeşim diye cevap verince; adam bu kez ama Hocam, adam sizin eve doğru gidiyordu deyince; bu kez Hoca adama, eh kardeşim sana ne? Hata ve sınır ihlali konusunda, üzerine olmayan bir kısım insanların; kendilerine, yaptıklarınız hatalı şeylerdir diye uyarıldıklarında, falanca filanca adamlarda aynısını yapmıyorlar mı diye kendilerine dayanak bulmaya çalışıyorlar! Bre kardeşim, her hangi bir insanın kötü bir işle meşgul olması; diğer insanlar için de caridir diye bir kaide mi var? Hayır! Şimdi insan önce kendi nefsini ıslah etmeye çalışmalı, sonra çevresiyle kavl-i leyyine ile ilgilenmelidir. Gerçeklerden kaçmaya çalışıp, kendilerine ortak bulmaya çalışanlara; başkalarının yaptıklarından sana ne demeden önce, genel olarak işin ehli olanların; bu tür kişilerle muhatap olduklarında, onlara karşı uyarı ve nasihat vazifelerini yapmaları lazımdır? GERMEK DEĞİL KAYNAŞTIRMAK! Yıkmak kolaydır, imar etmek zordur; kaidesince, yaşadığımız iş ve meskûn mahal ortamlarında, insanları birbirlerine karşı germekten, kışkırtmaktan ve karşı karşıya getirmek gibi durumlardan kaçınmalıyız. Gerginliğin kin ve nefret doğurduğunu, insanları kutuplaştırdığını, Senlik benliğe dönüştürdüğünü unutmamalıyız! Ukaz panayırında, Efendimiz (s.a.v)’in insanlara Tevhid dinini tebliğ etmek için, girdiği onlarca çadırdan retle karşılık bulmasına rağmen; pes etmeyip bir sonra ki çadıra girdiği bilinmektedir. Bir insan, bir cihan kuralı gereğince; Müjdeleyiniz nefret ettirmeyiniz. Kolaylaştırınız zorlaştırmayınız. Kavl-i Resul; kulluk yolculuğumuzda, rehberimiz ve pusulamız olsun. Selam ve dua ile.