Sınav Odaklı Eğitime Son Verilmeli
Geçen hafta yapılan YGS sınavında acıklı manzaralar yaşandı.İki milyonu aşan aday sayısıyla yapılan sınava, bir dakika gecikmeyle bilegelenlerin alınmaması tartışma konusu oldu. Bu sınav maratonu, sınav atmosferitoplumun ruh halini bozmuş gibi.
Yanlış giden bir durum var. Sistem yanlış. Düşünün, buadayların sadece yüzde onu iş imkanı olan bölümlere girebilecek.
Sınav odaklı eğitim sistemi yanlış. Kişilerin hayatlarının,meslek sahibi olmalarını, onları, böylesi meşakkatli süreçlerden geçirilereksağlanması hakkaniyetli değil. Doğal bir yöntem değil bu.
Daha ilkokula yeni başlayan çocuğa, başlıyoruz testçözdürmeye, sınav kaygısı yüklemeye, yarıştırmaya. Çocuklarımız stresli,kaygılı, mutsuz, ilgisiz, sevgisiz. Başarı odaklı faaliyetin adı eğitim olamaz.
Eğitim, başkalarıyla yarışma ve başarı demek değildir.Eğitim, bilgi yüklenmek, test çözmek değildir. Eğitim, KPSS, YGS sınavındabaşarılı olacak donanıma sahip olmak değildir.
Eğitim, kişilerde istendik davranış değişikliği meydanagetirme sürecidir. Kişinin kendini gerçekleştirmesidir. Kişinin yetenekleriniortaya çıkarmasıdır. Fırsat eşitliğidir. Bilgiyi depolamak değil; kullanmayeteneğini geliştirmesidir. Problem çözme yeteneğini-matematiktenbahsetmiyorum-geliştirmesidir eğitim.
Son yirmi yılda giderek artan sınav odaklı eğitim toplumunve gençlerin dokusunu tahrip etmiştir. Geleceğe dair yoğun kaygı, umutsuzluk,belirsizlik, aileleri, çocukları, gençleri sarıp sarmalamıştır.Ailelerin/toplumun yaşam tarzını değiştiren bir eğitim sistemi uygulanmakta.Çarpık bir yapılanma bu. Bu bir hak gasbıdır adeta.
Özel okula “dönüşmüş” dershaneler ne derece okul? Devletinokulları da artık dershane. Çocuklar okul okumuyor; dershane okuyor. Okuladeğil; dershaneye gidiyor.
Devlet, vatandaşının temel ihtiyaçlarını çözmek zorundadır.Barınma, sağlık, eğitim, güvenlik ve beslenme bu hakların başında gelir.
‘Ömrünün yarısını okul sıralarında geçireceksin, sonra daKPSS sınavına gireceksin daha sonra seni mülakata alıp bakacağız; ona göre sanabir iş verebiliriz’ demek insan onuruna karşı işlenen bir suçtur adeta.
Mesela, gençliğin en önemli evrelerinden biri olan ergenlikdöneminde, gencin tüm zamanını soru çözerek geçirmesi ne derece sağlıklı?
Çocukların altı-yedi saat okul, o da yetmez dershane-etütdiyerek sağlıksız bir şekilde, hareketsiz rehin alınması ne derece akıllıca?
“Çocukların yaşam doyum düzeylerinin ölçümlenmesi için OECDülkelerindeki 11, 13 ve 15 yaşlarındaki çocuklardan hayatlarıyla ilgili 0-10(olabilecek en kötü hayat – olabilecek en iyi hayat) aralığında birdeğerlendirme yapmaları istenmiştir. Buna göre Türkiye Polonya ile birlikte hayatından memnun çocuk oranın endüşük olduğu ülke olarak ortaya konmuştur. Sosyal ilişkiler kadar okuldahissedilen stres de çocuğun mutluluğu üzerinde önemli bir etkiye sahip.HBSC’nin 11, 13 ve 15 yaşındaki öğrencilerden okulda hissettikleri baskı vestresin şiddetinin “hiç” ve “çok fazla” aralığında belirtmelerini istediğianket sonuçları bu konuda çarpıcı veriler ortaya koyuyor. Araştırmanın sonucunagöre, OECD ülkeleri içinde Türkiye (%29,2), öğrencilerin okulda en fazla streshissettiği ülke olarak ilk sırada yer alıyor.” (http://www.tedmem.org/yayinlar)
Ülkenin ürettiği ekonomik değerin adil bölüşülmesi gerek.Gençlerle yeterince ilgilenilmiyor. Onları sürekli öteliyoruz. Bir sonrakisınav, bir sonraki iş başvurusu derken umutlarını yok ediyoruz.
Belki bazıları; sınav, bir ölçme aracıdır, sınav yapmadanbilgi ve yetenekler nasıl tespit edilebilir, diye itirazda bulunabilir. Bu,haklı bir itiraz ancak, sınav, gerçekten bir ölçme aracı olmalı, seviyeyitespit ederek, eğilimleri, yetenekleri ölçmek için yapılmalı. Bazılarını elemekamacıyla yapılan sınav, sınavın doğasına aykırıdır.
Zira tespit odaklı sınavda, kişi, kendi derecesini,yeteneklerini bilir ve bunları gidermeye, geliştirmeye yönelerek telafi etmeyeçalışır ya da bu yeteneklerine göre bir iş ve imkana kavuşur. Bu tür sınavlardaaşırı, uzun süreli/sürekli kaygı olmaz.
Herkesin yapabileceği bir iş mutlaka vardır. Devletvatandaşına iş imkanları oluşturmak, iş verinceye veya vatandaş iş buluncayakadar ona ekonomik destek vermekle yükümlüdür.
Bu, sınav odaklı eğitimin toplum psikolojisini olumsuzetkilediği bir gerçek. Kazanmaya odaklanmak, diğer seçenekleri ortadankaldırır. Örneğin, resim yeteneğinizin bu sistemde bir değeri yok. Ya da sözelbir bölüme girmek için bile matematik bilmelisiniz. Hala kitap diye birdersimiz/derdimiz yok.
Mesela, Özel bir lisede okuyan ya da Ankara/Çankaya'daokuyan öğrenci ile kenar mahallede ya da doğuda okuyan bir öğrencinin aynısınava tabi tutuluyor olması ne derece adaletli? Bu durum, fırsat eşitliğineaykırı değil mi? Elbette bunlar teknik sorunlar ve fırsat eşitliğine aykırıuygulamalardır ve kişinin hak ettiği noktaya gelmesini engelleyenuygulamalardır.
Kısa süreli çözümler olarak, gençlik merkezlerini işlev vesayı bakımından geliştirmek, işsizlik fonunu güçlendirerek, sosyal politikalarıgüçlendirmek olabilir ancak, vazgeçilmesi gereken, sınav odaklı bu eğitimsistemidir. Bir an önce bu sorunu çözmek gerek.
Kendimize şu soruyu sormalıyız: Neden üniversite kapılarınadayanmayı gerektirmeyen, sınav odaklı olmayan bir sisteme sahip olamıyoruz?
Yeter; eğitimi deneme tahtası olmaktan, çocukları yarış atıolmaktan, tek tip ve devlete muhtaç, umutsuz insan tipi yetiştirmeye sonverelim.