YERELDEN YÜKSELİŞ

İnsanlık tarihi bir çok medeniyetin hayat seyri ile doludur. Özellikle yaşadığımız coğrafyada yer alan medeniyetlerin hayat seyrine dair yükseliş ve çöküş evrelerinin bariz sebepleri, bugünümüze bile ışık tutar niteliktedir. Birbirinden ayrı bakış açılarına ve örflere sahip insan öbeklerinin yer aldığı ülkemizde, son yarım yüzyılda şehirlerin birbirine nazaran kalkınma uyuşumsuzluğunun en önemli etkeni olarak işte bu farklı bakış açılarını görmekteyiz. Şehirlerin gelişimi için 2 tip görüş hakimdir, ilki; "merkezden taşraya doğru kaynak aktarımı", ikincisi ise "yerelden talepler ve planlar üreterek bilinçli kalkınma". Körfez ülkeleri istisna olarak ilk seçeneğin bir çok ülke ve şehir için artık bir seçenek olma lüksü kalmamıştır. İkinci seçenek ise daima güncelliğini ve kıymetini korumuş olup, kaynak problemi olmayan ülke ve şehirlerde bile daha az kaynakla daha etkin bir kalkınma ortaya koymakta olduğu aşikardır. Elbette hiçbirimiz israf ve görmemişlik sergileyen yöntemlerle kalkınma şovmeni bir kısım petrol zengini ülkelerin yöntemlerini benimsemiyoruz. Bu tip bir hareketi yadırgayışımız; Kaynak kısıtından ziyade, devlet/millet geleneğimizin temelinde olan; asalet, zarafet ve iktisat realitelerine riayettir. Günümüzde şehirlerin muasırlarına göre hangi kademede olduğunu anlamak için çeşitli rakamlara bakmak yeterli olacağı gibi, sokaklarında birkaç saat dolaşmak da bize ziyadesiyle fikir verecektir. Bu konuda, "Bir şehrin düzenli olması" önemli bir kıstas olmakla beraber, zaman içerisinde bu kavramın nev'i nin de değiştiğini görmekteyiz. Örneğin; 90 lı yıllarda, "bir kentin cadde ve sokakları çamurdan çöpten ve çukurdan arındırılmışsa", "numunelik de olsa birkaç alanda yeşillendirme yapılmışsa" o kente "düzenli bir kent" diyebiliyorduk. Ancak günümüzde "bir şehrin düzenli olması" demek, o şehrin cadde ve sokaklarının süpürülmüş olmasından ziyade; Gecekondu oranıyla, Kişi başına düşen yeşil alan ortalamasıyla,Çarpık kentleşme ile mücadelenin göstermelik olup olmamasıyla,Trafikte geçirilen vaktin mesafeye oranıyla,İklim, sağlık, su, tarım, turizm, sanayi, emisyon ve akıllı şehir politikalarıyla,Asayiş sağlama kalitesiyle,Göçmenlerin tabi tutulduğu disiplinle,İnsanların kendi adaletini tesis etmeye yönelip yönelmemesiyle ölçülmektedir, Diğer bir önemli kıstas; Şehrin gelişme trendi yukarı yönlü mü? Yoksa aşağı yönlü mü? olduğudur. Bir şehrin gelişme trendinin yukarı veya aşağı yönlü olduğunu anlamak için de, bir üstte bahsettiğimiz gibi 90'lı yıllardaki göstergeler ile günümüzdeki göstergeler elbette farklı. Örneğin; -90'lı yıllarda ideolojik bir fraksiyondan gelmek şart olmakla beraber "eksiklerinin neler olduğunu düzgünce tespit edebilen" ve "eksiklikleri hakiki bir tevazuyla kabul edip o yönde gelişme kat edeceğini ifade eden" yönetimler umut verirdi. O şehirlerin süreç içerisinde gelişim gösterdikleri ve "yukarı doğru seyir" grafikleri çizdikleri de görüldü. -Günümüzde ise; kentler için yukarıda bahsettiğimiz kıstaslar ayniyle güncelliğini korumakla beraber, bir sürü yeni faktörün de denkleme dahil olduğunu görüyoruz. Bunların en başında insanların kıyas imkanının artmış olması ve tabi ki sosyal medya gelmektedir. Sosyal medya mecralarının neden olduğu "dejenerasyon tehdidi" de önemle dikkate alınmalıdır. Çok değil bundan 15 yıl önce, haber sitelerinin yorum kısımları ile sosyal ve siyasal mesajlar verilir ve sayı olarak da bir kaç taneden öteye geçilmezdi. Fakat şu an, muazzam bir akış ile insanlar ve kurumlar bir anda "ne oldum delisine" çevrilebiliyor. Bir anda "yerin dibine" sokulabiliyor. Sosyal medyanın gücüne inanılmalı ama güvenilmemelidir. Spekülatif/manipülatif bir ortam olduğu kesinlikle akıldan çıkarılmamalıdır.Sağlıklı, tarafsız ve bilimsel tespitler yaparak/yaptırarak şehrin majör eksiklerinin neler olduğunu ortaya koymalıdır,Ufku açık bir istişare kadrosuna sahip olmalıdır,Sıradan işlere devasa anlamlar yüklemekten kaçınmalıdır,Sonuç alıcı, hayatı kolaylaştırıcı projelerle gündem olmalıdır. Bu minval üzere ortaya konulan projeler; şeffaf bir şekilde, gecikme yaşanmadan, aksama olmadan, behemehâl gerçek sahibi olan halkın kullanımına sunulmalıdır. Özellikle meslek körlüğü nedeniyle yaşanacak fetretten sıyrılmak için altın ilkeler belirlenmelidir. Ülke genelinde bir çok yerel yönetimin güncel ihtiyacı şu iki ilkedir, "Şehir sakinlerinin günlük yaşamına doğrudan etki etmeyen her hareket, her hizmet sıradandır.""Sıradan işler için gelecek en ufak bir övgü bile abartıdır, 'bindirilmiş kıta' faaliyetidir ya da dışarıdan öyle gözükmektedir." Ezcümle; yolu bilimden geçen, ufku dağları aşan, gece uykusu kaçan hiç bir yönetim yerelden kalkınma yolunda tökezlemez. Günün sonunda, ayın sonunda, yılın sonunda birileri o şehrin rakamlarına ve sokaklarına şöyle bir bakar ve hak olan notu verir.