KISKANÇLIK
Kıskançlık, insanın kalbinde saklanan, harekete geçmesi için kışkırtıcı, içini kemiren gizli bir kindir. Henüz fiiliyata geçmemiş düşmanlık tohumu durumundadır. Kur’an ve hadislerde “hased” kavramıyla ifade edilmiştir. Zamanla ve bazı tetikleyici unsurların etkisiyle zakkum gibi filizlenir, yayılır ve şiddete dönüşebilir. Toplumları, aileleri harab eden birçok kavga ve çatışmaların temelinde bu hased yatmaktadır. Kur’an-i Kerim, Felak suresinin son ayetinde “hased ettiği zaman hasedçinin şerrinden Allah’a sığınmayı” emretmektedir.
Kıskançlığın şer ateşini söndüren ve onu etkisizleştiren iman gücüdür. İman bir ağaca, hased gibi olumsuz duygular da çevresinde biten zararlı ot ve dikenlere benzer.
Yeni dikilmiş küçücük fidanların etrafını değişik otlar ve dikenler sarar. Eğer fidanın çevresi bellenmez ve otlar temizlenmezse, onu boğup kurumasına yol açarlar. Derken fidan büyüyüp görkemli bir ağaç haline geldiğinde artık çevresindeki otların ve dikenlerin kuruyup yok olduğu görülecektir. Yok olmasalar da artık ağaca hiç bir zarar veremezler. İşte iman ve hased durumu da bu misale benzer. Eğer kişide iman güçlü ise, şerli hasedi etkisizleştirecektir. Ancak zayıf imana sahip kimsede hased etkindir, şerri ortaya çıkabilir.
İman aynı zamanda bir elektrik, bir enerji gibidir. Düşük voltajlı bir elektrik, klima, buzdolabı, çamaşır makinesi gibi büyük cihazları çalıştıramaz ancak düşük voltajla çalışan küçük ev gereçlerini çalıştırabilir. Zayıf iman da hased, düşmanlık, ırkçılık gibi büyük kötülüklerin zararını önleyemez; cömertçe sadaka vermeyi, başkasını da kendi kadar düşünmeyi, kardeşlik hukukunu gözetmeyi sağlayamaz.
Kıskançlık aslında bir bıçak gibi hayırlı yönleri de bulunmaktadır. İyi yönde kullanılırsa büyük iyilikler sağlayabilir. Önemli olan şerrinden sakınarak iyi yönünden yararlanmaktır. Bıçak mutfak işlerinde vazgeçilmez bir alet olduğu gibi, cinayete de alet olabilen şer yönü vardır. Peygamber (ASV) hasedin hayır yönlerinin de bulunduğuna şu hadisiyle işaret buyurmuştur: “hased ancak iki şeyde caizdir. (Birincisi); Allah, kendisine mal verip de, o malı hak uğurunda sarf etmeye muvaffak kıldığı kimse; (ikincisi): Allah, kendisine hikmet verip de, o hikmet mucibince hükmeden ve onu başkasına da öğreten kimsedir.” (Buhari, Tevhid, 45, Hadis no: 7529.)
Hadisten anlaşılıyor ki, hasedin insana veriliş amacının hayırları işlemeye bir tetikleyici olmasındandır, yoksa düşmanlığa ve şerre alet etmek değildir. Başka bir tabirle, hayırlı işlerde rekabet hissi uyandırmaktır, yoksa düşmanlığı körüklemek değildir. Malda tasadduk etmeye, hikmet ve ilimde imrenmeye dönüşen kıskançlık, hayırlı bir kıskançlık olmaktadır. Çünkü bu türdeki hased, çalışma ve gayrete getiren, hareket ettirici bir motor durumundadır. Atalarımızın hadislerden ilham alarak söyledikleri “Arkadaşını kıskanmayan, başarılı olamaz” sözü de bu manayı ifade etmektedir.
Kıskançlığın bulunması gereken durumlardan biri de gayr-i Müslimlerin ilim ve teknikteki başarılarını ve elde ettikleri zenginlikleri kıskanmak ve Müslüman olarak onlardan daha üstün olmaya gayret etmektir. Hadiste olumlu olduğu belirtilen “ilim ve malda hased” bunu da kapsamaktadır. Hem mal zenginliğinde hem de ilim zenginliğinde Müslümanlar en üstün olmalıdır. Bu konuda kâfirlerin gerisinde kalınmışsa, kıskançlık kamçısıyla harekete geçmeli ve üstünlük elde edilmelidir. Unutulmamalıdır ki, Müminlerin ahretteki üstünlüklerinin yanında dünyevi üstünlükleri de gereklidir. Kur’an-ı Kerim: “Gevşemeyin ve üzülmeyin; eğer inanmış kimseler iseniz, en üstün olan sizlersiniz.”(Al-i İmran, 139) ayetiyle müminlerin “en üstün” olmaları gerektiğini ifade etmektedir.