SEZAİ KARAKOÇ’UN ARDINDAN…
“Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır
Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
Aşk celladından ne çıkar madem ki yar vardır
Yoktan da vardan da ötede bir Var vardır
Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır...
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili!
Uzatma dünya sürgünümü benim!”
Ömrünü “Diriliş”e adayan, bir hakikat adamı, bir diriliş ustası, bir medeniyet mütefekkiri, bir güzel adam Sezai Karakoç; sürgün olarak nitelediği dünyadan göçtü… Ne denilebilir ki; üstadın ölüm haberi sonrası eve vardığımda gayri ihtiyari, kitaplığımdaki kitaplarına yöneldim. Kitaplarına bakarken, kitapların isimlerini mırıldanırken daha iyi anladım ne büyük bir değeri kaybettiğimi. Ne çok sevdiğimi, hayatımda ne büyük bir yerinin olduğunu daha iyi hissettim. İlk gençlik yıllarımdan bu yana yanı başımda dene döne okuduğum kitaplarla hemhal olurken aslında onunla konuştuğumu hissi bırakmadı beni... Sanki her zaman yanımdaymış gibi hissettiğim ve sanki artık konuşacağım, dertleşeceğim, bana nasihat edecek bir büyüğümü, bir dostumu, bir arkadaşımı hepsinin üstüne bir mürşidimi yitirmiştim. Ve yoktu artık; onun güven veren yüzünden, gururlandıran duruşundan, umut aşılayan yanından, sessizliği ile konuşan halinden, yalnızlığı ile bizi yalnızlıktan kurtaran, dirilten bir güzel adamdan mahrumdum artık. Ne denilebilir ki; iyi bilirdik, onunla aynı zamanda yaşamış olmanın, onun fikirlerini tanımış olmanın gururu ile çok istememe rağmen bir türlü bir araya gelememiş olmanın hüznü kaldı ellerimde…
Ne diyordu Saadettin Acar; O’nun hayatını “Güzel Şahitlik” olarak tanımlarken. "Sezai Karakoç keşfedilmemiş bir hazine olarak orada durmaktadır... Fikri, ruhi, ahlaki, sosyal, siyasal anlamda derin buhranlar geçirdiğimiz, bir varoluş ve medeniyet krizi ile karşı karşıya kaldığımız bu kritik dönemde onun gül muştusuna, derin felsefi ve sosyolojik çözümlemelerine ihtiyacımız var. Sezai Karakoç'u yeniden okumalı ve hepimiz adına Allah'a ettiği dualara "âmin" demeliyiz..." Evet, ne güzel bir tanımlama; keşfedilmemiş bir hazine, üstadın ölümü gündemde çokça yer buldu kendine ama hakikaten ne kadar keşfedilebilmiş, fikirlerinden, yaşadığımız hayata dair sunmuş olduğu reçetelerden ne kadar haberdarız…
Sezai Karakoç bize, hepimize bir diriliş öneriyordu, toprağın üzerinde mezar olmaktan kurtulabilmek için dirilişe çağırıyordu bizi. Çağın ruhu öldüren yanına karşı, “Ruhun Dirilişi” diyordu, “İnsanlığın Dirilişi” için “İslam’ın Dirilişi”ni gösteriyordu bize. Dünyanın sürgününden kurtulabilmek için “Çıkış Yolu” olarak “Yitik Cennet’i aramamızı istiyordu, huzur için, “Makamda”, “Dirilişin Çevresinde” “Diriliş Neslinin Amentüsü”nü kuşanarak çağa ilham sunmak için, “Çağ ve İlham” diyordu. Evet, “Dirilişin Muştusu” buydu ve bu muştuydu bizi “Gün Doğmadan” Fizikötesi Açısından Ufuklar ve Daha Ötesi”ne ulaştıracak olan. “Bazılarının yüreğe iyi gelen bir yanı vardır, armağan gibiydiler…" O bizim yüreğime iyi gelsin diye süründüğümüz idi. O bize, hepimize, millete ve ülkeye en güzel “Armağan” idi.
Çağa soylu dirilişi üfleyen diriliş ustası, sürgünlüğünü tamamlayarak, yoktan da vardan da ötede Var olana ulaştı. Ölüm! Ölüm bile dirilmişti onun dilinde; "Hayat dediğimiz ölüm, Ölüm sandığımız gerçek hayat!" Ölüm bile bir kere daha dirilmek içindi onda… "İnsan, bu kadar acı ile ölür. Bir kere daha dirilmek için… Ölüm ötesi, bir yemiş gibi pişiyor, güneşte kızarıyor ve ölümden sonra bir elma gibi insanın avucuna düşüyor. Böylece ölüm öbür yüzü ile bir doğum oluyor. Toprak ananın karnında bir doğum... Ölümü gören bir gözle görmek, ölümün ötesine bakabilmek... Bizim mesleğimiz, çağırdığımız yeni varoluş da budur..."
“Bizi bırakıp nereye gidiyorsun Lili
Demek bizi bırakıp gidiyorsun Lili
Sen daima güzeller güzelini bulursun Lili
Sen istesen de taş yürekli olamazsın
Sen daima güzeller güzeli olursun Lili…”
Ve bırakıp gitti bizi güzeller güzeli, bir yanımız eksik artık, bir yanımız hep hüzün... Ama kitapları ile yanı başımızda, fikirleri ile tespitleri ile hepsinin üstüne insanlığı diriltecek teklifleri ve çözümleri ile yanı başımızda. Tam da şimdi, aslında ülke olarak, bildiğimiz, duyduğumuz ve fakat anlamadığımız Sezai Karakoç’un fikirlerine gerçek manada eğilmenin zamanı. İşte o zaman o diriliş ustası, bizi de diriltecektir. Biz razıydık, Allah da razı olsun inşallah… Ruhu şad, mekânı cennet olsun.