İMANIN ŞUBELERİ

Kur’an-ı Kerim,kurtuluşa eren cennetlik insanları belirtirken sıkça “iman eden ve salihameller işleyenler” şeklinde iki özelliği bir arada dile getirmektedir.Kur’an’dan anladığımız kadarıyla Müslümanlık bu iki özellikten oluşmaktadır.Yani iman etmek ve salih ameller işlemektir. Ayrıca bu iki vasıf bir aradabulunmalıdır. Salih ameller olmadan yalnız iman kurtuluş için yeterli olmadığıgibi, imansız salih ameller de ahirette hiçbir şey ifade etmez. İman ile salihameller bir bütün olarak, ikisi bir arada Müslümanlığı oluşturduğuanlaşılmaktadır. İman kelimeanlamı inanmak olduğundan, Allah’a ve insanlara bildirdiklerine inanmakşeklinde tanımlanmıştır. Ancak ilgili Hadis-i şeriflerden, imanın sadece“inanmak”tan ibaret olmadığını anlıyoruz. Çok örneklerinden birkaç tanesişöyledir: “İman yetmiş küsur şubedir, hayâ da imandan bir şubedir”(Müslim, İman,57); “İman yetmiş küsur şubedir, en üstün şube Lâ ilaheillallah, en aşağıda olanı da yoldan eziyeti kaldırmaktır”; (Müslim, İman,58);“Kadirşinaslık imandandır”; “iffetlilik, dilin az konuşması, anlamak (kavramak)imandandır” (Darimi, Mukaddime,43) Bu ve benzerhadis-i şerifleri inceleyip değerlendirdiğimiz zaman, Allah’ın birliğine vesıfatlarına inanmak imanın şubelerinden en üstünüdür. Ancak bununla beraberdiğer şubelerinin da tamamlanmasıyla “iman-ı kâmil” gerçekleşir. Yoksa imandaeksiklik bulunur bu da kâmil iman olmaz. İnsan maddi vemanevi iki yapıya sahiptir. Maddi yapısı, el, ayak, göz, kulak gibi görünürorganlarla, manevi yapısı da kalp akıl ve duygularla donatılmıştır. İnsanınruhî yapısını inceleyen bilimler, yetmiş kadar duygu ve merkez tesbit etmiştir.Bu da, Hadis-i Şerifte belirtilen “yetmiş küsur şube” ifadesiyle uyumiçindedir. İnsanın manevi yapısını hadis-i şerifle birliktedeğerlendirdiğimizde, insanda yetmiş kadar duygu bulunduğunu bu duyguların herbirini Müslüman etmekle “iman”ın gerçekleştiğini düşünebiliriz. Düzgün, doğru,barış, yararlı gibi anlamlara gelen “salih” kelimesi, doğru ve iyi olan bütündavranışların adıdır. İman, düşüncebazında, amel-i salih ise amel, eylem bazında değerlendirilmelidir. Ameledayanak olan el, ayak, göz, kulak, gibi maddi organlardır; imana dayanak olanda kalp, akıl, düşünce, hayal, inat, merak gibi manevi organlardır. İslam’ın dünyahayatına uygulanmasında, insanı imtihan etmekle beraber, ruhen tekâmül etmeside amaçlanmıştır. Yeryüzü bu açıdan ruhların eğitimi, gelişimi ve olgunlukkazanarak asıl hedef olan “insan-ı kâmil” olmasını sağlamak için ilahî bir okuldurumundadır. İslam ise, insanın tekâmülünü sağlayan ilahî bir programdır. Bunedenle vücuttaki kan damarları gibi, ya da ağacın yapraklarına kadar işleyendamarları ve kökleri gibi hayatın tamamını kapsayan bir ağ örmüştür. Buitibarla insan hem maddi hem manevi yapısıyla Müslüman olmak durumundadır. Maneviyapısıyla Müslüman olmasına “iman”, maddi yapısıyla Müslüman olmasına da“amel-i salih” denilmiştir. Örneğin, elleri, ayakları, gözleri, kulaklarıharamlardan çekip helallerde kullanmak, bu organlar için amel-i saliholmaktadır. Haram yememek, helal rızık yemek, mide için amel-i salihtir.Yalandan, küfür sözlerinden sakınıp Kur’an okumak, zikir yapmak, doğru konuşmakdil için amel-i salihtir. Buna benzer örnekleri çoğaltabiliriz. Manevi organlarınher birinin Müslüman edilmesi de imanın şubelerini oluşturmaktadır. Yetmişküsur şubenin tamamı “iman-ı kâmil”i gerçekleştirir. Eksik olunca da imandanoksanlık olur. Örneğin: “hayal”in, “düşünce”nin, “tasavvur”un, “merak”ın Müslümanedilmeleri, onların ilimde, sanatta ve ilahi hikmetleri öğrenmedekullanılmaları, haramlardan uzak tutulmaları ile gerçekleşir. Haram işlememeyeinat etmek, farzları yerine getirmede inatçı olmak, “inat” duygusunun Müslümanedilmesi demektir. “öfke” duygusunun Müslüman edilmesi, günahlara ve Allahdüşmanlarına karşı öfke duymakla gerçekleşir. Keza, Allah’ın sevdiklerinisevmek de “sevgi” hissinin Müslüman olmasıdır. Bu durumda bu azaların her biriimanın birer şubesi olurlar. İslam, insanındünya ve ahiret saadetini sağlamak ve Allah’ın hoşnut olduğu en mükemmel varlıkhaline gelmesi için gönderilen Allah’ın nizamı olduğu için, insan hayatınınnuru ve gıdasıdır. Vücut için kan ve kan yoluyla bütün hücrelere gönderilengıdalar ne ise, İslam da insan hayatının maddi ve manevi bütün yönlerine gıdasıve kanı durumundadır. Vücutta kanın gitmediği bir organ ya da bir hücre nasılki tahribata uğrar; ondan beklenen işlevi göremez; hele bu organ hayatî bir organ ise yafelçliğe ya da ölüme neden olur. Aynı şekilde İslam’ın nurundan, gıdasındanmahrum kalan maddi ya da manevi organlar, ilahî program olan iman ve salih amelişlevinin bir kısmını veya tamamını kaybeder. Sonuçta insan-i kamil hedefineulaşmamış olur.