SAHURUN MANTIĞI
Ramazan-ı Şerif günleri hızla geçip gitmektedir. Bizleri evlerimize tıkayan salgın
nedeniyle karantinada olmamıza rağmen bu mübarek günlerin nasıl geçtiğinin farkında
değiliz. Yine günlerin baş döndürücü bir hızla uzadığı bir dönemdeyiz. Her gün 2-3 dakika
oruç süresine eklenmektedir. Öyle ki Ramazanın başından itibaren 12 günde 25 dakikalık gün
uzaması gerçekleşti. Bu hızlı geçen mübarek günleri iyi değerlendirmek gerekir.
Oruç günlerinde sahur önemli bir sünnettir. Bir kısım Müslümanlar sahura kadar
uyumuyorlar. Eğer geceyi ibadet ederek geçiriyorlarsa eyvallah, buna diyeceğimiz yoktur.
Ama sahura kadar sadece yiyip içmekle ve boş işlerle geçiriyorlarsa uyanık kalmalarının
Ramazan-ı Şerif açısından hiçbir getirisi olmaz. Uyanık kalmanın sadece yorulmaktan ve ertesi
günün önemli kısmını uykuda geçirmekten başka bir durumu yoktur, uhrevi hiçbir kazanım
sağlamaz. Bir kısım Müslümanların da imsak vaktinin yaklaşık bir saat kadar öncesinden
sahur diye yemeklerini yiyip imsak vaktini beklemeden uyuduklarını duyuyoruz. Şunu da
hemen belirtelim ki bu tarz sahurun gece yemek yemiş olmak dışında, sünnet olan sahurla bir
alakası yoktur.
İmsak başlangıcı ezan okunmasıyla değil, vaktin girmesiyledir. Bu da doğru bir saatle
belirlenir. Zaten müezzinler de saatlerine bakarak ezan okuyorlar. Bazı müezzinlerin imsak
vaktinden bir-iki dakika önce veya daha sonra ezan okuduklarına şahit oluyoruz. Bu nedenle
oruca başlama vaktinin doğru bir saatle belirlenmesi daha uygun olur.
Sahur, elbette yeme-içmeden ibaret olmayan, niyet kapsamında değerlendirilen
oruçla ilgili bir ibadettir. Peygamber (ASV) bizzat sahur yaptığı gibi, sahura kalkılmasını
emretmiş, “Sahura kalkın çünkü sahurda bereket vardır.” (Buhari, Savm, 20, Hadis no: 1923.)
buyurmuştur. Sahurun yalnızca İslam’a has bir ibadet olduğu, “Şüphesiz Ehl-i kitap orucu ile
bizim orucumuz arasındaki fark, sahur yemeğidir.” (Ebu Davud, Sıyam, 15, Hadis no: 2343)
hadis-i şerifinden anlaşılmaktadır.
Bazı sahabileri, sahuru kastederek “Mübarek gıdaya gel!” şeklinde davette
bulunmuştur. Bu sahabilerden biri olan İrbâd bin Sariye (RA) şöyle anlatmıştır: Resulullah
(ASV) beni Ramazanda sahur yemeğine davet edip "Mübarek ğadâya gel" buyurdu. (Ebu
Davud, Sıyam, 16, Hadis no: 2344)
Sahur yemeği, Kur’an-ı Kerim ayetiyle de sabittir. “Fecirde tanyerinin beyaz ipliği siyah
ipliğinden ayırt edilir hale gelinceye kadar da yiyin, için; sonra da geceye kadar oruca devam
edin.” (Bakara, 187) ayeti iftar süresini ve orucun başlangıcını belirttiği gibi sahur yemeğine
de işaret etmektedir. Ayet “Fecirde tanyerinin beyaz ipliği siyah ipliğinden ayırt edilir hale
gelinceye kadar da yiyin, için!” cümlesiyle, sahurun imsak vaktine kadar uzatılması
gerektiğine ima eder.
Birçok rivayetlerde peygamber (ASV)’ın sahuru geciktirdiği, sahuru tamamladıktan
sonra Mescid-i Nebevi’ye intikal edip beklemeden iki rekât sünneti, ardından da sabah
namazını kıldığı bildirilmiştir. Örneğin Zeyd bin Sabit (RA) Resulullah (ASV)’la birlikte sahur
yaptıklarını ardından da birlikte sabah namazı kıldıklarını söyleyerek, Resulullah (ASV)’ın
sahuru ile sabah namazına başlaması arasında 50 ayet okuyacak kadar bir süre bulunduğunu
bildirmektedir. (Buhari, Mevakıtu's-Salat, 27, Hadis no: 575) Sahabe’den Sehl bin Said (RA)
evinde ailesiyle sahur yaptıktan sonra Resulullah (ASV)’la birlikte sabah namazına
yetişebilmek için alelacele evinden çıkıp hızlıca mescid-i Nebevi’ye gittiği, bunda çok süratli
davrandığını söylemektedir. (Buhari, Mevakıtu's-Salât, 27, Hadis no: 577)
Sahurun asıl amacı oruçta zorlanmamak için karın doyurmak değildir.
Unutulmamalıdır ki sahur yemeği yiyen de yememiş olan da ertesi gün aynı açlığı
yaşayacaktır. Çünkü orucun bir de psikolojik boyutu vardır. “Oruçlu olma bilinci” açlığı
hissettirecektir. Mutlaka uykuda kalıp sahura kalkamayanlarınız olmuştur. Herkes biliyor ki
sahura kalkıldığında ya da uykuda kalıp da kalkılmadığında ertesi gün açlık bakımından bir
fark bulunmamaktadır. Sahurda ne kadar çok yeseniz de sonuç değişmez. O halde sahurun
amacı gece yarısı kalkıp tıkabasa karnını doldurmak ardından da yatmak değildir. Gece vakti
kalkıp yemek yiyen sonra da imsak vaktini beklemeden uyuyan kimse, sahur sünnetini yerine
getirmiş olmaz.
Sahurun amacı orucu uyanık olarak karşılamak ve oruca başladığının farkında
olmaktır. Yani fiilî bir niyettir. Bütün ibadetlerde niyet, hangi ibadeti yaptığının farkında ve
bilincinde olmaktır. Alışkanlık halinde sözle söylemek niyet değildir. İşte sahur, orucun
niyetidir. Orucu uykuda karşılamak değil, uyanık ve bilinçli olarak o günün orucuna başlamak
için kalkılır ve bir bardak su ile de olsa sahur yapılır. Peygamber (ASV) “Bir yudum su ile de
olsa sahur yapınız.” (Ahmed İbn-i Hanbel, el-Müsned 3/44) buyurmakla buna işaret etmiştir.