İNSANIN KORKUNÇ YÜZÜ

Yüce Allah, insanı yaratacağını ve yeryüzünün halifesi tayinedeceğini meleklerine bildirince melekler,“Yeryüzünde fesat çıkaracak ve kandökecek olan kimseleri mi tayin edeceksin?” şeklinde hayretlerini ifadeetmişlerdir. Kur’an-ı Kerim bu olayı anlatmakla, melekleri doğrulamış veinsanın “fesat çıkarma ve kan dökme” özelliğine dikkat çekmiştir. (Bakara, 30) İnsanlık tarihi boyunca bu hükmü tasdik eden sayısızca kandökme olayları gerçekleşmiştir. Çeşitli savaşları ve katliamların yanı sıra birkişinin bile onlarca, yüzlerce insan öldürdüğü vaki olmuştur. Bir kişinin bukadar insanı öldürebilmesi, insanın vahşette sınır tanımayan yüzünügöstermektedir. Gerçekte bütün savaşlar, masumların gözetilmediği bütünsaldırılar bunun gibi vahşettir. Kur’an-ı Kerim, Maide suresinin 32. Ayetinde“Kim haksız yere bir canı öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibidir!”buyurarak aslında haksız yere bir cana kıyabilen bir kimsenin, bütün insanlarıöldürme potansiyeline sahip korkunç bir vahşet yüzü olduğuna işaret etmiştir.Haksız yere bir cana kıymak ile bütün insanları öldürmek arasında vahşetyönünden fark yoktur, bunu yapan onu da yapabilir, demektir. Bu dünya, nice haksız katliamlara, cinayetlere sahneolmuştur. Hz. Âdem’in oğullarından Kabil’in Habil’i öldürmesiyle başlayancinayetler, asırlar boyu savaşlarla, katliamlarla ve soykırımlarla günümüzekadar artarak devam etmiştir. Akil adamların çabaları, adil gayretler, maddi vemanevi korkutmalar çözüm olmamıştır. Bu durum insanın yaratılışıyla ilgilidir. İnsanlar Kur’an’da“mü’min” tabir edilen inananlar ve “kâfir” tabir edilen inkâr edenler olarakiki türlü yaratılmışlardır. Teğabün suresi 2. Ayetinde insanın yaratıcısı şöylebuyuruyor: “Sizi yaratan O'dur. Böyle iken kiminiz kâfir kiminiz de mümindir.Allah yaptıklarınızı görmektedir.” Bu ayetteki mü’min ve kâfir kavramları, İslam’a inanan veinanmayan anlamını taşımakla beraber, genel olarak herhangi kurulu bir düzenininananları ve o düzene karşı çıkan inanmayanları anlamını da ifade eder. Yaniinsanlar, inananlar ve inanmayanlar olarak her zaman iki kutupludurlar; hangidüzen olursa olsun, ona inananlar olacağı gibi, karşı çıkanlar da olacaktır,bütün insanların aynı kutupta olması yaratılışa aykırıdır. Örneğin: demokrasidüzenini kabul edenler de, karşı çıkanlar da olacaktır. Tamamen samimi arkadaşlarca içten ve inanarak oluşturulanbir hareket, bir süre sonra ayrılıklarla, zıtlaşmalarla iki kutuba dönüşmeyebaşlıyor. Peygamber (ASV) tüm insanları kucaklayan adil ve kurtarıcı bir düzenoluşturdu ama başta akrabaları olmak üzere büyük bir çoğunluk karşı çıktı. Oysainsanların hayal bile edemediği iyilikler ve güzellikler taşıyordu. Bir Allah’ave bir peygambere dayanan İslam hareketi, daha bir asır geçmeden 70 fırkayaayrıldı. Yeryüzünde adaletiyle ünlenen, kendisine inanmayan kâfirlerebile parmak ısırtan adaleti kuran Hz Ömer (RA) bildiğiniz gibi namazda ikenşehid edilmiştir. Demek ondan memnun olmayanlar da vardı. Aynı şekildePeygamber (ASV)’ın üzerine titrediği torunu Hz Hüseyn (RA), kendileriniMüslüman kabul edenler tarafından şehid edilmiştir. Demek, iki kutupluluk insanların doğasında vardır;çatışmanın, didişmenin sebebi de budur. Sonucu da vahşet ve saldırganlığavarır. Hoşgörü çağrıları, karşıt fikirlilere de yer verme, hattaeşit tutma çabaları, adaletin tesis edilmesi,karşıtların kısmen teskinindenbaşka fayda sağlamaz, bazılarının zalimce gaddarlığını önlemez. Cennet gibi bir coğrafyayla birlikte, tüm vatandaşlarınıeşit tutan ve değer veren bir düzene sahip ülkelerde bile kan dökülmektedir.Normal şartlarda böyle yerlerde hiçbir vatandaşının huzursuz olmaması gerektiğidüşünülür. Ama bunlar canileri durduramamaktadır. Adalet modeli Hz. Ömer’in bile şehid edildiği bir dünyada,insanoğlunun vahşet yüzünü değiştirmek mümkün değildir.