KAZA NAMAZI KILMAK (3)

Muhterem Kardeşlerim… Kaza namazı ile ilgili anlatımımıza devam ediyoruz… Efendim; Farz borcu olanın nafileyle meşgul olması, farzı tehir ettiğinden dolayı günahtır. Hazret-i Ali’nin rivayet ettiği Hadis-i Şerifte buyuruldu ki: “Farz namaz borcu olanın nâfile kılması, doğumu yaklaşmışken, çocuğunu düşüren hâmileye benzer. Artık bu kadına, hâmile de, ana da denmez. Bu kimse de böyle olup, farz namazlarını ödemedikçe, Allahü Teâlâ, onun nâfile namazlarını kabul etmez.” [Zahire-i Fıkh, Fütuh-ul-Gayb m. 48] Hanefî Âlimlerinden Abdülhak-ı Dehlevî Hazretleri, bu Hadis-i Şerifi şöyle açıklıyor: Bu Hadis-i Şerif gösteriyor ki, farz borcu olanın, sünnetleri de kabul olmaz, çünkü sünnetler de nafiledir. (Fütuh-ul-gayb şerhi) Seyyid Abdülkadir-i Geylani Hazretleri buyurdu ki: “Farz namaz borcu olanın nafilesi kabul olmaz” Hadis-i Şerifi gösteriyor ki, farz borcu varken nafileyle meşgul olmak ahmaklıktır. Kaza borcu olanın nafile kılması, alacaklıya borçlunun hediye götürmesine benzer ki, elbette kabul olmaz. Mümin bir tüccara benzer, farzlar sermayesi, nafileler ise onun kazancıdır. Sermaye kurtarılmadan, kâr olmaz. (Fütuh-ul-gayb m. 48) Hazret-i Ebu Bekir, Hazret-i Ömer’e yaptığı vasiyette buyurdu ki: Allah’ın gece yapman gereken hakkını gündüz yapsan ve gündüz yapman gerekeni de gece yapsan kabul etmez. Üzerine farz olan ibadetleri ödemeden nafile ibadetini kabul etmez. (Kitab-ül Harac) Denizde damla gibidir İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: Farzın yanında nafileler kıymetsizdir. Sünnetlerin farzlar yanındaki kıymeti de, deniz yanında bir damla su gibi bile değildir. Melun şeytan, müminleri aldatarak, farzları küçük gösteriyor, nafileyi teşvik ediyor. Hâlbuki bir altın zekât vermek, yüz bin altın sadaka vermekten daha sevabdır. (Mektubat-ı Rabbani 1/29, 1/260, 3/17) Yıllarca farz kaza namazı borcu olana sünnetleri bırakma demek, koca denize değil, bir damlaya itibar et demek gibi çok abes ve cahilce bir sözdür. Seyyid Abdülhakim Arvasî Hazretleri buyurdu ki: Yıllarca kaza borcu olanın, sünnetleri kılarken, kaza namazına da niyet etmesi, dört mezhepte de lazımdır. (S. Ebediyye) Sünnet yerine kaza kılan, sünneti terk etmiş olmaz. (Eşbah) Hiç kazası olmayanın da kaza namazı kılması caizdir. (Redd-ül-muhtar, Hindiyye) Âlimlerin söz birliği Ruh-ul-Beyân’da En’am suresinin 165. Âyetinin tefsirindeki Hadis-i Şerifte bildiriliyor ki: Kıyamette helal yoldan kazanan kimseye denir ki: - Bu malları kazanırken ve sarf ederken farz namazları vaktinde kıldın mı? Namazın rükuunu, secdesini ve abdestte farzları tam yaptın mı? - Ya Rabbi, helalden kazanıp helal yerlere harcadım, hiçbir farzı kaçırmadım. - Helal kazanırken bazı yanlışların olmadı mı? - Ya Rabbi, helal yollardan kazandım ve helal yollarda harcadım, hiçbir farzı zayi etmedim, farzları yerine getirirken ihlasıma halel getirmedim. (Ruh-ul-beyân 3/132) Âlimler sözbirliği ile bildirdiler ki: Regaib ve revatib ameller ile vacibler, sevapta, hükümde ve üstünlükte farza ulaşamaz. Sünnetler, kılınmış olan farzların eksiklerini tamamlar. Nafileler ise sünnetlerin eksiklerini tamamlar. Hiçbir nafileyle farz borcu ödenmiş olmaz. Bazı avamın [cahillerin] iddia ettiği gibi, farzı bırakıp da nafileyle uğraşmalarının, mesela Evvabin namazının farz kazaların yerine geçeceğini iddia etmelerinin dinde yeri yoktur. (Ruh-ul-beyân 3/127) Farzlara önem verip, tembellikle yapmayanın imanı gitmez, fakat bir farzı yapmayan Müslüman, iki büyük günaha girer: Birincisi, o farzın vaktini ibadetsiz geçirmek, yani farzı geciktirmek günahıdır. Bunun affolması için tevbe etmek, yani pişman olmak gerekir. İkincisi, bu farzı terk etmek günahıdır. Bu büyük günahın affolması için, bu farzı hemen kaza etmek gerekir. Kazayı geciktirmek de, ayrıca büyük günah olur. Kaza geciktikçe, günahlar, katlanarak artar, sayılamayacak kadar çoğalır. Hadis-i Şerifte, “Bir namazı, bilerek, özürsüz kılmayan, seksen hukbe [1 hukbe=80 yıl] Cehennemde kalacaktır” buyuruluyor. Bu müthiş günahların altından kurtulabilmek için, farz namazları bir an önce kaza etmek gerekir. (Tergib-üs-salat) Devam Edecek…