AHİLİK SİSTEMİNDE TERBİYE

Sanat ve zanaat öğrenmede ve öğretmede eğitmi-öğretim yöntemleri açısından son derece ciddi ve çarpıcı olan eğitimin verilmesindeki disiplindir. Öğretim yöntemleri ise, zamanla değişen eğitim anlayışına göre yenilenmelidir. Ahilik sisteminde eğitim önemli paradigmalar olarak görülebilir. Eğitim olarak kabul edilen değerler dizisi Bir hiyerarşi içerisinde disiplin anlayışından taviz verilmeden gerçekleştirilmiştir. Yamaklıktan çıraklığa, kalfalığa, ustalığa kadar geçen süreçte sanatlar ve zanaatların eğitimi alanında paradigmalar ve yarattığı sonuçlar sürekli insanın onurunu ve şerefini koruyan ve insanlara pozitif yaklaşımlar içerisinde ahlak ve edep kuralları içinde davranışlar kazandırmaya yönelik olmuştur. Ahilik kurumundaki eğitiminin kişini sosyal yönünü ön plana çıkarmada ve sosyalleşmeyi şahsiyet haline getirme yönünde bir misyon yüklendiğini görmekteyiz. Bu yönde gerekli tüm çabalar gösterilmiş ve kişinin topluma faydalı üstün bir insan olabilmesi için de gerekli olan kurallar, “Görgü kuralları “ olarak Ahî zaviyelerinde, Ahî örgütü üyelerine kazandırılmaya çalışılmıştır. Görgü Kurallarının ahilere benimsetilmesi için özellikle zaviyelerde dersler verilmiştir. Ahilik müessesesinin özelliklerinden biri de, insanlara bir meslek kazandırmanın yanı sıra dinine bağlı, insanlara iyilik yapmak için çaba gösteren ve her yönüyle mükemmel bir insan yetiştirme çabası içinde oluşudur. Ahilikte eğitimin önemli bölümünü teşkil eden “Görgü Kuralları” incelendiğinde büyük oranda Hz. Muhammed (AS)’in sünnetinin esas alınarak kurallar benimsetilmeye çalışıldığı görülecektir. Yamaklıktan Ustalığa varana kadar verilen eğitim sadece mesleki bilgilerin kazandırılması değil aynı zamanda sosyal olgunluğu, ahlaki olgunluğu ve özellikle ticaret ahlakını da kapsıyordu. Ahilik teşkilatında eğitim, mesleğin büyük bir saygı ve edep içerisinde ustadan öğrenilmesi temeline dayanmaktaydı. Eğitimini tamamlayanlar mesleki yönden, ahlaki yönden ve sosyal açıdan tam bir olgunluğa ulaşmış oluyordu. Bu şekilde yetişen kişi öğrendiği her şeyi ustasından öğrenmiş olmanın verdiği vefa ve saygı duygusu içerisinden çıkmamaktaydı. Ahilik müessesesinde iyi insan olma olgusu hep ön planda olmuştur. Bir sanat ve zanaat sahibi olan ahiler kazandıkları parayı da insanlara hizmet etmek için harcamaktan kaçınmamışlardır. Günümüzde yaşam koşullarını göz önüne aldığımızda sokaklarda insanların rahat dolaşamaması, çarşıda rahat alış veriş yapamaması, her an dolandırılma korkusu, kap kaç endişesi, büyüklere saygının azalması, küçüklerin daha da küçümsenmesi ve sayılmaması, işini rahat yapamama, gece ve hatta gündüz dahi bazı madde bağımlısı gençlerin korkusuyla bazı yerlerde rahat dolaşamama gibi birçok tehlike ile karşı karşıya kalınmaktadır. Ahilerin var olduğu dönemlerde de belki bunlara benzer bazı endişe ve tehlikeler olmuş olabilir. Ancak, Ahilerin bu anlamda da insanların rahat yaşayabilmeleri için önemli görevler yüklendiklerini anlıyoruz. Ahi teşkilatında erkân ve adaba uymayanlar için teşkilat içinde çeşitli yaptırımlar uygulanmıştır. Bu yaptırımlar Ahiliğin esnaf loncalarına dönüşmesinden sonra da devam etmiştir. “Pabucun dama atılması” deyimi Bursa’da Ahilik teşkilatı kurallarına uymayarak standartlara aykırı hileli mal üreten birinin mesleğinden men cezasıyla dükkânının kapatılması üzerine doğmuştur. (Hüseyin Arslan, İslam’da Tüketici Hakları. T.Diyanet Vakfı Yayınları. s.124) Bu yaptırımların uygulanmasına da Hz. Muhammed (AS)’ın “Bizi aldatan bizden değildir mealindeki Hadis önemli rol oynadığı da Ahilik sisteminde edep ve görgü kurallarının Hz. Muhammed (AS)’in sünnetine olan uygunluğundan anlamaktayız. Ahilerin terbiye konusundaki ciddiyeti ve başarıları hakkında Evliya Çelebi’nin şu sözleri çok anlamlıdır: “İstanbul’un dört mevleviyet yerinde on iki mahallede debbağ kârhaneleri vardır. Bunların içinde nice şahbaz işçiler vardır ki âdem ejderhasıdır. Eğer içlerine bir kanlı yahut bir haricî düşse asla hâkime teslim etmezler. Ol kanlı erenlerin elinden halâs dahi olamaz. Bîçareyi köpek necisi idman etmeye tayin ederler; ister istemez tâib (tövbekâr) ve tâhir (temiz) olup nihayet bir kâr(iş) sahibi olur.” (Evliya Çelebi, Seyahatname, A. Cevdet, İstanbul 1914, c.I, 494) Evliya çelebi’nin anlatımından, Ahilik sisteminde işsizliğin bazı başıboşluklara sebebiyet verdiğini ve insanların bu başıboşluk içinde diğer insanlara zarar vermemesi için mutlak bir surette herkesin bir iş sahibi olmasını hedeflediği anlaşılmaktadır. Ahîlik kurumunun meslek ahlâkı, doğruluk ve bağlılığa dayanmaktadır. Bütün işlerde doğru hareket ön planda tutulmuştur. Ahînin meslekî ahlâkının dayandığı prensipler şu şekilde sıralanabilir: - Müşteriyi aldatmamak - Malı överek yalan söylememek - Hileli ölçüp tartmamak - İhtikâr (karaborsacılık) yapmamak - Müşteriyi kızıştırmamak - Alışverişte iyi muamelede bulunmak - Çalışanın sorumluluğunu bilmesi - Çalışanın işinde dikkatli olması - Çalışan ferdin işi savsaklamaması Bu prensipleri yaşayış felsefesi haline getirmiş bulunan Ahîlik kurumunun mensupları arasında "pazarlık" görülmez. Çünkü Ahî ahlâkı ile yoğrulmuş bulunanlar, fahiş fiyatla mal satmayı veya fahiş fiyat isteyerek malın değerinin pazarlık konusu yapmayı büyük haksızlık olarak kabul ederler. Ahîlik kurumunun meslek ahlâkının bir diğer özelliği de "ustaya bağlılık”tır. Kurumunun üyesi, usta olduğunda dahi kendisini yetiştirenlere her zaman saygılı davranmayı ahlâkî bir meziyet olarak kabul eder. Afiyette kalın. Samburek47@gmail.com