YANLIŞ BİLİNENLER VE "ŞILLIKÎ" TATLISI
Yemeklerin isimleri konusunda oldukça değişik görüş vardır. Genellikle içinde kullanılan malzemelerden, benzediği nesnenin isminden, yapılış şeklinden veya yapıldığı şartlar ve durumlardan dolayı o ismi almıştır. Bir isimle anılan bazı yemekler zamanla orijinal dilinin dışında bir dilin, şivelerin veya ağızların etkisi ile değişik isimlere de dönüşmüş olduğunu görüyoruz. Mesela “Demirhindi şerbeti” olarak bilinen şerbet aslında arapça da Hurma anlamına gelen “Temr” kelimesi ile “hint kelimesinden oluşmuş olup aslı “Temr-ül-Hind” yani “Hint Hurması” olup zamanla “Temirhindi” ve son olarak da Demirhindi şekline dönüşmüştür.
Bazı yiyecekler bu coğrafya da yaşamış birçok medeniyetin kutsal değerlerini, veya kültürünü yansıtma yönünde bir mana ifade ettiği halde, günümüze gelene kadar isimlerinde bazı lisan, şive veya ağız farklılığından kaynaklanan değişiklikler meydana gelmiştir. İnsanların bu yiyecek veya içeceklerin isimlerindeki bu değişiklikleri görmezden gelip kendilerine en yakın anlamı yükleyerek tabir etmeleri de bir başka yanlış durum oluşturmuştur. Mesela Urfa ve yöresinde "Külünçe" olarak bilinen çöreğin adının "külçe altın" gibi anlamlandırılması yanlıştır. Aslında bu çörek Süryani yemek kültürü içinde yer alan ve "Kıliçe" adı ile bilinen çörektir. Süryaniler bunu bazı özel ve kutsal günlerinde yapar ve dağıtırlardı. Mardin'deki Süryaniler bu geleneği halen sürdürmektedir. Burada "Kıliçe" değim yerinde ise bir "tören çöreği" durumundadır. Yeni evlenen çiftler için nikah merasiminde Kıliçe kırma mersimi yapılır ve çörek parçaları davetlilere ikram edilir.(Süryani Mutfak Kültürü ve Yemekleri, Muzaffer İris, S.181) Kültürel etkileşmenin bir sonucu olarak Müslümanlar da ilk zamanlarda ramazan ve kurban bayramı gibi kutsal günlerde yapıp birbirine ikram etmişse de günümüzde gündelik hayatta da tüketilmeye başlanmış bir durumdadır.
Bazı yemeklerin isimlerinin de bir efsaneye dayandığını görüyoruz. Doğruluğu konusunda bir kesinlik olmamakla beraber, halk arasında bu şekilde söylendiği için muteberdir. Lakin bu durumda dahi isimlerin ilk konulması veya söylenmesi ile oldukça farklı bir yana kayabildiğini görüyoruz. Asıl olan ise bu isimlerin doğru olanını bulabilmek ve yanlıştan dönülmesi için çaba göstermektir diye düşünüyorum.
Bu gün kullanılan isim ile hiç alakası olmayan yemeklerden biri ve belki en başındaki ise, Güneydoğu Mutfağında, daha doğrusu kürt mutfak kültürü içinde çok önemli bir yere sahip olan "Şıllıkî" tatlısıdır. Her ne kadar bu gün Urfa'da" Şıllık" olarak isimlendirilirse de gerçekte bu tatlının adı "Şıllek" veya "Şıllıkî " dir. Aradaki fark ise uçurum dur denebilir. Zira "Şıl" kürtçe bir kelime olup Islak demektir. Şıllıkî tatlısının hem hamuru krep hamuru gibi sulu bir vaziyette olduğundan hem de piştikten sonra ıslak bir görünümde olduğundan dolayı "Şıllıkî" adını almıştır.
Çocukluğumda Rahmetli ninemin bir çok defa "İro emé Nan-é Şıllıkî çékın" yani "bu gün Şıllıkî ekmek yapacağız" dediğini çok net hatırlıyorum. Sonra hazırladıkları sulu hamuru ekmek sacının ortasına dökerdi. Akışkan hamur aşağı doğru inerken pişer ve sonra diğer yüzü çevrilirdi. Bu şekilde hazırlanan ekmeklerin arasına ceviz serpilir, üzerine bal veya pekmez dökülür ve yenirdi.
Kürtlerin yaşadığı bütün yerlerde bu şekilde hazırlanan tatlı ekmeğin var olduğu bir muhakkaktır. Oysa Urfa ve çevresinde Şıllık olarak isimlendirilmiş, bu isme de son derece abes ve çirkin bazı yakıştırmalar yapılarak adeta nimet kirletilmiştir. Hemen hiç kimse de bir yiyeceğin adının kötü bir anlam ile özdeşleşememesi gerektiğini söylememiş ve düşünmemiş olacak ki bu isimle tescil etmeye kadar işi götürmüşlerdir. Kürt köylülerin geleneksel tatlısı olarak bilinen Şıllıkî tatlısı, bazı bilmeyen köşe yazarlarının yanlış tanıtmı ve Urfalı ustaların ve aydınların de katkısıyla "Şıllık Tatlısı"na dönüşmüştür.
"Şıllık" ismi çirkin bir anlam ifade ettiği halde yıllarca bu tatlıdan ekmek kazanan insanlar dahi bu yakışıksız ismin aslında bir yiyeceğe verilemeyeceğini veya bu ismin nereden gelebileceğini araştırma veya düşünme zahmetinde dahi bulunmadan ahkam kesip bilmeyen yabancı gazeteci veya yemek araştırmacılarına yanlış beyanda bulunabilmişlerdir. Mesela, ulusal gazetelerin birinde okuduğum ibret verici haberlerden birinde Şıllık ustalığı yapan bir zatın "tatlının isminin Osmanlı devleti zamanına dayandığını o dönemde tatlı dağınık olduğu için şıllık isminin verildiğini belirterek, "Gerçekten de tabiri caizse tatlı dansöz gibi bir tatlı. Bu nedenle ismi de şıllık tatlısı. Ancak çok hafif ve lezzetli bir tatlı.Özellikle bayan müşterilerin tatlının isminden dolayı sipariş veremediğini, varsa yanındaki erkeğin sipariş verdiğini söyleyerek, "Biz genelde bayanlardan çok tepki alıyoruz. Tatlı alır mısınız diyorum. Ne tatlınız var diyorlar. Şıllık var diyorum. Gülerek kahkaha atarak böyle tatlı olur mu diye tepki veriyorlar. Bayanlar tatlının adını özellikle söylemiyor. Siparişi yanında erkek olursa o veriyor, yoksa bize sizin tatlıdan getirir misiniz diye sipariş veriyorlar" dediğini okumuş ve doğrusu hicap duymuştum.
Binlerce yıldır Mezopotamya'da yapılan Şillikî tatlısını, Sözde bazı aydınların tüm Türkiye’de "şıllık tatlısı" olarak tanınmasına yol açmış olması hem bu topluma hem de nimete yapılan bir haksızlık olarak kabul edilmeli ve Şıllık yerine "Şıllıkî Tatlısı" ismi yaygınlaştırılmaya çalışılmalıdır.
Afiyette Kalın