NEZAKET VE KALABALIK

Hz Aişe annemiz anlatıyor: “Bir adam, Resulullah (ASV)'ın huzuruna girmek için izin istemişti. Resulullah (ASV)uzaktan onu görünce: "Aşiretin ne kötü kardeşidir ve ne kötü oğludur!" buyurdu. Gelen adamın aşireti içindeki en kötü adam olduğunu bildirdi. Ama adam girince ona iyi davrandı, yumuşak sözle hitap etti. Adam bir süre sonra oradan gidince: "Ey Allah'ın Resulü! Adamın sesini işitince şöyle şöyle söyledin. Sonra yüzüne karşı iltifat ettin, güzel karşıladın, iyi davrandın" dedim. Resulullah (ASV) şu cevabı verdi: "Ey Aişe! Benine zaman kaba buldun? Kıyamet günü, Allah’ın yanında mevki yönünden insanların en kötüsü, kabalığından korkarak insanların kendisini terk ettiği kimsedir." (Buhari, Edeb 38, 48) Ünlü muhaddis Kadı İyaz’ın bildirdiğine göre, Resulullah (ASV)’ın“Aşiretin ne kötü bir oğludur!” dediği şahıs Müslüman olduğunu açıkladığı halde gerçekte Müslüman olmayan Uyeyne bin Hısn’dır. İnsanlar onu bilsin diye haber vermiştir. Hz Ebubekir’in halifeliği döneminde dinden çıkmış ve mürtedlerle yapılan Yemame savaşında esir olarak ele geçirilmiştir. Bu hadis-i şerif tüm insanlar için, özellikle lider konumunda bulunan kimseler için nezaket dersi vermektedir. Nezaketin olmadığı yerde kabalık vardır. İnsanın ruhunu sıkan, rahatsız edici, hoşlanılmayan her söz, tavır ve davranış kabadır. Kabalığın bir derece ilerisi hakarettir. İslam nezaket dinidir, her türlü kaba tutum ve davranışı yasaklamıştır. Allah adına tüm insanlığa model olarak gönderilen peygamberimiz ASV nezaketin en güzel örneğini göstermiştir. İnsanlarla ilişkilerinde gösterdiği zarafet ve incelik, gönüllerde taht kurmasını sağlamıştır. Unutulmamalıdır ki nezaket, değer vermektir; değerli olan değer verir. Kabalık, değer vermemektir; değersiz olanlar kaba davranır. Düşünün, Abdullah bin Ümm-i Mektum hazretlerine karşı peygamber (ASV)’ın yüzünü ekşitmesi bile Abese suresinin indirilmesine sebep olmuş ve peygamberimiz bu tavrından dolayı Allah tarafından uyarılmıştır. Kaba dahi sayılmayan hafifçe hoşnudsuzluk kokan bu davranışı kabul etmeyen Allah, daha ağır kabalıkları nasıl kabul eder? Peygamberimiz (ASV)’ın erişilmez nezaketini göstermesi bakımından bir örnek daha vermek istiyoruz. Peygamber(ASV) öylesine candan ve sevgili bir liderdir ki insanlar rahatlıkla yanına gelir, saatlerce kalır, sohbet eder, yemek zamanında da çekinmeden yemeklerini yerlerdi. Hatta yemek vakitlerinde davet edilmeden de gelirlerdi. Peygamberimiz(ASV)’a rahatsızlık verdikleri halde, onları uyarmaktan utanmıştır, hiç kimseye hiçbir şey dememiştir. Ancak Allah peygamberini rahatsız bu durumu Ahzab, 53.Ayeti ayet nazil ederek bildirmiş müminleri uyarmıştır: “Ey iman edenler! Bundan sonra peygamberin evlerine yemeğe dâvet olunmadıkça vakitli-vakitsiz girmeyin. Dâvet edildiğiniz zaman girin. Yemeği yiyince de hemen dağılın, söze sohbete dalıp kalmayın. Çünkü bu hâliniz Peygamber'i üzüyor, o da size bir şey söylemekten utanıyor. Allah ise gerçeği açıklamaktan çekinmez.” Günümüzdeki basit bir elçinin insanlara karşı gururunu ve kaba tutumunu, bir de Kâinatın sultanı Allah’ın elçisinin nezaket ve utangaçlığını düşünün… Bazı kimseler, karşısındaki şahsı rencide edici, kaba sözlerle kırıcı bir tutum içine giriyorlar, sonra da “Ben yüzüne söylerim, gıybet olmasın!” diyerek güya gıybetten kaçındıklarını düşünüyorlar. Hâlbuki bu yaptıkları da Allah’ın yasakladığı, kalp kıran kaba davranışlardandır. Gıybetten kaçayım derken en az onun kadar vahim başka bir günaha girmiş oluyorlar. Dikkat edilirse peygamberimiz (ASV) gelen şahsın kötü bir kimse olduğunu bilmeleri için yanındakileri bilgilendirmiştir. Ancak söz konusu bu şahıs gelince de nezaket ve iyi karşılamadan da geri durmamıştır. Hadisin verdiği önemli bir ders de yöneticiler, liderlerle ilgilidir. Amirlerin, liderlerin emirleri altına bulunan kimselere iyi davranmalarını en küçük kabalıktan bile kaçınmalarını ders vermektedir. Bir amirden, emri altındakiler kaçıyorsa onda bir sorun var demektir. Peygamberimiz(ASV) efendimizden hiç kimse değil kaçmak, herkes ona kaçıyordu, ona sığınıyordu. Bu itibarla Peygamber (ASV)’ı rehber edindiğini söyleyen amirlerin kendilerinden kaçılmaması konusunda duyarlı olmalıdırlar. İnsanlar, kendilerini yönetenlerle rahatlıkla görüşebilmeli, her derdini dile getirebilmelidir. Yöneticiler, halkalarına en içten ortamı sağlamalıdırlar. “Kıyamet günü, Allah’ın yanında mevki yönünden insanların en kötüsü, kabalığından korkarak insanların kendisini terk ettiği kimsedir." Kutsi uyarıyı prensip edinmelidirler.