SORUN “KADINA ŞİDDET” Mİ?
“Türkiye, İslam kimliğinden uzaklaşma sürecinde yeni bir evreye girdi. AB süreciyle girilen yeni evre, İstanbul Sözleşmesiyle farklı bir mecraya girdi. LGBT hareketleri alenileşti ve Türkiye, Kadına yönelik şiddet ve kız çocuklarının cinsiyetlerinden dolayı ayrım görmemesi gibi kılıflar altında sunulmaya çalışılan mızrak, çuvalı parçalamıştır.
Mevcut resimden anlaşılan; Batı’nın, Türkiye’ye, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği adı altında verdiği sözleri uygulaması yönünde ciddi dayatmalarda bulunduğudur.
Bu projelerin en büyük tehlikesi, uzun ve masum görünen taleplerine serpiştirilmiş, olağan üstü sapkınlıkların normalize edilişidir. Örneğin; İstanbul Sözleşmesinde geçen “farklı aile formları” ibaresinin, eşcinsel evlilik anlamına gelmesi gibi…
Batının, bizim gibi toplumları dönüştürmekte en etkili kullandığı araçlardan biri medya olsa da; diğeri; bir kitle imha veya kitle dönüştürme aracı olan eğitimdir. Nitekim bu konuda, medya ayağında bir sorun yok, işler tıkırında gidiyor! Eğitim ayağı ve çocukların, temiz dimağlarında sıra.”
“…Bazıları hâlâ bunu ‘kadın-erkek eşitliği’ meselesi sanıyor, ‘kadına şiddet’ meselesi sanıyor, ‘kadının güçlendirilmesi’ meselesi sanıyor. Yalancının mumu 500 senedir yanmaya devam ediyor. Bu konuda yetkililer topluma doğru bilgi vermiyor. Dünyanın en saçma teorisi koca devleti peşine takmış sürüklüyor. Kafası çalışan bazı dostlarımız meseleye ilgi göstermiyor. Bazı dostlarımız ise, meselenin politik amaçlarından habersiz, kendi kişisel tecrübelerine dayanarak “Ama kadına şiddet yok mu? Geleneklerimiz yanlış değil mi?” filan gibi itirazlar getiriyor; konuyu yeterince incelemiyor.”Mücahit GÜLTEKİN
https://www.gazeteipekyol.com/ozgurluk-mu-sapkinlik-mi-makale,12905.html
Öylesine ilginç gelişmeler oluyor ki; artık şaşırmıyoruz hem de kendimizi parçalamamız, dövünmemiz, saçımızı başımızı yolmamız gereken türden gelişmeler için bile.
Sanki sadece kadına şiddet uygulanıyor ve sadece erkekler şiddet uyguluyor ve sanki şiddet sadece ailede uygulanıyor gibi oluşturulmak istenen bir algı, hızlı bir şekilde yol almakta hem de bizimkilerin eliyle.
Bu konuda söylenecek çok şey var. Kısıtlı ve sınırlı bir kesim dile getiriyor. Ancak karşı tarafta da ne yazık ki bazen bizimkileri görüyoruz. Büyük ihtimalle bir kesimi farklı yöntemlerle yanıltılmış. İyiler, neden iyiler sessiz ve tepkisiz diye şikayetçi iken; karşılarına kendilerine benzeyenlerin dikildiğini görmenin şokunu yaşamaktalar.
Bu kirli projelerini, iyilere/dine söyletme gayretleri öncelikli olacaktır. Bu durum, esas sorundan daha büyük bir tehlike belki de.
Emine Hanım’ın, “25 Kasım, “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” dolayısıyla yaptığı konuşma da bu bağlamda, konuyu bilenler ve ilgilenenler açısından tepkilere neden oldu denebilir.
Yeni Akit gazetesinden Ali Karahasanoğlu’nun 26 Kasım 2019 tarihli yazısına bir göz atalım:
“25 Kasım, “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” imiş.
İthal tüm “gün”lerde olduğu gibi, bu günde de karanlık operasyonlar var.
Kadınlar toplanıp, “Şiddete hayır” diyecekler..
Ama arada, “Beden benim değil mi, size ne” deyip, kürtajı hak gösterecekler..
“Kürtaj”ın da aslında bir “şiddet” olduğunu gizlemeye çalışacaklar..”
Aynı konuşmada yer alan, şu cümleyi tartışmamız gerekir:
“Unutmayalım ki ahlak insani bir fazilettir. Cinsiyetten bağımsızdır. Başkasının ahlakından sorumlu olmak kimsenin görev tanımı değildir. Tüm bu yanlışlar, biyolojik bir cinsiyet olan erkek olma halini, adeta bir erkeklik ideolojisine çeviriyor.”
“Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” buyuran bir Peygamber’in ümmeti olarak…“
Bu konudaki çalışmalarıyla bilinene Mücahit Gültekin Hoca’nın tavsiye ettiği adresleri, önemsediğim için, aşağıya alıyorum:
“Aile Akademisi Derneği olarak toplumsal cinsiyet ve İstanbul Sözleşmesi'ne ilişkin yaptığımız çalışmaları incelemenizi istirham ediyoruz. Bu çalışmaları okumanız, çevrenizle paylaşmanız toplumumuzun bu konu hakkında daha fazla bilinçlenmesine katkı sağlayacaktır. .. Bu oyunu Allah'ın yardımıyla hep birlikte bozacağız inşaallah.
Çalışmalara şu linklerden PDF olarak ulaşabilirsiniz:
1. 10 Maddede Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Nedir: http://aileakademisi.org/ …/10-maddede-toplumsal-cinsiyet-es…
2. 10 Maddede İstanbul Sözleşmesi Neden İptal Edilmelidir: http://aileakademisi.org/ …/10-maddede-istanbul-soezlesmesi-…
3.Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine Dayalı Politika Uygulayan Ülkelerde Kadın ve Aile (İzlanda, Finlandiya, Norveç, İsveç, Türkiye): http://aileakademisi.org/ …/arastirma-toplumsal-cinsiyet-esi…
4. Türkiyede ve Dünyada Kadına Şiddet: http://aileakademisi.org/ …/turkiyede-ve-dunyada-kadina-sidd…
5. CEDAW İnceleme Raporu: http://aileakademisi.org/arastirma/cedaw-inceleme-raporu
6. Ailenin Sonu mu: Aile Politikaları ve İstanbul Sözleşmesi: http://aileakademisi.org/ …/aile-politikalari-ve-istanbul-so…
7. Bilimsel Araştırmalarda Kadın Erkek Farklılıkları: http://aileakademisi.org/ …/bilimsel-arastirmalarda-kadin-er…”
Bu konudaki tepkileri, açıklamaları ve farklı yaklaşımları, toplumun yanıltıldığı hatta üst kademedeki yöneticilerde bile yanlış algılar oluşturulduğu ve küresel projelerdeki, küresel muktedirlerin ısrarlarına dikkat çeken çalışmalara değinmeye bu yazının formatı elverişli değildir.
Sadece iki kısa örnek vermek istiyorum yine de:
“Reed Hastings Bir hükümet LGBT içerikli bir filmimizin kaldırılmasını isterse bunu kabul etmeyiz ve yayına devam ederiz...” https://www.independentturkish.com/node/90216/haber/netflix-patronu-akif-bekinin-lgbt-itiraz%C4%B1na-ne-cevap-verdi
“Güyaaaa, Bir HAYVAN haberi.
Haber uyduruk mu uyduruk. Sanki sadece "araya" bu resmi koymak için yapılmış.
Sahiplerinin arasına girip uyuyan köpekleri anlatıyorlar. Mesele hayvan sevgisi yani.
İnanın ki öyle. Kesinlikle İ.nelik, homoluk, gaylikle falan alakası yok. Kesinlikle. Bilinç altına numara falan çekmiyorlar. Bütün iş Hayvanları sevmek.
Yani yatakta yatanlarla ilgili bir durum ASLAAAA yok.
Yahu inanın ne ile karşı karşıya olduğumuzu bilmiyoruz.
http://www.diken.com.tr/evcil-hayvaninizin-uyku-pozisyonu- …/ (Koçların finansörlüğünde)” Ahmet Hakan Çakıcı sosyal medya hesabından.
Gerçekten de garip zihni sapmalara şahit olduğumuz bir zamandan geçiyoruz.
Müslümanın dediği halde, Feminizmi ve toplumsal cinsiyet eşitliğini kendi mahallesine pazarlayanlara hayretle şahit oluyoruz.
Nitekim bu blokun, bu tarz projelerde nerelere geldiği ve nereye doğru evrildiği, küresel bütünün parçalarına ait olduklarına şahit olduk.
O Feministler ki; sadece sapkın ve projelerine uygun kadınların nasıl olması gerektiğiyle ilgilendiler, hatta kadın kölelere “s.ks işçisi” kavramını münasip gördüler.
Savaşlarda ölen, muhacir olan vd kadınları görmediler bile. Onların tek hedefi, fonlandıkları kirli projelerinin selameti. Fıtrata/yaratılışa, doğala, iyiye ve temize savaş açtıkları projeleri.
Bundan sonraki süreçte iyilere düşmanlık yapacak olanlar, ne yazık ki bunlar olacak gibi.
“28 Şubat'ta zulüm gören başörtülüler için tek bir kelime etmediler, sustular. Sadece başörtülü olarak okumak istediği için yüz binlerce genç kız eğitim hakkından mahrum edildi. Kızlar ve onlara destek verenler hakaret, aşağılama, işkence ve hapis gibi sayısız haksızlığa uğradılar. Ama eğitim hakkı, kız çocuklarının istismarı, kadın hakları kavramları özgürlükçü çağdaş kesimlerin sözlüklerinden silinmişti adeta. Hatta bu yasakçı zihniyetin devam etmesi için “ordu göreve, kahrolsun şeriat, mollalar İran’a” pankartları taşıyarak ne kadar özgürlükçü olduklarını tüm dünyaya gösterdiler.
Kız çocukları ve kadın haklarını çok önemsediğini iddia eden kadın hakları örgütleri Filistin'de öldürülen kız çocukları için de ağıtlar yakmadılar. Hatta sol ideolojiye sempati duyan, İsrail askerlerine karşı destansı bir mücadele veren Filistinli kız çocuğu Ahed Tamimi için bir şarkı bile bestelemediler.
İsrail tanklarının altında ezilen Amerikan vatandaşı Rachel Corrie için şiirler yazmadılar. Oysa genç bir kızdı o. Sustular. Çünkü Rachel feminist kadın hakları örgütlerine para yağdıran ülkelere karşı mücadele ediyordu. Çünkü Rachel bi-seksüel değildi.
17 yaşındaki Esma Biltaci’nin Siyonist Mısır kralının kurşunlarıyla can vermesi kadın hakları örgütlerinin kılını dahi kıpırdatmadı. Çünkü Esma Mısır’lı bir lezbiyen ya da eşcinsel değildi.
Adalet ve hak için susmayacağını söyleyen kültürlü solcular, söz konusu olan BM desteği ile katledilen Yemenli kadınlar ve çocuklar olunca da sus pus oldular.
Bu çağdaş aydınlarımız kendileri gibi düşünmeyenlerin yaptığını doğa katliamı olarak gördüler ve aylarca susmadılar. Ama bu çağdaş aydınlar iktidar iken, kendileri gibi düşünenlere üniversite ve fabrika yeri olarak verilen yerlerde yok edilen milyonlarca ağaç söz konusu olunca sustular.
Irak’ta milyonlarca kadının namusunu kirleten Amerikan büyükelçiliğinin önünde çırılçıplak soyunup eylem yapmadılar. Düdük çalmadılar. Yine sustular.
Amerika ve İsrail uşağı Nijerya yönetiminin kurşunlarıyla şehid olan Sümeyye Lamara ve Fatıma Dussuki’yi tanımaz feminist lobiler. Tanımaz çünkü Fatıma ve Sümeyye eşcinsel derneklerine takılan genç kızlar değildir. Nijerya’nın kızları İtalya’da fuhuş sektöründe kullanılır. Dünyanın en ücra köşesinde bir eşcinsele karşı yapılan sözlü taciz için BM nezdinde ülke hükümetini kınama çağrısı yapan Feminist-Lgbt-i lobiler bu konuyu bilmiyor olamaz. Biliyorlar ama buna da sustular. Abartı gelmesin, gerçekten biliyorlar. Örneğin Batı medyası “Nijerya'da kadınlar cinsel hazları için tabuları yıkıyor” adlı bir proje bile yürüttü. Tenisçi Venus ve Serena Williams kardeşler, cinsiyet eşitsizliğine dikkat çekmek ve kadınlara cesaret vermek için çıktıkları Nijerya turunda, kız çocuklarıyla tenis maçı bile yaptı. Bu projenin sponsoru da çoğu zaman olduğu gibi UNICEF ve Küresel kapitalist şirketlerdi.
Bu özgürlükçü kadın hakları savunucuları, kadınların çalışması için harcadıkları emeğin binde birini ailenin güçlenmesi için yapmadılar. Bilakis aileniz batsın toplantıları düzenlediler. Para baronları daha fazla zengin olsun diye çocuklarından, evlerinden koparılan anneler için bir şey söylemediler. Kadınların çalışma haklarına vurgu yaptıkları kadar, çocukların annelik haklarına vurgu yapmadılar. Çocukların annelerinden koparılmalarına da sustular.
13-15 yaşlarında genç kızların kontrolsüz arkadaşlık ilişkileri sonucunda bedenlerinin, ahlaklarının ve namuslarının kirlenmesine neden olan ilişkileri; sevgi, aşk ve özgürlük kavramlarıyla meşrulaştırdılar. Sitelerinde “Sevgilin -bir erkek sevgilisini korumalı ve kıskanmalıdır- düşüncesine katılıyorsa,” şiddet eğilimlidir, yasakçıdır, suç işliyordur, hakkınızı arayın diye genç kızlara akıl verdiler. Bu ilişkiler sonucunda yaşanan travmalara, aile ilişkilerinin bozulmasına, intiharlara ve diğer pek çok soruna karşı ise sustular.
Kadın hakları ve adalet arayıcısı özgürlük havarileri, ilkokul, ortaokul ve lise çağındaki genç kızların podyumlarda aç iştahlara sunulmasına, sahnelerde dişil haz nesnesi olarak kullanılmalarına da sustular.
Geçmişte üniversitelere lions-rotary kulüplerinin, çağdaş derneklerin referanslarıyla akademisyen alındığında da sustular.
Şiddet olaylarının %70’inde faillerin alkollü olmasını önemsemediler. Alkol yasaklansın demediler. Alkol özgürlüktü çünkü. Kadına şiddet kavramının “kadına sadece kadın olduğu için yapılan haksızlıkları kapsadığını” bilmiyor değiller. Kadınları erkekler ve çocukları aileleri öldürüyor diyerek istatistikleri manipüle ettiler. Şiddetin manevi-ahlaki değerlerden uzaklaşma sonucunda yaşanan haz ve rekabet kültürünün sonucu olduğunu biliyorlardı. Manevi değerlerin şiddet eğilimini azalttığı ile ilgili birçok araştırma var. Ama bu araştırmaları görmezden geldiler ve konu buraya geldiğinde sustular.
Kendilerini anti-emperyalist ve sömürgeci karşıtı olarak tanımladılar. Ama Dünyayı sömüren emperyalist şirketlerin fonlarından beslenerek toplumsal cinsiyet eşitliği politikalarının yaygınlaşması için uğraştılar. Dünyada toplumsal cinsiyet eşitliğini en iyi uygulayan ülkelerde kadına şiddetin ve çocuk istismarının arttığını gösteren istatistikleri görmezden geldiler. Sustular. Sustunuz.
Evet, o kadar çok şeye sustunuz ki.
Biz de şahidiz, #sustunuz.
Sizi besleyen para sahiplerinin konuş dediği yerde #Susmayacağız dediniz.
Efendilerinizin siyasi ve ekonomik çıkarlarına ters düşen konularda ise #Sustunuz.
Bağırmanızın sebebi musluklarınızın daha fazla kesilme korkusu.
İyi ve doğru olan şeyler yok edilirken sustunuz. Yanlış olan şeylerde ise yaygara kopardınız. Toplumun değerlerine aykırı olan her konuda özgürlük ve hak kavramına sığındınız.
Şahidiz.” http://www.islamianaliz.com/m/3759/sahidiz-sustunuz
Rabbim, iyilere basiret ve cesaret versin, iyilere, yeni nesle, çocuklarımıza iyilikler nasip etsin. Selam ve dua ile.