ATATÜRK VE DİNDARLAR

Bu topraklarda İslamcılığın ve muhafazakarlığın gelebildiği ve ulaşabildiği son durak: Atatürkçülük. İyi güzel de bu kadar hengameye ve tantanaya ne lüzum vardı? Hengame ve tantanadan muradım yıllardır dinlemeye alışık olduğumuz cafcaflı İslamcı ve muhafazakar hikaye. Bunun belki bazı mûcip nedenleri var. İslamcılığın muhalefette iken söyledikleri ile iktidar olunca yaptıkları birbirine tamamen ters düştü. Bu bir kasıttan ziyade bir zorunluluk. Daha doğrusu iktidar olmanın tabiatı. Atatürk’ün din ile ilişkisini, kişisel zaaflarını, siyasal pragmatizmini, iktidar olunca uyguladığı meş’um istibdadı haklı olarak eleştirebiliriz ama getirdiği sistemi eleştirebilecek bir akl-ı selim yok sanırım. Cumhuriyet, seçim, siyasal çoğulculuk, parlementer sistem, güçler ayrılığı, kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesi, batı dünyası ile entegrasyon çabaları… Belki de Fazlulrahman, Yaşar Nuri, İslamoğlu, Cündioğlu, Mustafa Öztürk, Taslaman gibilerinin bazı Atatürk methiyelerine bu cihetten bakmak icap eder. Şu an devleti mevcut cemaat ve tarikatların ellerine verin, hiçbiri mâkul bir sistemde anlaşamaz. Kaldı ki tekfir ve kaos alıp götürür başını. Kabul edelim ki biz İslamcılar ve muhafazakarlar sınıfta kaldık. Söylemimiz güzeldi ama onu eyleme geçiremedik. Bundan sonra başarabilir miyiz, ümidim kavi değil.