KÖYDE HÜZÜNLÜ BİR GÜN
Dün vefat eden sevgili dostumuz kardeşimiz Seyyid Ahmed Kaya’nın aziz ruhuna ve hatırasına ithafen...
Eylül ayı, ağaçların yapraklarının sararıp kışı haber verdiği aydır...
Ayaz eser, bulutlar kaplar gök yüzünü, şimalden, cenubdan, şarktan ve garptan sert rüzgarlar okşar insanların yanaklarını.
Öyle bir okşar ki, dudaklar çatlar nasır tutmuş olan el ve ayakların yarıklarına adeta tuz dökülür. Davarların gebeliğe başlangıç ayıdır Eylül! ... Ekim ayı çiftçilerin tohumu toprakla buluşturma zamanı. Köyde bitmez telaş, bitmez iş bitmez köyün günlük meşgaleleri...
Eskiler, Şehirleri anlatırken bize; çocuk olduğumuz için kendimizi adeta bir şehir rüyasında hissederdik. O kadar kendimizi kapdırırdık ki; aylar öncesinden babamızın etrafında pervane olur, giderse bizi de beraberinde şehire götürme sözünü almaya çalışırdık. Çünkü biz çocuktuk, dünyamızda bizim gibi küçüktü o zamanlar... Biz büyüyünce dünya küçüldü, dünya küçüldükçe biz yalnızlaştık. Şimdi her tarafta acı tahakkümünü kurmuş kör dünyanın göbeğine...
Büyüdük nihayet, köyden hicret ettik şehire. Yeni yeni çevreler ve arkadaşlıklar edindik. Öyle bir Şehirleştik ki nerdeyse köy de geçen çocukluğumuzu unuttur olduk... Aslında köyde ki çocukluk serüvenimizde, şehire yaptığımız hicret de hep Eylül ayıyla ikiz gibi iç içe ve ayrılmaz gibiydi ne hikmetse...
Yaşımız ilerledikçe, daha iyi bu dünyanın acı ve kederleriyle tanışmaya başladık. Çocukken pek bilmezdik acının ne olduğunu. Ancak artık acı ve hüznün ne olduğunu; insana neler ettiğini, neler yaşattığını, nasıl yıprattığını anlıyoruz.
Derken Eylül gibi etrafımızdaki çevremiz, akranlarımız, dostlarımız da yavaş yavaş sararmaya başlamakta, hazan vurmuş yapraklar misali sağımızdan solumuzdan dostlarımız bir bir toprağa düşmekte. Aynen cemrenin toprakla toprağın tohumla vuslatı gibi....
Dedim ya ne şehirler eski şehir neşesini veriyor insana, ne de o güzelim kadim ve medeniyet ile yoğrulmuş köylerin endamı ve imrenilen yaşamı... Evet, dostlar günden güne yalnızlaşıyor ve Eylülde dalından düşen yapraklar misali, dostlarımız da ebedi mekanlara göç ediyorlar.
Farkında mısınız bilmem? 2020 yılı göçün, Acının, korku ve yalnızlaşmanın yılı olduğunu. Sevdiğimiz insanlar bir bir bizi terk edip göçüyorlar. Dün akşam, Sevdiğimiz bir dostumuzu kardeşimizi daha kaybettik. Evet, Seyyid Ahmed Kaya dan bahsediyorum.
Seyyid Ahmed Kaya ile 2018 de gıyabi olarak yani sosyal medya dünyasında tanışmıştık. Daha sonra 2019 da TYB. Şanlıurfa şubesinde yolumuz kesişti ve birbirimiz kardeş gibi sevdik.Seyyid AHMED Kaya, Şair YAZAR ve araştırmacı olmasının yanında; sevecen, kibar, samimî ve mütevazı bir şahsiyete sahipti.
Ankarada iki kez üst üste beyin ameliyatı geçirdi. Takdiri ilâhi, onun için biçilen süre bu kadarmış demek ki! Işte Eylül ayı yaprakları sararıp ağacından, ana yurdundan ayırdığı gibi; gönül dostlarımızın da bizden ayrılmalarına tanıklık eden hüzün ve hazan ayıdır!...
Hakikatten Neden Eylül ayı denilince hep akla, hüzün ve hazan, Acı ve firak, gurbet ve göç, yalnızlık ve tenhalık gelmektedir??? Seyyid Ahmed Kaya kardeşimizin vefat haberiyle ne kadar hüzne ve üzüntüye garkolduğumuzu anlatmak gerçekten çok zor. Çünkü bu öyle bir ayrılık ki, askere giden,"gurbete çalışmaya giden, veya bir kaç seneliğine başka bir ülkeye gidip de dönmesi muhtemel olan bir ayrılığa benzemez. Bu ayrılık, geri dönüşünün mümkün olmadığı bir ayrılıktır.
Ta ki ruzi mahşere dek, bu firak, bu ayrılık devam eder. Eylül ayı her ne kadar sam rüzgarıyla, kavurucu ve bunaltıcı sıcağıyla insanın canını acıtsa da; ebedi firakin vermiş olduğu Elem, keder, hüzün ve üzüntünün yanında adından bile bahsedilemez...
Değerli gönül dostları, inanın ve bilin; bu fani dünyadaki en değerli ve önemli kazanımlarımız, Allah için kurduğumuz dostluklar ve yarenliklerdir... Gerisi bom boş teşviş ve nafile olan uğraşlardır... "Gidenler gitti gelmez
Gelen gitmeye mecbur,
Söyler misin ey insan
nedir bir zor ve cebir??? Seyyid Ahmed Kaya kardeşimizin ruhu revan-ı şad mekânı cennet olsun. Sizden onun ruhuna birer fatiha okumanızı istirham ediyorum... Kadirşinaslıkla efendim.