FELAKET KAPİTALİZMİ VE ŞOK UYGULAMALAR - 4

GÜZEL ÖRNEKLİKLER/"YOKSULLUKLA MÜCADELE HAREKETİ" Öteden beri ekonomik ve sosyal dayanışmada sürdürülebilir güzel örnekliklerden bahseder dururdum. Nihayet bu yönde bir ışık belirdi gibi. Doğrusu heyecanlanmadım değil. Üstelik bu girişimde, sosyal medya da şov amaçlı olmamak üzere kullanılacak. Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni' nin ilgili yazısından: "Cengiz Aksan ve sosyal medyadaki bir grup arkadaşla biz başladık kafa yormaya. Twitter hesabımızda başlattığımız çağrıya bir gece içerisinde verilen karşılıklar ve yapılan görüşmeler bizi çok umutlandırdı. Şimdi gelen önerileri ve destek sunabilecek isimleri not ediyoruz. Ben bir avuç erdemli dostla manifestoyu hazırlıyorum, Cengiz de yol haritasını belirlemeye çalışıyor. Bir yandan eli iş tutabilenlere iş öğretilecek bir yandan gerekli ekipmanlar alınacak bir yandan da pazar bulmalarına yardımcı olunacak. Yoksullukla ve işsizlikle mücadele edecek büyük bir hareketin başladığını şimdiden görür gibiyim." https://www.gazeteipekyol.com/m/yoksullukla-mucadele-hareketi-makale,13587.html Allah' tan, bu güzel harekete katılacaklara şimdiden muvaffakiyetler diler, başlatıcıları tebrik ederim. …….. FELAKET KAPİTALİZMİ VE ŞOK UYGULAMALAR - 4 (ÇİN) 1989 yılında Pekin'de Tiananmen Meydanında kitlesel protestolar korkunç bir katliamla ezilmeye başladığında bütün dünya Komünist İktidarın "özgürlük, demokrasi ve liberalizm isteyen" idealist gençleri biçtiğine ikna edilmişti. Halbuki hikaye çok farklıydı. 80'lerin başında Çin Başkanı Deng Xiaoping "Şok Doktrinin" ve Şili Diktatörünün akıl hocası Milton Friedman'ı Çin'e davet etti. 1983'te Çin ülke kapılarını yabancı sermayeye açıp işçileri koruyan yapıyı dağıtırken 400.000 kişilik Silahlı Halk Polisi oluşturmanın emrini de vermişti. Silahlı Halk Polisi cephaneliği Amerikan helikopterleri ve elektrikli çoban sopaları ile dolduruldu. Oluşturulan bir kaç birim "Halk Ayaklanmalarını Bastırma" konusunda eğitim almak için Polonya'ya gönderildi. Fiyat denetimleri kaldırıldı ve fiyatlar işsizlikle birlikte yukarı doğru fırladı. Ülke en küçük bir insani talebi dile getirmeye korkutulmuş düşük ücrete razı insanlar ordusu haline getirildi. Komünist Parti gençlik kolları, işçiler, öğrenciler, küçük esnaf, öğretmenlerden oluşan çok geniş yelpazeli grup Friedman ve ekibinin Vahşi Kapitalist düzene geçiş için uygulanan "ŞOK Terapi"sini protesto etmek için Tiananmen Meydanına toplandılar. Tanklar üzerlerinden geçti. Parti, yüzlerce dese de tankların üzerlerinden geçtiği insan sayısı 2 ile 7 bin arasındaydı. 40 bin kişi tutuklandı. Yüzlerce kişi hapishanelerde infaz edildi. Katliamdan sonra Henry Kissinger 5 Haziran 1989'da Wall Street Journal'a yazdığı makalede "Hiç bir yönetimin on binlerce göstericinin bir meydanı haftalarca işgal etmesine izin verilemez" diyerek Çin yönetimine desteğini açıkladı. Tiananmen bir gerçeği ortaya çıkarmıştı: Otoriteryan komünizm ile Chicago Okulunun kapitalizmi arasında çarpıcı bir benzerlik vardı: Bütün direnenlerin beynini sıfırlamak ve korkutarak muhalefeti ortadan kaldırmak. Naomi Klein, Şok Doktrini'nden derlenmiştir. … (Rusya) Gorbaçov Haziran 1991'de ilk defa yer alacağı G7 zirvesine katılmak için Londra'ya giderken Nobel dahil bir sürü daha ödülü toplamaya devam ediyordu. Rusya'nın Çok hızlı bir ŞOk Tedavi programı ile Polonya'nın takip ettiği yola sokulması konusunda İngiliz Başbakanı John Major, ABD Başkanı George Bush, Kanada Başbakanı Brain Mulrony ve Japonya Başbakanı Toshiki Kaifu arasında konsensüs sağlanmıştı. Gorbaçov toplantının ardından IMF, Dünya Bankası ve diğer büyük kredi kuruluşlarından talimatlar aldı. The Ekonomist Dergisi "ciddi ekonomik reformları engelleyen direnişi kırmak için... güçlü adam yönetimi"ni tavsiye diyor ve ona "Mikhail Sergeevich Pinochet?" yazısında Şili diktatörünün yolunu tavsiye ediyordu. Washington Post daha açık sözlüydü ; Ağustos 1991'de "Sovyet Ekonomisi için Pragmatik bir Model olarak Pinochet Şili'si" başlığı altında bir yorum yazısı bile yayınlanmıştı. Ancak Gorbaçov bu role daha giremeden önü Komünist Parti Başkanı Boris Yeltsin tarafından kesildi. Ancak Yeltsin'in de Chikago Boys tarafından teslim alınması çok sürmedi. Yeltsin Ekonominin başına Şok Terapi'nin mucidi Milton Friedman'ın hayranı Yegor Gaidar'ın başlarında olduğu bir liberal ekibi getirdi. "Güçlü ekonomik" kararları desteklemek için Ordu, Uluslararası İşler Bakanlığı ve Devlet Güvenlik Komitesinin başına da oldukça güçlü bir tek isim getirildi Yury Sokokov. İşe fiyat denetimlerinin ve sübvansiyonların kaldırılması ile başladı. Hemen ardından devlet denetimindeki 225.000 şirketin mümkün olan en hızlı şekilde elden çıkarılması geldi. Daha 1992 yılında ortalama harcama %40 düştü. Artık ülke halkının 3'te biri yoksulluk sınırın altındaydı. Orta sınıfın birikimleri eritilmiş, kişisel eşyalarını cadde kenarlarına kurdukları tezgahlarda satmaya başlamıştlardı. Yeltsin'e karşı harekete geçen parlemontoyu, Yeltsin, Parlemento'yu iptal ederek karşıladı. Bu mümkün değildi. Ama ABD Başkanından IMF başkanına kadar herkes arkasındaydı. Bir Tiananmen hadisesi daha yaşandı. Askerler, meclise, Meclise sığınmış vekillerin ve onlara destek için gelenlerin üzerine ateş açtı. Moskova 1917 Kızıl Devrimden sonra en kanlı gününü yaşadı. Ölen insan sayısı 500'ü geçti. Washington Post "ABD parlamentoların askıya alınmasını desteklemez. Ancak bugünler olağanüstü günler" diyerek Yeltsin'i selamladı. Newsweek "Rusya'da demokrasi, piyasa planına daima engel oluyordu: Parlamentonun engel olmaktan çıkarılması ile reformcular adına muhteşem bir fırsat doğmuştur.. Şimdi gece gündüz demeden çalışıyorlar" diye not düştü. Fırsat çok başarılı bir şekilde değerlendirildi: Fransa'nın 178 Milyar dolara satılan TOTAL şirketine denk Rus petrol şirketi 88 milyona, Dünya nikel üretiminin 5 te 1'ini gerçekleştiren Norilsk Nickel (yıllık karı 1,5 Milyar dolar) 170 milyona, Kuveyt'Ten daha büyük petrol denetimine sahip dev petrol şirketi Yukos (yıllık cirosu 3 milyar) 309 milyona, Petrol devi Sidanko'nun beşte 1'i 130 milyona, DEV bir silah fabrikası olan Apsen ise bir tatil evi fiyatına 3 milyon dolara, satılarak değerlendirildi. İyi de bütün bunlar halktan nasıl gizlenecekti? Yeltsin'in aklına ÇEÇENİSTAN geldi. Felaket Kapitalizmi Rusya'da galip geldi. Naomi Klein, Şok DOktrini'nden derlenmiştir. ... (Kanada) 1993 yılında Kanada mali bir felaketin eşiğindeydi. Ya da gazeteleri okuyan, televizyonları izleyenler kendilerini böyle düşünmekten alıkoyamıyorlardı. Ulusal çaplı gazete "The Globe and Mail"in birinci sayfadan kocaman manşeti "Borç Krizi Geliyor" diye çığlık atıyordu. Büyük ulusal TV kanalı "1-2 yıl içinde Maliye Bakanı kredimizin biteceğini ve hayatımızın dramatik bir şekilde kötüleşeceğini" açıklayacağı bir toplantı düzenleyecek şeklinde ÖZEL bir haber bile yapmıştı. Kanada'da ki bu "batış(?)" süreci literatürümüze "Borç Duvarı" ibaresini bile hediye etmişti. Kriz C.D. HOWE Enstitüsü (ŞOk DOktrinin mucidi Friedman'ın aktif ve güçlü desteği altında bulunan) Fraser Enstitüsü, Kanada'nın büyük Bankaları ve bazı düşünce kuruluşlarının finanse ettiği basın tarafından özenli ve disiplinli olarak körüklenmişti. Ancak Kanada, kredi kuruluşlarında sahip olduğu 3 A statüsü ile en zirvedeki ülkelerden biriydi. Daha sonra Moody'S'in Baş Analisti Vincent Truglia, bu kuruluşların KAnada'nın notunu düşürmek için kendisine baskı yaptıklarını ifade etmişti. BAsına göre gelmekte olan "Büyük Krizi" aşmanın tek yolu vardı: İşsizlere ayrılan fonların ciddi oranda aşağıya çekilmesi, sağlık için devlet bütçesinden harcanan miktarın düşürülmesi ve bunlar için iş dünyasından alınan vergilerin aşağıya çekilmesi. Bütçe kesintileri yapıldı ve yerleşik hale geldi. Kriz hiç bir zaman gelmedi. Truglia "faydalı bir kriz yaratmak" diye adlandırıyordu çevrilen dümeni. Naomi Klein, Şok Doktrini'nden derlenmiştir. Felaket kapitalizmi Kanada'da oldukça başarılıydı. Kanadalılar ülkelerinin Güney Amerika'da, Orta dünyada veya Asya'da olmadığına ne kadar şükretseler azdı. Değilse bu kadarcık bir zayiatla kurtulmaları mümkün olmayabilirdi. Sonları pekala GÜNEY KORE gibi olabilirdi. ……. Şimdi HESAP ZAMANI, Güney Kore 1990'larda herkes "Asya Kaplanları" mucizesinden söz ediyordu. Bunlar müthiş bir hızla gelişen muhteşem ekonomilerdi. Sınırlarını hiç bir kısıtlama olmadan küreselleşmeye sonuna kadar açmışlardı. İçlerinde en görkemlileri olan Güney Kore yabancıların toprak edinmelerini ve ulusal şirketleri satın almalarını yasaklayan korumacı kanunlara sahipti. Üstelik Kore, enerji ve taşımacılık gibi sektörleri kamunun elinde tutuyor, kendi ekonomisini korumak için ABD, Japonya ve Avrupa'dan pek çok lüks tüketim ürününün ithalini de engelliyordu. Kore'nin Daewoo, Kia, Hyundai, Samsung, Ssang-Yong ve LG gibi firmaları iştah kabartıyordu. 1997'de küresel çete Güney Kore'ye çökmeye karar verdiğinde Kore'nin yapacak pek bir şeyi yoktu. Koreliler devletlerine yüzüklerini, kolyelerini, bileziklerini, maaşlarını bağışladılar. Tam 200 ton gibi dünya altın fiyatını etkileyecek miktarda altın toplamalarına rağmen Kore sadece 1 haftada dibe vurdu. On binlerce işletme kapısına kilit vurdu. Bu bir intihar dalgasına yol açtı: Hane halkı hep birlikte intihar ettikleri için baba, katil sayılıp, diğerlerinin kaydı cinayet diye düşülmesine rağmen sadece bir yılda intihar oranı %50 artmıştı.(1998) Garip bir şekilde Asya'yı kriz vurur vurmaz teamüllere aykırı bir şekilde tefeciler(yatırımcılar) ortak açıklama yaptılar: "Asya'ya yardım etmeyin!" Açıklamayı artık 80'li yaşlarda olan Şok Doktrini'nin mucidi Milton Friedman bizzat CNN Televizyonundan yaptı: Herhangi bir tür kurtarmaya razı olmadığını ve piyasanın kendisini düzeltmeye bırakılması gerektiğini söyledi. Yani, "Bırakın batsınlar" diyordu. Morgan Stanley Bankasının piyasa stratejisti Jay Pelosky Los Angeles'teki konferansta konu hakkında "Bizim Asya için ihtiyaç duyduğumuz şey, daha fazla kötü haber... Şirketlerin kapandığını ve mal varlıklarının satıldığını görmek isterim... Varlık satışı çok zor, sahipleri çok zorlanmadıkça satmaya razı olmuyorlar. Onları satmaya razı edecek haberlere ihtiyacımız var" diyordu. Wahington D.C.'deki, Cato Enstitüsü'nde çalışan Pinochet'in yıldız bakanı Jose Pinera ise krizi coşkuyla selamlıyor ve "Hesap Vakti Geldi" diyordu. Kore 2 ay sonra IMF'le anlaştı. Samsung paramparça edilip parçalar halinde satıldı. Şirketin ağır sanayi bölümünü VOLVO kaparken, SC Jonson and SOn eczacılık bölümünü, General Elektric elektrik bölümünü aldı. Kriz öncesinin 6 milyar dolarlık otomobil devi Daewoo sadece 400 milyon dolara General Motora gitti. Coca-Cola, Kore'nin en büyük su ve şişeleme şirketini sadece bir daire fiyatına yarım milyon dolara aldı. General Elektric, buzdolabı imalatçısı LG'nin hakim hisessini, İngiliz Powergen, en büyük elektrik ve gaz şirketi LG Energy'i Solomon Smith Barney, en büyük tekstil firmasını, JP MORGAN da KİA Motors'un hisselerini satın aldı. Çok ilginç olan bu satışlarda aracılık eden Salomon Smith Barney's International Advisory Board'ın başkanının eski ABD SAvunma Bakanı Donald Ramsfeld olmasıydı. Diğer ABD'li eski Başkan yardımcısı Dick Cheney de yönetim kurulunda idi. Satışlarda bir başka danışmanlık hizmeti veren Carlyle Group'un başkanının da ABD'li eski dışişleri bakanı James Baker olması büyük bir tesadüftü. Şirketin üyeleri arasında eski İngiliz Başbakanı John Major'dan eski ABD başkanı Bay Bush'a kadar nice bakan, başbakan vardı. Carlyle Group kendisi için Ssang-Yong'ı hedef seçti. Ve Güney Kore'nin en büyük bankasının hissedarı oldu. Felaket Kapitalizmi Güney Kore'yi de yutmuştu. Naomi Klein'ın Şok Doktrini Kitabından derlenmiştir.