“İYİ” MİSİNİZ?
Ölümün insanın elinden alamadığı tek bir erdem vardır; iyilik.
Onun için insan ancak iyilik yapmakla kendisini süsleyebilir...
Madem son yerin toprak;
iyilik tohumundan başka şey ekme...
(Firdevsi; Şahname)
İyilik demek kimseye kötülüğü dokunmamak değil,
kötülüğü yapacak cevheri içinde taşımamak demektir.
(Sabahattin Ali; İçimizdeki Şeytan)
Yazımızın başlığını alışılagelen ve nasıl olduğumuzu merak eden muhatabımızın, iyi misin, sorusu olarak anlamış olabilirsiniz. Bu anlamda iyi olmanızı temenni ederiz. Ancak bizim bu soruyu yazımıza başlık yapmamızın sebebi bambaşka bir konu. İyi olmak, iyilik, iyiliği içinde taşımak yaşamın kirlerine karşı bizi koruyacak olan bir zırhtır. Dünyayı iyilik kurtaracak. Kötülerin ve kötülüğün her tarafımızı kuşattığı bir dünyada, iyiler olmazsa, “iyi” olmazsa; İnsan düşecek, insanlık düşecek, dünya kaybedecek… Kötülüklerden kurtulabilmemizin yolunu bize açacak olan, hayatlarımızda iyiliği müşahhas hale getirmektir. Onun için kendimize bir iyilik yaparak, iyiliğe yürümeli, iyilikle hayata tutunabilmeliyiz...
İyi olmak, iyilik yapmak bir başkası için mi? Asla. Her şeyden ve herkesten önce kendimiz için iyi olmak durumundayız. İyiliği bir başkasına değil kendimize yapmış oluyoruz. Kendimizi arındırmak için, kendimizi tüketmemek için kendimize iyilik yapmış oluyoruz. Bu bağlamda “iyilik” varoluşsal bir şey. Kendi varlığımız için olmazsa olmaz bir durum. "Kimse başkaları için iyi olmaz. Olmamalı. İyiliğin doğasına ters. İyilik bir oluş biçimidir. Dışarıda olan bitenden, bize yapılanlardan bağımsız bir şekilde "Ben kimim" sorusuna verdiğimiz cevaptır. "Onlar kim? Ne yaptılar? Hak ediyorlar mı?" sorusuna değil..."(Aykut Ertuğrul; Bellek ve Başka Tuzaklar)
“Eğer iyilik ederseniz, kendinize iyilik etmiş olursunuz. Ve eğer kötülük ederseniz yine kendinize kötülük etmiş olursunuz.” İlahi uyarı bize iyiliğin nedenini sunuyor. Evet, iyilik bir beklenti olmadan kendimiz için yapıldığında iyilik oluyor ve bizi “iyi” kılıyor. Ne diyordu Tolstoy; “İyiliğin bir nedeni varsa, iyilik değildir artık o. Sonucu yani ödülü varsa iyilik olmaktan çıkmıştır. Öyleyse iyilik neden ve sonuçlar zincirinin dışındadır.”
Yaptığı “iyiliklerden” karşılık bulamayınca “iyilik” yapmaktan vazgeçen ne çok insan var aramızda. İşte kötülük bu. Tam da bu noktada Cemil Meriç’e hak vermemek ne mümkün: “İyilik eden mükafat beklediği an tefecidir.” Farkında mısınız, çok ince bir çizgi var; belki iyilik olsun diye yaptıklarımız, iyilik anlayışımız, iyiye dair yaklaşımımız bizi, tam da amacımızın aksine kötülüğe hizmet eder hale getirebiliyor, bizi kötü kılabiliyor. “İyi” misiniz? Bu soru cümlesi belki de bir soru olmaktan çok sorun. O yüzden bu soruyu varoluşsal bir soru olarak görüyoruz. Buyurun o zaman; her birimiz için, “iyi, iyilik, iyi olmak” yaklaşımımızı masaya davet eden bu soruya birlikte cevap arayalım.
Bir ön cevap olarak sorular soruyordu; Marcus Aurelius; “Bir insana iyilik yaptığında daha fazla ne isteyebilirsin ki? Kendi doğanla uyumlu bir şey yapmış olmak sana yetmiyor mu? Bir mükâfat mı bekliyorsun?" Ne güzel demi, çağlar öncesinden insanlığın en eski meselesine dair bir yaklaşımı ortaya koyuyordu, Roma İmparatoru Aurelius. Bakmayın siz “Kendime Düşünceler” dediğine esasen tüm insanlara eskimez bir düşünce biçimi öneriyordu. Sahi “iyi” bir duruşumuz var mı, birlikte düşünelim o zaman. "Herhangi birine iyilik yapan kimileri, karşılığında kendisine dönecek iyiliği hesap eder. Kimisi de önce hesap yapmaz, ama iyilik yaptığı kişiyi kendisine borçlanmış sayar, iyilik yaptığının bilincindedir. Kimisi de bir şekilde iyilik ettiğini bile bilmez, tıpkı kendine özgü meyvesini, üzümü verdikten sonra başka hiçbir şey istemeyen asma, bal yapan arı gibi. Yaptığı iyiliği bağıra çağıra anlatmaz ve tıpkı mevsimde üzüm veren asma gibi bir başka iyilik yapmaya geçer...”
Görüyorsunuz ya, mesele “iyi” olmak... İnsanın kendine yapabileceği, kendisi için yapması elzem olan varoluşsal bir ihtiyaçtır “iyi” olmak. Dünya kötülere bırakılmamalı, iyi olmalı, iyiler olmalı, iyilik var olmalı ve var kılmalı her birimizi. O yüzden çokça yaptığımız, kötülükten ve kötülerden şikayeti bırakıp “iyi” olmak zorundayız. Söze soruyla başlamıştık, sorumuzun farklı bir soru olduğunu ifade etmeye çalıştık. Bir temenni ile de bitirirken, temennimizin de alışıla gelmiş şekliyle anlaşılmaması gerektiğini ifade edelim; Kendinize “iyi” bakınız…